Sınır 60 🤭
...
Ağustos 2023, Kore.
Hyunjin'in adım sesleri koridoru inletirken onu gören askerleri yutkunduktan hemen sonra selam veriyordu. Bugün komutanları ekstra sinirliydi.
2 gün önce görevden dönmüştü tim. Hyunjin ise 3 gündür hastanede tedavi görüyordu. Göğsüne yediği kurşun yüzünden görev ortasında bilincini kaybetmişti. Hyunjin bir kaç askerle acil olarak geri dönmek zorunda kalmıştı. Şimdi ise sinirle koridorları arşınlıyordu.
Kimin söylediğini bilmiyordu ama birisi Felix'e onun yaralandığını, üç gündür hastanede olduğunu söylemişti. Bir ay önce Felix'e çıkma teklifi etmiş, Felix de kabul etmişti. En son bir ay önce gördüğü bedeni deli gibi özlemişti.
Adımları bahçeye doğru yöneldiğinde siniri hâlâ diriydi. Birazdan sevgilisini görecek olmasının heyecanını bile bastırıyordu bu sinir.
Bahçeye çıktığı an ziyaretçilerin geldiği yere yöneldi. Adımları hâlâ sertti. Üsteğmenlerinin sinirinin sebebini kimse bilmiyordu. Bilmek de istemiyorlardı. Kendi timi hariç tahammülsüz bir adamdı. Hatta bazen onlara bile katlanamıyordu.
"Hyunjin..."
Yan tarafta ki ağaçların altından titrek bir ses duyduğunda hızlıca oraya döndü. Kendisine doğru gelen bedeni gördüğünde kafasında ki bereyi çıkartıp üniformasında ki çıkıntıya taktı. Kısa bir süre sonra bedenine sarılan kollarla tüm siniri uçarken göğsünde ki yarayı umursamadan Felix'i kaldırdı.
"Bebeğim benim."
Felix ona sımsıkı sarılırken hatırladığı şeyle hızlıca yere indi. Ayakları yere basar basmaz Hyunjin'in kaşları çatıldı.
"Umarım sarılmamızı bölecek kadar önemli bir şey olmuştur."
"Göğsündeki yarayı unutup niye kaldırıyorsun beni?!"
Sevgilisi sinirle konuştuğunda gülümsedi. Felix onun gülüşüne bile sinirlenirken Hyunjin'in tenini inceliyordu. Üniforması yüzünden bedeninin çoğu kapalıydı. Hiç bir şey göremiyordu.
"Buradaki odan farklı mı yoksa ortak bir oda mı kullanıyorsun timle?"
"Ayrı bir odadayım ben güzelim."
"İyi, yürü."
Felix onu içeri sokarken Hyunjin sırıtıyordu. Arkasından onu yönlendirirken bir yandan da elinin içindeki narin eli okşuyordu.
Sonunda odasına geldiğinde kapıyı açıp Felix'e içeriyi gösterdi. Felix içeri girer girmez arkasını döndü. Kapıyı kapatıp kilitledi hızlıca. Daha sonra Hyunjin'e yönelip üzerini çıkarmaya başladı.
"Meleğim burada seninle sevişemem, yükseltme beni şimdi."
"Gerizekalı! Sevişmek için mi geldim ben?!"
Hyunjin'in üzerinde sadece ince tişörtü kaldığında onu da dikkatle çıkarttı Felix. Göğsünde ki sargıyı gördüğünde dudakları titredi. Titrek bir nefes çekti içine. Elleri yavaşça yara üzerine giderken Hyunjin dikkatle onu izliyordu.
"Jeongin senin hastanede olduğunu söylediğinde nasıl korktum haberin var mı? Ne yapacağımı şaşırdım. Nasıl uçağa binip buraya geldiğimi bile hatırlamıyorum şu an."
Hyunjin sevgilisinin alnını öpüp gülümsedi. Endişesini almak için göğsünde ki sargının küçük bir kısmını açtı. Kurşun izi birazcık göründüğünde derin bir nefes aldı.
"Gördüğün gibi, fazla ciddi bir şey değil bebeğim. Ciddi olsa sence burada olabilir miydim?"
Felix'in kaşları çatıldı. "Hastanede kalmak istemiyorum diye ortalığı birbirine katmışsın."
"Sanırım Jeongin'i ülkeden sürmem gerekiyor.."
"Sus! Sevgilimden duymam gereken şeyleri başkalarından duyuyorum ben."
"Seni yersem görürsün."
Felix'in üzerine eğilip yanağını ısırdı. Felix hiç bir şekilde kaçma hareketinde bulunmadığında ise ellerini beline sarıp kendine yasladı. Felix sargı olmayan yere kafasını yasladığında derin bir nefes aldı Hyunjin. Sadece on beş dakika önce sinirden herkesi korkutan bir komutanken şu an yavru kedi gibiydi. Sevgilisini gördüğü an tüm ateşi sönmüştü, yerini dizgin denizlere bırakmıştı.
"En ufak yaralanmanda haberim olacak Hwang. Yüzünü tırnağınla çizsen bile bileceğim."
Hyunjin'in sırıtışı büyürken kafa salladı. Felix'in ipek gibi olan saçlarını öptü koklayarak.
"Sen nasıl istersen meleğim."
...
Dudaklara bakkkk
-yeis