"Ucube ucube bakma oğlum şu tarafa boynun kopacak" diye Yaman dalga geçerek bahçe koltuklarında yanında yerini almıştı - Alaz, yarım saattir ağlayarak salıncakta Çağla'ya bir şeyler anlatan Asi'yi izliyordu. Alaz'ın tepki vermeyeceğini anladığında Yaman konuşmasına devam etti. "Ayrılmışlar, daha doğrusu Asi ayrılmış - "
"Ee o zaman neden ağlıyor? Bir şey mi yapmış Toprak?" diye yerinde kıpırdanarak sormuştu Alaz. Son altı aydır, Toprak ile Asi'nin birlikte olması hiç hoşuna gitmiyordu, ama Asi konusundaki geç kalmışlıklarından dolayı da cesaretini toplayıp bir şekilde adım da atamıyordu. Çağla ve yeni eklentisi Cesur'un söylenmemelerini her daim çekmemek için, Toprak'ı her gördüğünde içinde canlanan ilkel taş adam modunu kapatmaya zorluyordu Alaz – ama adı gibi biliyordu işte; bu hissettiği her neyse O'nun fark ettiği gibi 2 ay önce olmamıştı, daha önceden de vardı – hiç bilmediği bir şekilde dna'sına işlenmiş gibiydi – Asi Kız'ın yanında olmak, yakınlarında olmak, hep onunla olmak. Abisinin, o gün ağaç altında Rüya hakkında anlattıklarından çok sonra bir aydınlanma yaşamış, abisi Rüya'ya karşı her nasıl bir çekim hissettiyse küçük bedeninde aynı çekimi Alaz da Asi'ye karşı duyduğunu fark etmişti. Alaz'a göre Asi'nin ikizine yönlenmesiyle birlikte, küçük Alaz için bitmeyen yüzyıl savaşları başlamıştı.
"Asi bitirmiş galiba – biliyorsun oğlum ruh eşleri konusundaki tutumunu" diye kaşla gözle durumu anlatmaya başlamıştı Yaman sessizce, sanki Çağla ve Asi onları duyabilecekmiş gibi – Alaz ise abisinin anlattıklarını yarım kulakla dinliyor, kendi içerisinde durumu değerlendirmeye çalışıyordu. Biliyordu Alaz, Asi'nin ruh eşliğini ne kadar istemediğini, korktuğunu, kaçtığını, ama hiçkimseden hiçbir şeyden korkmayan Asi Kız'ın eşleşme ihtimalinden dolayı yaklaşan doğum günü öncesi ilişkisini bitirmesi yeni bir noktaydı Alaz içinde. Korkar, ama eşleştiğimde bu fikre sıcak bakabilir diye kandırmıştı belki de Alaz kendini – "işim çok zor" diye düşündü Alaz. Ne zaman zor değildi ki? Adı gibi biliyordu işte, 28 Nisan'da ikizinin Rüzgar malı ile eşleşmeyeceğini nasıl biliyorsa, kendisinin Asi ile eşleşeceğini biliyordu – Yaman'ın bahsettiği o görünmez bağ, halihazırda Alaz için oluşmaya başlamıştı bile. Önceleri "saçmalıyorsun Alaz, yok öyle bir şey" diye düşünürken, artık Alaz bu bağın varlığını inkar etmiyordu bile. Okumuştu birkaç makalede, bazı ruh eşlerinin çok nadir dahi olsa bağlarının eşleşmeden önce oluşabileceğini – o yüzden de bu hissettiği şeyi artık tanımlamaya çalışmakla zaman kaybetmiyordu Alaz. Emin olduğu tek şey, Asi'nin O'nun ruh eşi olduğuydu.
Olaylı haziran akşamından bir ay öncesinde Alaz, Toprak ve Asi'nin el ele dışarı çıktıklarını gördüğünde evde pineklemek olan Cumartesi gecesi planlarını son dakika değiştirerek, kimseye haber vermeden soluğu Kadıköy'deki salaş mekanlardan birinde almış, ve içmeye başlamıştı. İlerleyen saatlerde birkaç aydır fuckbuddy olarak takıldığı İlayda'nın ısrarlı aramalarına dayanamayarak yanıtlandırmış, ve çok istiyorsa kendisini içtiği mekanda bulabileceğini söyleyerek telefonu suratına kapatmıştı. Yarım saat geçmeden İlayda soluğu yanında almış, ve her zamanki gibi sırnaşmalarına başlamıştı. Dördüncü kez boynundan öpmeye çalıştığı sırada Alaz, kızı omzundan tutmuş "istemiyorum artık" diyebilmişti. Gözünde gördüğü kararlılık ya da içinde oldugu içki komasına bir kala durumundan ötürü mu bilinmez İlayda, taburesine geri dönmüş, içkisinden bir yudum alarak Alaz'ın kendisi ile konuşmasını beklemeye başlamıştı.
"daha ne duruyorsun burada? İstemiyorum dedim ya – bitti işte. Hadi git" diye bir eliyle içkisini tutarken, diğer eliyle de çıkışı gösteriyordu Alaz. Tüm umursamazlığı ile İlayda kıpırdanmayıp içkisini rahat rahat içmeye devam ediyor, Alaz'dan gözlerini çekmiyordu. Sonra Alaz'ın hiç beklemediği bir şey oldu ve İlayda, "Ne zaman kendine dürüst olup kabul edeceksin bazı şeyleri? Gözünün Asi'den başkasını görmediği gibi?" diye soruvermişti. Yine mi bu siktiğimin saçma konusuydu? Daha kaç kere herkese Asi'den hoşlanmadığını söylemek zorunda kalacaktı?
"Siktir git İlayda – ne saçmalıyorsun?"
"Olanı – görüneni. Herkesin gördüğü ama sadece ikizinizin görmediği şeyi herhalde" diye söylenmeye başlamıştı İlayda, Alaz'ın O'nu dinleyip dinlememesini umursamadan. "Adım gibi eminim, burada oturup içmenin sebebi de yine Asi'dir ve sen bunun bile farkında değilsindir Alaz. Ama artık uyan –"
"siktir git ilayda"
"hay hay giderim – ama gitmeden şunu bil, bu sikimsonik 6 hafta içerisinde evet seks çok güzeldi, ama ağzından Asi dışından hiçbir şey çıkmadı – asi böyle, asi şöyle, asi şunu yaptı. Diceksin neden durdun o zaman? Bencilim ben Alaz – her kırıntına tamam dedim, bütünün başkasında olduğunu bilerek. Ha bi de umrum değildi açıkçası, seks güzeldi – baya iyi hem de. Sonra da durdum düşündüm ve dedim ki, duygusal anlamda başkasına odaklı bir adam ve orgazm garantili bol ve iyi seks, aptal mısın kızım devam et. O yüzden bunu bir dost veya her ne boksa o tavsiyesi olarak gör Alaz ve uyan" diyip kalkıp gitmişti İlayda, ve Alaz'ı kendi düşünceleri arasında boğulmak üzere o kör kuyuya geri fırlatmıştı. Sahi hoşlanıyor muydu Asi'den? Doğru muydu Ece'nin, Çağla'nın ve Yaman'ın yaptığı o imalar? Aklına son üç aydır yaşadıkları kafasında tekrardan dönmeye başlamıştı bile, hızlı bir aydınlanma yaşıyor gibiydi.
İlk Yaman ile konuşması aklına geldi; daha iki hafta önce Cumartesi gecesi klasik buluşmaları sırasında, Asi ve varlığını reddettiği erkek arkadaşının da kendi evlerimde olduğunu fark ettiğinde, sinirlenmiş, bütün gece Toprak'ı zorbalamıştı - hatta o kadar zorbalamıştı ki Yaman, O'nu kenara çekip uyarmak zorunda kalmıştı.
"Yorulmadın mı abim?"
"Neden?"
"Hissettiklerini hissetmiyormuş gibi yapmaktan?" diye Yaman ansızın sorduğunda Alaz karşısında çırılçıplak kaldığını hissetmişti.
"Ben—"
"Ne diyeceğini biliyorum - saçmalama - yok öyle bir şey - ama nolur abicim, bu kız mutlu, bunu bozmamaya çalış olur mu?"
"Mutlu mu gerçekten?"
"Rüya mutlu olduğunu söylüyor" dediğinde kardeşler sessizce anlaşmış gibi ceplerinden sigara paketlerini çıkarıp bir dal alıp duvar dibine geçmişlerdi. Yaman'ın sigarasını yakmasından sonra Alaz, derin bir nefes çekip verdikten sonra konuşmaya başlamıştı "benim için yeter o zaman"
Yaman ise neden konuştuklarını unutmuş gibi, "ne yeter?" diye sorma gereksinimi duymuştu.
"Mutlu olması." demiş ve sessizliğe gömülmüştü. Mutlu olması yeterdi gerçekten de, Çağla ve Ece'nin mutlu olması da yeterliydi - Asi kız da, aileden olduğuna göre O da mutlu olmalıydı. Alaz o zaman Asi'nin mutlu olmasının kendi hareketlerini durduğuna "aileden hep bizimle" diyerek geçiştirmiş, sigarasını bitirdikten sonra başını sallayarak içeri geçmiş, Toprak ile uğraşmaya son vermişti.
"Galiba, bir insanı sevmek bunu da beraberinde getiriyor - mutlu olmasını dilemek ve mutlu olmasının yetmesi" diye düşündü Alaz, Kadıköy'de bu boktan mekanda içkilere gömülmüşken. Hisleri ile yüzleşmesinin, takıldığı fuckbuddy sayesinde olması çok ironikti kabul, ama Alaz, hep oldum olası Asi'nin canının sıkılmamasına öncelik olarak kabul etmişti zaten. Hep kaçtığı bu hisler ve yaşanmışlıklar bir çığ gibi üzerine düşüyordu ve Alaz altında kalarak ölmekten korkuyordu. Bu gece ölmeden bu bardan çıkacak gibi durmuyordu.
Sonra aklına bundan daha bir ay önce, bir öğleden sonrasında Ece ile klasik müzik sohbetlerinden birine girmiş, kaygısızca piyano başına geçip melodileri kovalamaya başladıkları o an geldi. Birkaç melodi üzerinde parmakları dolaşırken, Ece'nin sorduğu soru ile ansızın irkilmişti Alaz.
"Birinin senden hoşlandığı nasıl anlıyorsun abi?"
"o ne demek? Biri yoksa senden mi hoşlanıyor? Kim O!?" diye merakla vücudunu kardeşine döndürmüştü Alaz yalandan kızar gibi bir tavır takınarak.
"yani biri var gibi – ama hareketlerini asla anlamlandıramıyorum. O yüzden de nasıl anlarım diye sana soruyorum işte..."diye karşısında Ece kıvranıyordu.
"ben bu işlerden çok anlıyor gibi mi duruyorum? Neden diğer abine sormadın?"
"Sormadığımı kim söyledi – sordum. Çağla ablaya da sordum – ama sana sormanın daha doğru olduğuna karar verdim." diye yanıtlandırmış ve Alaz'ı meraklandırmıştı Ece. Yaman ve Çağla'ya sorduğu cevaplardan neden tatmin olmamıştı da Alaz'a bu soruyu yöneltiyordu ki?
"bak sen bızdığa – en son tercihi olmuşuz."
"abi öyle deme – onlarla konuşunca senin bu konuda daha doğru bir insan olduğuna karar verdim"
"nedenmiş o? daha akıllı, daha yakışıklı ve daha deneyimli olduğum için mi? haklılar esasında" diye kendini övmeye başlamıştı Alaz.
"bunların tabi ki de etkisi var gibi – ama Asi Abla'dan hoşlanıp ilkokul üç yaş çocuğu gibi davrandığın için, benim yaş grubumdaki erkeklerin hoşlandıklarında yapacakları davranışları daha iyi yorumlayacağını söylediler. Hak verdim ben de-"
"o ne demekmiş ya – Asi ne alaka?"
"işte Yaman abim – bunu da söyleyeceğini soyledi. O yüzden Alaz Abi'n ortaokul gençlerinin hareketlerine daha iyi çanak tutabilir diye de ekledi. Düşündüm, hak verdim - biraz haklılık payları var bence de, Asi Abla'dan hoşlanıp yaptıklarını göz önüne aldığımızda, onların ki biraz daha duygularının bilincinde olan insan davranışları gibi"
Alaz, garsona viskisini yinelemesi için el hareketi yaptığında, kendisinin bir haberken, küçük kardeşi Ece'nin bile kendi hislerinden bu kadar emin olması karşısında, göğüsünün sıkıştığını hissetti. Başını tegazha yasladığında gözlerini daha fazla sıkarsa, o an beyninde canlanan anılara son verebileceğine dair bir saf inanç tüm vücudunu kapladı; ama durmadı – başlamıştı bir kere, ve beyni Alaz bunu kabul edene kadar bütün yaşananları bir bir O'na göstermeye yemin etmişti. Dedesinin, 18.yaşına geldikleri için yaptığı ruh eşi konuşması ve Asi'den örneklendirmesini, babasının imalı Asi sorularını, ve daha nicelerini. Bu noktada paranoyaklaşmış mıydı Alaz, yoksa gerçekten herkesin fark ettiği bir şeyi Alaz şu an bu boktan mekanda kafası taşak gibiyken mi farkediyordu yoksa?
Eve geri döndüğünde ise sarhoş bir şekilde merdivenlerden çıkmaya çalıştığında annesi onu fark etmiş, mutfağa götürerek ayılması için O'na kahve yapmaya başlamıştı.
"Kahve yapabildiğini bilmiyordum"
"hiç ihtiyaç duymadım diyelim Feriş varken – hem eve sarhoş gelen 18 yaşındaki oğluma kahve yapmayacaksam kime yapacağım değil mi?" diye gülerek sormuştu annesi, kahve fincanlarının yerini ararken. İkisine kahve yapıp Alaz'ın karşısında yerini alana kadar sessizce beklemişti Alaz, annesi karşısında O'na sarhoş eve geldiği için kızmak yerine kahve yapmayı tercih etmişti – olaylar bu gece için fazlasıyla garip bir hal almıştı çoktan.
"Evet dinliyorum"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bazı Ruh Eşi Sorunsalları
Hayran Kurguinsanların ruh eşlerini buldukları alternatif bir evrende (ya da bazıları için bulunmayan durumlarda), birbirine geçen ailesel durumlar arasında eşleşen Asi ve Alaz'ın, birbirlerini ve bağlarını keşfetme hikayesi.