Bu bölüm bir gece İstanbul'da yaşarken beni Levent'ten Levazım'a takip eden minnak kediye ithafen yazılmıştır.
—-
"Bak biraz daha bizi takip edersen kaybolacaksın, ve kaybolursan seni eve götürmek zorunda kalacağız" diye O'nu takip eden smokin yavru kediye telkinde bulunuyordu Alaz. Sanki daha yarım saat önce Yaman ile bir kavgaya karışmamış, birinin kaşı açılmamış ve üstleri başları parçalanmamış gibi. Annelerinin gazabından çok ikili, onları takip eden yavru kedinin derdine düşmüştü. Biraz daha bu yavru kedi onları takip ederse, annesini kaybedecekti ve böyle bir şey olursa Alaz onu geride bırakmayacaklarını biliyordu. Annesi oldum olası Ece'nin sağlık sorunları nedeniyle evde hayvan fikrine karşıydı ve bir şekilde ikna olma ihtimali olsa dahi, suratları kan içerisindeyken annelerini ikna etmenin çok zor olacağını biliyordu Alaz.
Emre'nin soyunma odasındaki Asi hakkında konuşmaları sonrası Alaz'ın gözü dönmüş, Emre'yi boynundan tutup dolaplara geçirmiş ve çıkan arbede sonrası takımın geri kalanı araya girince kavga ayrılabilmiş, yer ve mekanda anlaşarak akşam için sözleşmişlerdi.
Eve girer girmez kimseye görünmeden odasına gitmeyi planlarken Ece'nin odasından gelen sesleri duyup O'na hazırladığı playlisti dinlediğini fark etmiş, geçirdiği saçma sapan bir günün sonunda kafasını dağıtmak için küçük kardeşinin yanına gitmeye karar vermişti – Ece'nin O'na iyi gelen bir tarafı vardı ve Alaz'ın şu an en çok O'na ihtiyacı var gibi duruyordu.
"VHS collection'in şarkılarını seveceğini biliyordum ama "The Black"de takılı kalman beni de şaşırttı doğrusu"The Longest Drive" daha çok sen diye düşünmüştüm yalan yok" diye kafasını uzatıp içeri baktığında kardeşinin ayaklarını duvara yaslamış bir şekilde uzandığını fark etmişti.
"öyleydi, ta ki "the black"i dinleyene kadar - nakarat, sadece sözler açısından, gerçekten bazı yönlerden hoş bir küçük şiir gibi hissettiriyor. 'Nothing but time, it's in my mind after all'-kabul edelim - dünyanın dağıldığı bir anda birinin neredeyse bir yerde saklanıyor olması gibi bir tablo çiziyor." diye gözünü kapatıp konuşmaya devam etmişti Ece sesinde bir tını ile, büyümüşte küçülmüşcesine kullandığı kelimeler Alaz'ı büyülemeye yetiyordu. Alaz biliyordu – Ece, O'nu yine saatlerce sürecek olan bir muzik konuşmasına davet edip kaçması için gerekli alanı yaratıyordu. Sesli konuşmasalar bile Ece de en az Alaz kadar farkındaydı; ikilinin rutininin kaçmaya en ihtiyacı olan zamanlarda müziğe sığındığını, nasıl olmuştu bilmiyordu ama Alaz küçük kardeşi ile sessiz bir anlaşmaya varmıştı – ikisi de birbirinin ruhuna müzikle erişiyor, ellerinden geldikçe iyileştirmeye çalışıyorlardı birbirlerini. Ece doğduğu andan itibaren yaşadığı sağlık sorunları nedeniyle belirli zorluklar dahilinde yaşaması gerekiyordu bu hayatı; Alaz kardeşinin daha çok yaşıtları gibi davranabilmesini ve sonunu düşünmeden bir şeyler yapabilmesini diliyordu.
"Biliyor musun, VHS Collection, eski dostlardan oluşan bir üçlü - James Bohannon, vocal, Conor Cook, gitarist/prodüktör ve Nils Vanderlip ise klavyede - New York'ta büyürken bir araya gelmişler. Cook, ses dengesini M83 ve Daft Punk'tan ilham alan bir MS-20 synth bas hattını oluşturarak bulduklarını söylemiş hatta yaygın akorlarını oluşturduktan kısa bir süre sonra, grup "The Dark"ın son halini öncesinde üç ila dört saat içinde tamamlamışlar."
"bu bilgileri ancak senin gibi bir ruh hastası bilebilir zaten abi." diye gülerek omzundan itmiş, sonra da Alaz'a yaklaşarak kafasını göğsüne yaslamıştı küçük kardeşi arkada tekrarda "the Black" çalarken. Kısa bir süre sessizlikten sonra Alaz, saçlarını okşadığından artık mayıştığını düşündüğü Ece'ye fısıldayarak " "The Black" şarkısı, hepimizin hayatta karşılaştığı zorluklara hitap ediyor bence - içimizdeki şeytanlarla yüzleşmemiz, içimizdeki karanlığı kucaklamamız ve nihayetinde bizi geri tutan yüklerden kurtulmamız gerektiğine bir hatırlatma gibi. Ama bunlar senin gibi bir minnak için daha erken hisler – her zaman ne derim ben sana? Canını sıkanı bana bildir, gerisini bana bırak" diye kızı gıdıklamaya başlamış ve odada Ece'nin çığlıkla harmanlanmış gülüşleri doldurmaya başlamıştı. Tam o sırada Yaman'ın odaya girmesiyle ikili ters yattıkları yataktan kalkmadan başlarını yere doğru uzatarak Yaman'a bakmaya başlamışlardı.
"ah – ben de nerede bu Alaz diyordum, burdaymışsın – oğlum geldigimden beri sesleniyorum, duymadın mı?"
"yok, önemli birini gereksiz bilgilerle sıkıntıdan boğmak üzerine verilmiş bir sözüm vardı" diye bakışı ile Ece'yi göstermiş, Yaman ise başını sallamakla yetinmiş, hareketlenerek yatağa doğru yaklaşıp ikilinin yanına uzanıp aynı şekilde konumlanmayı tercih etmişti. Ece'nin küçük yatağında üç kardeş uzanmış, ayaklarını duvara yaslayarak müzik dinlemeye başlamışlardı sessizce. Alaz, abisinin ne zaman sessizliği bozup karın ağrısını dile getireceğini merak ederken Yaman O'nu şaşırtmamış, ve aynı şarkının üçüncüye dönmesinden sıkıldığını belli edercesine kıpırdanmaya başlamıştı.
"ne dersin Ece, abisinin ızdırabını sonlandırıp başka şarkıya geçelim mi artık?"
"haklısın Alaz abi, bayılacak gibi duruyor Yaman abim"
"ne alakası var - abartmayın"
"o zaman birkaç defa daha dinlesek sorun olmaz diye düşünüyorum?" diyip elinde tuttuğu telefonu kenara bırakır gibi yapmıştı Alaz, ve Yaman dayanamayarak eline hamle yapmaya kalkması sonrası Ece kahkahayı patlatmıştı. Annesinin seslenmesiyle aşağıya inip geleceğini hiçbir yere ayrılmamaları gerektiğini tembihleyerek inen Ece yüzünden ikisi de şimdi yatakta uzanıp yeni geçen şarkıya odaklanmış gibi yapıyor, aralarındaki sessizlik büyüyordu. Alaz, abisinin bu sessizliği ilk bozan olacağını adı gibi biliyordu yine aynı şekilde Alaz, takımdakilerin birkaç saat önce okulda yaşanan kavgayı Yaman'a yetiştirdiklerini biliyordu. Alaz'a kalsa daha müsait bir zamanda yaşananları Yaman'a anlatırdı zaten, ama yine boş boğazlının birisi bu olayı anlatmıştı belli – yoksa abisi Rüya ile vakit geçirmek yerine neden burada bu sessizlik çukurunda Alaz'la birlikte oturmayı tercih ederdi ki? Alaz yattığı yerde kocaman bir iç çekerek, ellerindeki yüzüklerle oynamaya başladı - abisi ile konuşup anlatırdı zaten tüm yaşananları, sorun bu değildi. Asıl sorun, kavganın çıkma sebebiydi, bunu işte kimsenin öğrenmemesi gerekiyordu. Bu yüzden ki abisinin artık sessizliğe dayanamayarak ağzından bir çırpıda çıkardığı o üç cümle ile Alaz'da bir hayli şaşırmıştı.
"Asi duymuş konuşulanları"
"ne? ne demek duymuş?"
"işte Emre piçi ne dediyse hepsini duymuş – sen başlatmışsın galiba bu konuyu - soyunma odasının çıkışında gördüm kızı, ağlamaklıydı, eve ben bıraktım yolda da zar zor ağzından birkaç laf alabildim"
Alaz'ın ise ağzından kokurtucu bir gülme dökülmüş ve sinirine hakim olamayarak konuşmaya başlamıştı "orospu çocuğu bizim kızın duygularını bile isteye eski sevgilisini kıskandırmak için kullanıyor – ama günün sonunda yine ben mi suçlu oluyorum?" ve doğrulup odanın içinde sinirle volta atmaya başladığında Yaman ise yatakta doğrularak oturmaya başlamıştı.
"Oğlum – kız da haklı, Alaz'a neydi de açtı konuyu diyor – " diye açıklamaya başlamıştı Yaman ama Alaz açıklamasını dinlemeyecek kadar sinirlenmişti bi kere- nasıl oluyorsa Asi kızı korumaya çalıştığında bile yine günün sonunda o suçlanıyordu, rutin bu şekildeydi.
"Ya bırak abi – demedim mi ben size bu Emre'de bir piçlik var diye?"
"Dedin ama kıskançlık yapıyorsun diye-"
"Ne kıskançlığı abi? Konuşmadık mi bunu daha önce? Asi'yi neden kıskanayım? Meltem söyledi bana Ezgi olayını dedim ya" diye sinirle volta atmayı sonlandırmıştı Alaz. Meltem, üç ay önce takıldığı kızlardan biriydi ve cumartesi geceleri aktivitelerine geldiğinde Asi ve Emre'yi konuşurken görmüş ve sonrasında Alaz'a Ezgi olayını çıtlatmıştı. Ezgi olayını öğrendikten sonra da Alaz, Asi ile olan iletişimini en yakından takip etmeye başlamıştı. Asi Kız'ın birinden hoşlanıyor olma fikri başlı başına garip bir olguydu Alaz için – birlikte büyüdüğü bu canavardan hallice kızın içerisinde birilerinden etkilenme duygusu olduğunu düşünmüyordu zira. Bir tarafı "o zaman benden neden etkilenmedin? Gayet hoş çocuğum" diye geçirirken, diğer tarafı da "ha Çağla ha Asi ne saçmalıyorsun, kendine gel" diye düşünüyor, günün sonunda kendini amansız bir savaş içerisindeydi buluyordu.
Kendi içerisindeki Asi'yi konumlandırma savaşının içerisine bir de Emre'nin eski sevgilisi de eklenince Alaz'ın canı sıkılmıştı – Asi bunu öğrenirse kalbi kırılacak ve canı sıkılacaktı, Asi'nin canının sıkılması demek Alaz'ın canının sıkılması demekti – yıllar önce kararını vermişti, onun canını tek bir kişi sıkabilirdi – o da Alaz'dı. Herkesin Emre'nin hareketlerinden bi haber olduğu için de Alaz bunu kişisel görev haline getirmiş; ikiliyi başbaşa bırakmamaya çalışmıştı – o yüzden de olur olmadık zamanlarda çıkıp konuşmalarını bozmaya çalışmıştı. En son bir yerlere gitme muhabbetini duyduktan sonra artık soyunma odasında yüzleşmeye karar vermişti Emre ile – fakat anlaşılan Asi'nin yanlış zamanda yanlış yerde olacağı tutmuş ve yine olayları yanlış anlayarak konuyu açtığı için kolay yolu seçerek Alaz'ı suçlamayı tercih etmişti.
"dedin, haklısın abim dedin – ama ben dinlememeyi tercih ettim – ama şimdi dinliyorum, napıyoruz Emre'ye?"
"sen hiçbir şey yapmıyorsun abisi – o iş ben de"
"o ne demek şimdi?"
"halledeceğim diyorum abisi"
"seni kavgaya tek başına göndereceğime inanmadın herhalde – ne zaman bensiz bir kavgaya karıştın?" diye yataktan kalkıp Alaz'ın karşısına dikilmişti Yaman. Başka birisi olsa Alaz'ın farklı bir şekilde Emre olayına çözüm bulabileceğini düşünebilirdi, ama abisi o insanlardan değildi. Örneğin babasına kalsa, kol kaslarından ziyade akıl kaslarını kullanmasını tercih ederdi, ama Yaman ve Alaz bu konuda dedelerine çekmiş gibilerdi – kavgadan kaçmıyor, üzerine koşuyorlardı. Yıllar içerisinde karıştıkları sayısız kavga sonrası annelerinden işittikleri azarlarda "günün birinde kalplerine indireceği" inancı dedeleri tarafından "abartma canım, genç çocuk bunlar – damarlarındaki kan deli akıyor" şeklinde bir savunma duvarına çarpıyor, dedelerinin bıyık altı gururlu gülmelerine, omuzlarını sıvamalarına sebep oluyordu.
O yüzden ki Alaz, Yaman'ın gözünün içine baktığında kurduğu planı halıhazırda biliyor, sadece senin yanındayım bırak geleyim alt metnini verdiğini adı gibi biliyordu. Alaz da abisinin bu sessiz isteğini kırmayıp "akşam – her zamanki mekanda saat 11'de" diyerek yanıtlandırdı, ve odadan çıktı – biliyordu çünkü, abisi saat 22:30'da odasına gelip birlikte balkondan kaçacaklar ve kavgaya gideceklerdi. Bunu sayısız kez yapmış, sadece bir kez dedelerine yakalanmışlardı. Esref Ali Soysalan'ın torunlarının kavgaya karışması ve kendi işlerinin çaresine bakmalarından gizli bir zevk aldığını düşünüyordu Alaz – yoksa balkondan atlayıp kavgaya giden torunlarını yakaladıktan sonra hangi dede ertesi gün yine aynı torunlarını balığa götürerek "dede-torun" vakti geçirmek isteyip, annelerinden her azar işittiklerinde konuyu hep farklı yere çekerdi ki?
Saat 22:30 olduğunda Yaman Alaz'ı şaşırtmamış, ve kapısını sessizce tıklatarak içeri girmişti. Çağla'nın Asi'de o gece kalıyor olması işlerini bir hayli kolaylaştırmıştı – merakla ayaklarının altında dolaşan biri olmayacaktı. Balkondan kaçıp güvenlikleri aştıktan sonra taksiye atlayarak kavga için anlaştıkları mekana geçmişlerdi – Emre kendinden beklenen korkaklıkla beraberinde beş kisi daha getirince, 6'ya 2 bir kavgaya tutmuşlardı.
Şimdi ise geri dönüş yolundaydılar Yaman ile birlikte kavga sonrası; Alaz'ın kaşı açılmış, Yaman'ın da dudağı patlamıştı ve sabahında annelerinden kesin laf işiteceklerdi. Abi kardeş keyifle yürürken şu andaki tek sorun onları dört sokaktadır takip eden yavru kediydi. Alaz, Yaman ile kavga değerlendirmesi yaparken onları takip eden yavru kediyi fark etmiş, son iki sokaktır onları takip etmemesi için ikna etmeye çalışıyordu.
"hala takip ediyor oğlum!"
"görebiliyorum abisi – çok sağol"
"Napacapız peki? Geri dönse annesini bulabilir mi şimdi?" diye durmuştu yolun ortasında Yaman – Alaz da farkındaydı, bu yavru kediyi gecenin bu yarısı sokakta bırakmayacaklardı ama yarın sabah uyandıklarında halıhazırda annelerinin gazabı üzerlerinde olacaktı, bu festivale bir de kediyi ekleyerek ne kadar sınırlarını zorlayabilirlerdi ki?
"şöyle yapıyoruz abisi" derken yavru kediyi artık eline almıştı Alaz ve severken konuşmaya devam etmişti "yarın annem sende, ben de sabahtan kediyi alıp bir veterinere götürüyorum – aşısıydı, karnesi falan hallediyorum. Sen her zamanki muhtesem biricik oğulluğunu yapıp annemi oyalayıp yumuşatırken, ben de bununla ilgileniyorum – sonra onu benim odamda saklarız – zaten çatı katı, Çağla ve Ece'yi de bu olaya dahil etmemiz gerek. Feriş zaten kesin öğrenir, odamıza girmediği bir an yok - o yüzden ondan saklayamayız. Feriş biliyorsa dedem de bilir zaten, o yüzden öncelik dedemin iknasında, sonra kızlar zaten hallolur. Bir de annemden saklayabildiğimiz kadar sakladık mı artık sonrasında da bir şekilde ikna etme yollarına bakarız..."
----
"Alaz gerçekten kediye Bitli adını mı verdin?" diye söylenerek kedinin karnesine bakıyordu Çağla. Anlaştıkları üzere gece eve geldikten sonra Alaz kediyi odasına çıkarmış, O'na yer yatağı yaparak uyutmaya çalışmıştı – ama annesini özlediğinden midir bilinmez, kedi uyumayı reddedince "sadece bu gecelik" diyip yanına alıp beraber uyumuşlardı. Sabahında ise kimseye görünmeden dışarı çıkıp Tolga'dan aldığı veterinere doğru yol almıştı. Adının Ahmet olduğunu öğrendiği veteriner gerekli kontrolleri yaparken Alaz'a yavru kedinin bitlendiğini söylediği için de isim koyma aşamasında Alaz'ın aklına farklı bir isim gelmediği için kediye "Bitli" ismini koymuştu.
"daha iyi bir isim önerin mi vardı Çağla?" diye söylenmişti Alaz, bir yandan Ahmet Abi'nin verdiği direktifleri uygulayarak Bitli'nin üzerindeki bitleri ayıklamaya çalışıyor, ve anlamlandıramadığı bir şekilde de deli gibi kaşınarak kendini yoluyordu.
"Tamam susun – daha önemli bir derdimiz var şimdi. Nasıl saklayacağız annemden bunu?" diye araya girmişti Yaman.
"Anneme nasıl kavgaya karıştığınızı söylediysen o şekilde abi" diye yanıtlandırmıştı Çağla tüm uyuzluğuyla. Yaman'ın anlattığına göre sabah kahvaltıda annesi "siz beni öldüreceksiniz anlaşıldı" naraları altında kızarak zorla abisine pansuman yapmaya kalkmış, Alaz'ın neden masada olmadığını sormuştu, Yaman anlaştıkları üzere sabahında kahvaltıya inmeden soluğu dedesinin odasında almış, ve yeni minik misafirden dedesini haberdar etmişti. Dedesi de sabah toplantıya giderken Feriş'i tembihleyerek annesinin sorması halinde Alaz'ın kendisiyle olduğunu söylemesini istemişti. Esref Ali Soysalan'dan gelen talebi isteme istemeye kabul eden Feriş, yalana ortak olarak çocukları korumak için çok sevdiği Neslihan'ına küçük beyaz bir yalan söylemişti. Sabah görüp sevinç naraları attığı halde, kurdukları plana ortak olmayan, yakalandıkları ilk dakika suçu üstlerine atacağını açıkça dile getiren tek bir kişi vardı evde, o da şu anda bütün sevimsizliği ile Alaz'ın karşısında oturuyor ve söyleniyordu. Çağla, yine anlamadan dinlemeden yanlış kanıya varmış ve Alaz'ı suçlamayı tercih etmişti – Asi'nin hayatlarına girişi ile birlikte Alaz'ın alıştığı bir durum olan bu #teamasi hali, bu sefer fazlasıyla uzun sürecek gibiydi, ve Alaz'ın şu anda derdi başından aşkındı, Çağla'nın tripleri bu listenin en sonunda yer alıyordu.
"Fındık, yardım edeceksen kal – etmeyeceksen bütün muhteşem fikirlerinle beraber kapı orada" diye elindeki tarağı sinirle yere bırakıp Çağla'ya bakmaya başlamıştı Alaz.
"yani burada kalıyorum diye yanlış anlaşılmasın, hala kızgınım size – her ne kadar ismi korkutucu olursa olsun Bitli dünya sevimlisi - o yüzden buradayım ama dediğim gibi yakalanırsanız anında satarım" diyerek ikizinin yanına oturarak Bitli'yi sevmeye başlamıştı Çağla.
Sadece iki hafta Bitli'yı evde sakladıklarını gizli tutabilmiş, Bitli'nin evdeki varlığını en son anneleri öğrenmişti. Ece'nin nefes almada yaşadığı sıkıntıların artması annelerinin telaşını arttırarak, olağan doktor kontrollerinin bir ay öne alınmasını sağlamıştı. Doktor kontrolu sırasında değerlerinin düşük çıkması, ve nefes alışındaki sıkıntıların kedi alerjisi ile ilintili olduğunu öğrendiklerinde babası gerçeği açıklamak durumunda kalmış, ve anneleri kısa çaplı bir şok geçirmişti. Akşamında ise annelerinden "bunu sakladıkları için ne kadar kırgın olduğuna" dair bir tirat dinlemek zorunda kalmışlar ve Bitli ne kadar sevimli olursa olsun Ece'nin durumundan ötürü uzun vadeli kalamayacağını söyleyerek, evlerinin bir kedi beslemeye uygun olmadığını yinelemiş, ve Bitli'ye yeni bir ev bulmaları gerektiğini söyleyerek konuyu tartışmaya açık olmayan bir şekilde kapatmıştı.
Çocuklar ne kadar üzgün olursa olsun, Ece'nin o gece evde soluma cihazı ile görmeleri sonrası itirazlarını diretememiş ve istemeyerek de olsa Bitli'ye bir yuva arayışı içine girmişlerdi. Çağla'nın Bitli'yi Asi'ye verme önerisi başta Asi olmak üzere herkes tarafından olumlu karşılanarak, Bitli'de, Alaz'ın elinden Asi nedeniyle alınan şeyler listesine hızlı bir giriş yapmayı başarmıştı. Kimsenin bilmediği ve tahmin edemedikleri şey ise Asi'nin Bitli'yi sahiplenmesi ile birlikte devam eden Alaz'ın Bitli ile olan ilişkisiydi. O günden itibaren Alaz, Bitli'nin bahçede dolaşmayı sevdiğini bildiği için, her tarafa Bitli için mamalar ve su kapları bırakır olmuş, zaman zaman ise arka bahçelerinde tuttukları yemek kaplarını kendi aldığı özel mamalar ile doldurur olmuştu. Kediler sahibini seçerdi ve Bitli'de seçmişti, o Alaz'dı. Aksini kimse Alaz'ı ikna edemezdi.
---
"Gerçekten bunu yaptığına inanamiyorum Alaz – Mehmet'i spor salonundaki odaya kitlemekte ne?" diye söyleniyordu Yaman başında – bir şekilde Bitli ile ikisinin her zaman vakit geçirdikleri ağaç altında bulmuştu Yaman onları. Alaz, kimseye yakalanmamayı umarak Bitli'ye aldığı yaş mamadan veriyordu o sırada.
"Ne yapmışımkine?" diye sormuştu Alaz, gayet ne yaptığının bilincinde, bütün ilgisini Bitli'ye vererek. Asi kız, Bitli'ye çok güzel bakıyordu – Alaz bu kadarını kabul edebilirdi, ama Bitli, resmi olarak Alaz'ın olsaydı daha da güzel bakılacağını biliyordu. Bu yüzden de Bitli ile geliştirdikleri bir rutin vardı – henüz Asi kız veya Arıkan ailesi bunu fark etmemişti. Alaz içten içe Bitli'nin O'nu sahibi olarak gördüğünü düşünmek istiyordu, yoksa kaçıp kaçıp Alaz'a gelmesinin başka bir sebebi olamazdı.
"Oğlum delirtme beni sen kitlemedin mi Mehmet'i o odaya – sonrasında Asi'lerin diskalifiye olmasına sebep olmadın mı?" diye söylenmiş, Alaz'ın cıklaması sonrası elindeki saçları çekerek konuşmaya devam etmişti "Abicim, bak – siz de diskalifiye olmuşsunuz hem – değdi mi? Kız çok üzgün – Rüya söyledi, kendisini odasına kapatmış" diye sesini yumuşatarak gözlerinin içine bakmaya başlamıştı. Yaman, Alaz'ın hassas karnına oynamıştı işte. Abisi de çok iyi biliyordu, Asi onun zayıf noktası olmuştu bir şekilde – odadan çıkmıyor mu demişti Yaman? Yine neden odalara kapanmıştı bu kız? Asi kimseye söylemek istemese de Alaz biliyordu Asi'nin yarışmalara, gösterilere katılmadaki amacını, kendince bir çaba içerisine girmişti – normalde uğraşmazdı, aksine Asi Kız'ın kendini sevdirme çabalarının bir sonuca varmasına sevinebilirdi bile ama son prova günü Furkan yavşağının Asi'nin saçını kulaklarının arkasına koyup herkesin içinde yanağından öptüğünü gördüğünde Alaz'ın gözü dönmüş ve bu planı yürürlüğe koymuştu.
Furkan, Alaz'ın eski arkadaşlarından biriydi – Tolga ile birlikte kurdukları üçlü bir grup vardı; O'na ihanet ederek Asi'yle ilgilendiğini söyleyince çocukların arası açılmış ve Alaz bunu "kardeşlik koduna aykırı bir kere, bizim eve giren kızlara meğer yan gözle bakıyormuş - ha Asi ha Çağla" diye kendini gaza getirmişti. Alaz kabul etmek istemese de içinde yaşanan fırtınanın farkındaydı; bir tarafı hala altı yaşındaki çocuk olarak Asi'ye Çağla'yı ondan aldığı için kızıyor, diğer tarafı ise dış dünyada O'nu odalara kapatıp herkese "o benim" demek istiyordu. Asi'nin hal ve tavırlarına bakılırsa o Alaz'ın tam tersi yönüne doğru hızlı adımlarla koşmak istiyor gibi duruyordu.
"ağlayarak günlüğüne yazabilir" diye terslemeyi tercih etmişti Alaz – şu anda en son uğraşacağı şey Mehmet'in spor salonuna kilitlenmesiydi. Evet, Alaz bunu bizzat yapmamıştı ama eski takıldığı kızlardan biri olan Hazal'ın sınıfının, Mehmet'in sınıfı ile birlikte o saatte spor dersinde olacağını biliyordu – O da, bunu kullanarak çocuklardan birini ayarlamış, karşılığında yüklü bir para vermişti.
"Abicim, sen kabul etmek istemesen de, buram buram Alaz kokan bir plan bu – nedenini, nasılını sormayacağım – ama günün sonunda kızı üzdün. Otur bir düşün istersen, değdi mi diye.Biraz da Asi'nin gözünün önünden uzak dur, Çağla kelebeği çektiğini görmüş koridorda - benden söylemesi elinde kalırsın valla, kimse alamaz seni onun elinden. Ayrıca Bitli'yi de beslemeye son ver – Asi farkında ek mamalar aldığını ama Rüya söylemiyor senin beslediğini, ben besledim diyor. Bunu da öğrenirse kesin elinde kalırsın "kedime göz dikti" diye"
"ben gördüm ilk Bitli'yi de—"
"neyse kardeşim, dikkatli ol – kelebeği yemene az kaldı, ben bir abi olarak seni uyarıyorum. Lütfen ruh eşimle benim başımı ağrıtma" diye yinelemeyi tercih etmişti Yaman, gururla pusula dövmesini gösterirken. Alaz, ve diğerleri hiç şaşırmamıştı, abisinin 18'ine girer girmez Rüya ile eşleşmesine. Rüya yan bahçeye taşındığından beri, abisinin gözü başka kimseyi görmez olmuş, Rüya'nın uydusu gibi etrafında dönmeye başlamıştı. Sonuç böyle olunca da eşleşmeleri kimse için şaşırtıcı olmamış, aksine herkes onlar için inanılmaz mutlu olmuştu. Rüya demek yerine "ruh eşim" diye tanımlaması her ne kadar komik olsa da Alaz, abisi ile Rüya'nın yaşadıklarına imreniyor, içten içe kendisi de aynı hisleri biriyle paylaşmak için gün sayıyordu.
"nasıl bir his?" diye sordu Alaz, gözünü dövmesinden alamayan abisine. Abisi de gülerek oturduğu yerden kardeşine dönmüş ve "tarifi zor, Rüya ile hep birlikteydik biliyorum, ama eşleşince bir başka oldu gibi, ne hissediyorsa hissedebiliyorum gibi – bir de bağ var, okumasını bilene roman gibi – bütün hislerini anlayabiliyorsun."
"ne gibi mesela?" diye devam etmişti Alaz tüm samimiyetiyle merak ediyordu. Annesi ve babası da eşti ve birbirlerini okuyabildiklerini biliyordu, ama ikisiyle de bu konuşmayı yapma fikri Alaz'a garip geliyordu, o yüzden de Yaman şu anda iyi bir kaynak gibi duruyordu – aynı zamanda Rüya hakkında konuşmak Yaman'ın kafasını karıştırdığından canını sıkan bu Asi muhabbetine bir son da verebilirdi. Alaz'da o yüzden öyle yaptı – o öğlen orada bahçe altında Bitli ile otururken anneleri ses edene kadar ruh eşini ve ona neler hissettirdiğini anlatmasını dinledi, nedenini anlamadığı bir şekilde abisi anlatırken aklına hep Asi Kız'ın yüzünün gelmesini ise hiç sorgulamadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bazı Ruh Eşi Sorunsalları
Fanfictioninsanların ruh eşlerini buldukları alternatif bir evrende (ya da bazıları için bulunmayan durumlarda), birbirine geçen ailesel durumlar arasında eşleşen Asi ve Alaz'ın, birbirlerini ve bağlarını keşfetme hikayesi.