...
23 Mart 2024, Kore.
"Ya doydum ben. Hadi sen de ye."
Felix elindeki kekten sevgilisine de uzatıp gülümsedi. Hyunjin doymasına rağmen Felix'i kırmamak için uzandı. Keki yedikten sonra boğazını temizledi. Elini ceketinin cebine atıp yüzüğün kutusunu avuç içine aldı. Felix arkadaşlarıyla konuşmaya devam ederken derin bir nefes aldı.
Felix gitmeden önce arkadaşlarını toplayıp piknik yapmak istemişti. Hyunjin de onun neşesini bozmamak için kabul etmişti. Şimdi ise nasıl evlenme teklifi edeceğini düşünüyordu. Tüm arkadaşları biliyordu bugün edeceğini ancak Hyunjin tedirgin oluşu yüzünden saatlerdir bir adım atamamıştı.
Chan onun yine düşüncelere daldığını görünce gülümseyerek Felix'e döndü.
"Felix, Hyunjin'in sana söyleyeceği şeyler vardı. Konuştunuz mu?"
Felix usulca kafasını iki yana salladığında hepsi susmuştu. Felix sevgilisine dönerken Hyunjin içinden küfretmeye başlamıştı. Sakin davranmaya çalışarak Felix'e baktı. Felix onun neyden bahsettiğini bildiğinden kocaman olmuş gözleriyle söyleyeceklerini bekliyordu.
"Biliyorum, uzun bir zaman olmadı. Yani senin için. Geçen sene, birlikte olduğum kişiyi iyice tanımadan evlenmem demiştin. Bu yüzden biraz erteledim. Hatta biraz değil, aylarca erteledim bu teklifi ama artık dayanamıyorum."
Felix yüzündeki tebessümü bozmadan elini Hyunjin'in cebine attı. Yüzük kutusunu saran parmaklarını ayırıp kutuyu kendi aldı. Kutuyu cebinden çıkarır çıkarmaz kapağını açtı. Hyunjin, Felix'in elindeki kutuya bakarken Felix gülümsemeye devam etti.
"Geldiğim gün fark ettim bunu. Hatta telefonunu kurcaladım biraz. Bu konu kafanı o kadar kurcalamış ki, bu kutunun yüzük kutusu olmadığını anlamadın. İki gündür yüzükleri taşıdığını sanıyorsun."
Hyunjin kutunun içindeki kolyeye baktı. Kolye küçük bir güneş simgesini taşıyordu. Güneşin hemen yanında da sarkan F harfi vardı. Felix kolyeyi kutudan çıkartıp klipsini açtı. Uzanıp Hyunjin'in boynuna taktı. Çekilmeden hemen önce de boynunu öptü.
"Gergin olmana gerek yok. Ben sevgilimin ruhunu çok yakından tanıyorum. Endişelenme, evleneceğim tek insan sensin."
Geri çekildikten sonra hiçbir şey söylememiş gibi yanında duran montunu aldı. Cebinden asıl yüzük kutusunu çıkardığında Hyunjin hâlâ şaşkınca ona bakarken kutuyu uzattı.
"Yüzüğümü parmağıma takarsın diye düşünüyorum?"
Hyunjin kendine gelmek için kafasını sağa sola salladı. Daha sonra yüzük kutusunu uzatan sevgilisine baktı. Güzel gülüşü yine yüzündeydi. Kendisi de gülümsedikten hemen sonra kutuyu aldı. İçinden Felix'in yüzüğünü aldı derin bir nefes alarak. Daha sonra elini tutup yüzüğü parmağına geçirdi. Felix etrafından gelen alkışları umursamadan diğer yüzüğü eline aldı. Hyunjin kadar olmasada o da heyecanlıydı. Aldığı yüzüğü Hyunjin'in parmağına geçirdi.
Hyunjin'in yüzünün kendisine yaklaştığını fark ettiğinde ise her zaman ki gibi yüzünü kavrayıp dudaklarına kapandı. Dudaklarında ki ıslak dudakların keyfini çıkardı bir süre.
Yan taraflarından gelen tiz bir sesle dudakları ayrıldığında Hyunjin ve Chan'ın eli bellerindeki silaha gitmişti. Hyunjin elinde anlık keskin bir acı hissettiğinde bakışları aşağı indi. Az önce Felix'in taktığı yüzüğe kan sıçramıştı. Elini sıyırıp geçen kurşunun bıraktığı hasara baktı. Bir süre idare edebilirdi onu.
Hızlıca Felix'i belinden kavrayıp kendine çekti. Sırtından bastırarak kucağına yatırdı. Görünmeyecek şekilde olduğuna emin olduğunda kendisi de kafasını eğdi. Diğerlerinin iyi olduğundan emin olduktan sonra hafifçe kafasını kaldırıp etrafa baktı. Dumanlar yükselirken Hyunjin kucağında sakladığı bedene baktı.
Sesi çıkmıyordu. Hiç bir tepkisi yoktu.
"Felix, ses ver bana."
"Hyunjin."
Jeongin'in kısık sesini duyduğunda ona döndü. Chan tutmasa yanlarına doğru koşacaktı ancak eşi bırakmıyordu.
"Felix'in gözleri kapalı! Tepki vermiyor! Hiç bir şekilde yaşam belirtisi yok."
Jeongin'in ağlamaya başlamasıyla göğsünde küçük bir sızı hissetti. Hızlıca olduğu yerde çömelip Felix'i de yere indirdi. Tamamen kapalı olduğu için hızlıca sevgilisini kendine çevirdi. Jeongin'in söylediği gibi gözleri kapalıydı. Chan'ın onları koruyacağını bildiğinden sakin davranmaya çalıştı ancak yapamıyordu.
Felix'in sabah mutlu mutlu giydiği mavi gömleğinin göğüs kısmı siyaha boyanmıştı.
Elleri titreyerek boynuna ulaştı. Nabzını kontrol etti ancak hiç bir şey anlayamıyordu. Etrafında sesler, ellerinin titremesi yüzünden hiç bir şey anlamıyordu.
Titreyen elleri Felix'in yüzünü kavradı.
"Yapma bunu güzelim, lütfen. Beni bırakamazsın."
Kafasını iki yana sallarken ellerine baktı. Avuç içlerinde ki kan sevgilisinin yüzüne bulaşmıştı.
"Yapamazsın. Benim sensiz kalmama izin veremezsin. Dayan, sadece birazcık dayan."
Felix'i kucağından kaldırıp narince yere bıraktı. Daha sonra silahını kavrayıp kafasını hafifçe kaldırdı.
"Sadece iki dakika güzelim. İki dakika dayan."
Silahından çıkan mermileri kontrol etmeden gördüğü her maskeli adamı vurmaya başladı.
Silahından çıkan her mermi, sevgilisi içindi.
...
Özür dilerim.