ZİNCİR TUTULMASI

119 105 9
                                    


Uzun bir aradan sonra yine beraberiz. Öyleyse yıldızlanalım... 💫💫

ZİNCİR TUTULMASI

Yusuf, altında ince kumaş bir eşofman ve çıplak gövdesini kaplayan, aykırı görünen beyaz sargılarla karşılarında dikiliyordu. Yaralı bir kaplanı andırır gibi ela gözleri her zamanki gibi keskin ve akıllıca bakıyor, duruşu heybetini koruyordu. Düzenli olarak aldığı besleyici serumların kanıtı gibi sol kolunun dirseğinin iç kısmında kelebek iğne duruyordu. Güvenliğe gitmesini işaret edince adam ikiletmeden kontrolü tanıdığı polis memuruna yani Yusuf'a bıraktı.

Yusuf: "Ne oluyor burada Güneş?"

Yaralanmasının üzerinden daha birkaç gün geçmiş olmasına rağmen Yusuf'u olması gerekenden dinç ve kendinde gören Güneş şaşırmıştı. Yanına gidip yüzüne yakından baktı. Gözleri her zamanki gibi sağlıklı bir canlılıkla parlıyor, yanakları ve yüzü yorgunluğun izlerinden ziyade dinlenmişliğin getirdiği zindelikle pembe görünüyordu. Güneş: "Sen... Sen ne zamandır kendindesin Yusuf? Nasıl bu kadar çabuk ayağa kalkabildin?"

Gövdesini sarmalayan sarı merhemlerin bulaştığı beyaz sargı bezini kontrol etmek ister gibi, ince parmaklarını üzerinde gezdirdi. Koşuşturmacalı bir mesleğin artısı olan kaslı gövdesindeki yanık yaralarının, iyileşip kabuk bağlayan derisini gördü. En az üç ay sürmesi gereken bu iyileşme sadece birkaç gün içinde olmuştu. Akgün dişlerini sıkmış vaziyette onları izlerken, Yusuf tek tek herkesi süzüyor, kafasındaki olası senaryoyu kuruyordu. Yusuf: "Doktorlarda çok şaşırdı, bilmiyorum kalktım bir şekilde."

Güneş, sargıları incelerken sordu: "Ne zaman uyandın?"

Yusuf, göğsünün üzerinde duran ince parmakları kavrayarak minnetle kızıl gözlerin içine baktı. "O yaptığın şeyden sonra, ruhumdaki yamaları kendi gücünle tedavi edip bana seslendiğinden beri sen hep benimleydin Güneş. Senin sesini takip ettim. Senin son ziyaretinden sonra nihayet gözlerimi açabildim."

Güneş: "Nasıl? Fısıltımı duydun mu? O anı hissettin mi?"

Ebru şok içinde onları izlerken Cihan müdahil olmayı seçti. "Bu hangi tiyatro piyesi ben kaçırdım galiba arkadaşlar?" Kimse onu takmayınca omuzlarını silkti.

Akgün, Yusuf'u tanıyordu. Birebir bir tanışma gerçekleştirmemiş olsalar da nasıl bir adam olduğunu, neyle uğraşıp kimlerle takıldığına kadar onu takip ettirmişti. Güneş'e yakın çalışan herkesi izlediği gibi onu da izlemişti.

Yusuf minnette parıldayan gözlerinin üzerindeki kaşlarını çatarak kaldırdı. "Tabi ki, seni göremedim ama duydum ve hissettim. Ve şuramda bir şey..." elini karnı ile midesi arasında bir yere yerleştirince Güneş elini indirdi. "Tam burda tarif edemediğim bir şey beni sana getirdi. Burada olduğun haberini almamıştım ama sanki biliyordum ve içimdeki his beni sana çekti."

Akgün'ün beyninde arka arkaya şimşekler çakıyormuş gibi hissetti. Öfkesi beynine sıçradığında sessiz kalmak için kendini zorladı. Yusuf'un bahsettiği şeyleri Akgün onu tanıdığı zamandan beri, henüz ufacık bir çocukken ve kendini tanıyamadığı zamanlardan beri taşıyordu. Güneş ve Akgün'ün birbirlerine doladıkları bağları buna vesile olmuştu. Güneş'in kendisinden taşıp Akgün'ün ruhuna sıçrayan ufak güç kıvılcımları, ikisi arasındaki çekime vesile olmuştu. Yıllardır görüşmeseler bile Akgün hala o çekiştirilme hissini kalbinin arkasında taşıyordu. Güneş'in nerede olduğunu veya göremese de etrafında dolandığını bu hisi takip ederek çözüyordu.

İkisi arasında kurulan ve henüz Güneş'in farkında olmadığı bu kuvvetli bağın, başka bir adamla da kurmuş olduğunu bilmesi onu neredeyde çıldırtacaktı. Yusuf'un Güneş'e karşı bir şeyler hissettiğini tahmin ediyordu ve şimdi bundan emin olmuştu. Aklından ona zarar vermenin bin bir türlü senaryosu geçti.

ÇİFT YILDIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin