...
20 mart 2023, Kore.
Felix adımlarını daha sert atıp restoranta girdi. Gözleri direkt arkadaşlarının olduğu masaya takıldı. Tam karşısında Jeongin ve Chan oturuyordu. Onların karşısında ise sarı saçlı bir adam vardı. Tanımadığı için fazla takılmadı. Yeni boyattığı mavi saçlarını geriye tarayıp ilerledi. Botlarının çıkardığı ses hoşuna giderken montunun fermuarını indiriyordu. Kore'ye gelmeyeli uzun zaman oluyordu, soğuğunu bile unutmuştu.
Montunu eline aldıktan bir kaç adım sonra sarı saçlı adamın yanında ki boş sandalyeye astı. Jeongin ve Chan onu görmesiyle gülümserken ayağa kalkmış, sarılmaya başlamışlardı.
Felix sırıtarak karşılık verirken usulca geri çekildi. Gözlerini bu sefer yabancı adama çevirdi. Elini uzatırken ona bakan güzel gözleri gördü. Gördüğü yüzü anında tanırken sarışın adam kalkmış, elini tutmuştu. Kısa bir selamlaşmadan hemen sonra oturmuştu. Felix'in tek kaşı kalkarken dikkatleri üstüne almamak için yanına oturdu.
Tanımıyormuş gibi yapıyordu.
"Sizi tanıştırayım. Bu Hyunjin, Lixie. Benim yakın arkadaşım. Hyunjin, bu da Felix. İtalya'da yaşayan arkadaşım." Jeongin'in konuşmasından hemen sonra Hyunjin boğazını temizledi.
"Memnun oldum."
Sam olarak tanıdığı adamın derin sesini duyduğunda sadece kafasıyla onayladı onu. Chan'ın menü vermesiyle birazcık bakınmış, sevdiği herhangi bir şeyi sipariş vermişti.
"Nasıl gidiyor? Hâlâ Jisung ile mi uğraşıyorsun?"
Felix kıkırdadığında Hyunjin'in bakışları ona döndü. Gülüşünü görmüştü ancak duymamıştı. Kendini kısa sürede topladıktan hemen sonra önüne döndü.
"Hâlâ Jisung'un Minho diye ağlamalarını çekiyorum. Her gece istisnasız ben Kore'ye taşınacağım diyor, ama sabah olduğunda vazgeçiyor. Aynı Jisung."
Jeongin de gülmeye başladığında Felix şarabından bir yudum aldı.
"Sende durumlar nasıl? Var mı biri? Artık lütfen olsun Lix! 24 yaşındasın ya. Senden küçük olmama rağmen ben evleniyorum bir hafta sonra!"
Felix bu sefer sesli bir şekilde kahkaha attı. "Abartma, alt tarafı 5 ay küçüksün benden. Ayrıca evlenmen çok normal çünkü sevdiğin adamla yıllardır birliktesin. Benim birini bulmam, aşık olmam, deli gibi güvenmem için yıllar geçmesi lazım. Yani ona aşina olmam gerekiyor."
"Kısaca otuzdan önce evlenmem diyor." Chan da dahil olduğunda masadan kahkahalar yükselmişti. Gülmeyen tek kişi Hyunjin'di. O sadece yemeğini yiyor, konuşmadan dinliyordu.
Bir saatin ardından yemekler yenmiş, sohbetleri ilerlemişti. Çalan müzikle Chan, Jeongin'i dansa kaldırırken Felix hiç bir şey yokmuş gibi şarabını içiyordu.
Hyunjin bir anda ona döndüğünde irkilmiş, bardağı elinden bırakmıştı masaya. Düşürmediği işin tanrıya şükrederken o da Hyunjin'e döndü.
"Sana yalan söylemedim."
Felix'in kaşları kalktı. "Ne konuda, anlamadım? Daha önce tanışmış mıydık?"
"Felix, yapma. Sana adımın Sam olduğunu söyledim çünkü öyle. Yani ingilizce ismim Sam. Kore ile bir bağlantın olduğunu bilsem zaten Hyunjin olarak tanıtırdım kendimi."
Felix mimiklerini düşürerek çok boş bir ifade takındı.
"Neden bana açıklama yapıyorsun? Sadece iki gecemiz birlikte geçti, yani bana bir şey açıklamak zorunda değilsin."
"Sadece iki gecemiz?"
Hyunjin sorgularcasına bakarken Felix kafasını salladı. Bardağını tekrar eline aldı.
"Sadece iki gece. Benim sürekli gittiğim barda karşılaşamasak şu an birbirimizi hiç görmemiş iki yabancı olurduk Hyunjin. Hâlâ öyleyiz. Toplasan 10 saatimiz bile birlikte geçmemişken neden bana yalan söylemeni dert edeyim ki? İkimizde birbirimizi bir daha görmeyeceğimizi düşünüp farklı isimlerle tanıtmış olabilirdik."
Omuz silkip bardağı dudaklarına götürdü. Jeongin ve Chan'ın geldiğini gördüğünde ise önüne döndü. Chan'ın elinde ki pasta dikkatini çekerken Hyunjin de önüne dönmüştü.
Jeongin, 'İyi ki doğdun Hyunjin!' demeye başladığında Felix durumun ikonikliğine gülmüştü.
Onu en son gördüğü gece kendi doğum günüydü. Şimdi tekrar karşılaştıkları gün ise Hyunjin'in doğum günüydü.
Ortama ayak uydurmak için alkışlamaya başladığında Hyunjin sakince kalkmış, dibine gelen pastaya bakmıştı.
Pastanın üstünde sadece 'Bölüm 25 oldu prens, yeni sezona atla.' Yazıyordu. Kıkırdayarak gözlerini kapattı. Kısa bir süre sonra gözlerini açıp mumları üfledi.
Tüm restoranttan alkış sesleri gelirken onun duyduğu tek alkış sesi yanından gelen minik alkış sesleriydi.
...
dört sınava girdim bugün beynim yanıyo
çiçeğime bakınnn
-yeis