Baştacım Ne Derse O

8.3K 631 32
                                    

Ailesiyle yemek yerken uzaktan izliyordu oğlanı Mustafa, yüzünde güller açarak annesiyle sohbet edişine bayılmıştı. Babasına gösterdiği hürmet kadar, annesine de gösteriyordu ama sanki daha kanı kaynamıştı ikisininde birbirine.

"Annem, Mustafa'm küçükken de böyle iri yarı mıydı?" Kadın gülerek Mustafa'ya baktı, oğlu gülümseyerek oğlanı izliyordu hülyalı hülyalı.

"Beş kilodan fazla doğdu Mustafa, kundaklara sığmazdı. Boyluydu da, ilkokula giderken orta okula gidenlerle aynı boydaydı." Masadaki herkes gülüyordu artık, Mustafa'nın ise gözü sadece Melih'in üstündeydi.

Melih kirpiklerinin altından ağasına cilveli bir bakış atıp ağa babasına döndü, adam yoğurt bulaşmış bıyıklarıyla çok komik duruyordu.

"Ağa baba, bıyıkların hep yoğurt olmuş. İstersen yarın düzelteyim, uzamış bayağı bir." Adam kaşları kalkarak oğlana baktı.

"Elinden geliyorsa yap oğlum, sevinirim vallaha." Melih sırıtıp peçete uzattı.

"Babam da dahil, ondört kişiyi traş ediyordum ben. Saçını, sakalını, bıyığını ben keserdim hepsinin. Parayla yapsam kuyruk olur millet kapımda."

Mustafa yutkunup hayal etti, kucağında onu traş eden oğlanı ne de güzel olurdu. Elleri terledi düşündükçe, yutkunup başka şeyler düşünmeye başladı. O ara Melih şerbetli tatlıdan ısırırken çenesine aktı parlayan şerbet, artık yutkunmak çare etmiyordu.

Avına kitlenen şahin gibi izliyordu dudaklarındaki şerbeti yalayan oğlanı, kimse onunla ilgilenmediği için farkında değillerdi. Başparmağıyla şerbeti silip ağzına aldığı parmağı emince ayağa kalktı Mustafa, üç kafa aynı anda ona döndü.

"Biz gidelim artık, sonra yine geliriz. Yada siz gelirsiniz, kapıyı çalarak tabi." Elini oğlana uzatınca babası yan dönüp gülüşünü bastırmaya çabaladı, hoşuna gidiyordu oğlunu böyle yanık görmek.

Melih elini tuttuğu adama anlamayarak bakıyordu, ne oldu da kalkalım demişti anlamamıştı. Mustafa elini sıkı sıkı tuttuğu oğlanı merdivenlerin yanındaki boşluğa çekip nefes bile almasına izin vermeden öptü.

Melih'in kapanan gözleri geriye kayıyordu zevkten, öyle bir öpüyordu ki ağası onu nefesi kesiliyordu. Parmak uçlarına kalkıp kollarını boynuna sardı adamın, uyluklarını avuçlayan ellerle kucaklanması bir oldu.

Ağzından Mustafa'nın ağzına dağılan inleme işleri daha da fena yapmıştı, bacaklarını yoğuran iri ellere odaklandı. Minik sertliği Mustafa'ya sürtündüğü için fena halde sızdırıyordu, boynuna inen dudaklarla sırtı duvarla buluştu.

"Odamıza.... odamıza gidelim Mustafa'm." Geri çekilip koyu gözlerle ona bakan adam sırıttı.

"Baştacım ne derse o, odamıza gidince durmam ama bilesin.." Melih kafasını salladı sadece.

"Kucakta gideyim." Bacaklarını kaslı bele sıkıca saran oğlanla derin bir nefes aldı ve sakinleşmeyi umdu ama işe yaramıyordu.

Hızlı adımlarla merdivenleri çıkarken bir kaç kişi onları görüp hızla ortadan kaybolmuştu, umurunda değildi Mustafa'nın kimseler. Bir bu oğlan, bir ailesi önemliydi.

"Ağammm, canımı acıtmadan seveceksin değil mi?" Çekingen ses biraz sakinleşmesini sağladı, belki de hala erkendi. Nasıl sabredecekti bu oğlana...

"Bugün sadece biraz tadına bakayım güzelim, acıtacak bir şey yapmayacağım." Taşta yoktu Mustafa'daki sabır, taş çatlardı şimdiye.

"Ama sen, senin canın acır ağam..." adımları tekrar hızlandı, ölüyordu tadına meraktan.

"Ağanın gönlünü hoş edersin güzelim, zor değil pek zaten. O tatlı dilin, bal dudakların yeter." Anlamayan oğlan saf saf kendisine bakarken muzipçe güldü adam.

"Dilimle mi gönlünü hoş edeceğim ben?" Artık açıkça gülen Mustafa odanın kapısını açıp girdi, ışıkları yakmadan yatağa yürürken gözleri sadece baştacındaydı.

"İstemezsen gerek yok tabi ama... ben çok isterim yani, yalan yok." Melih hevesle kafasını sallayınca kucağındaki oğlanla yatağa oturdu, heyecan kasıklarına daha hızlı kan pompalanmasına neden oluyordu.

"Ağam sen mutlu olacaksan ne dersen yaparım ben, sen beni hep hoş tutuyorsun. Ben de seni hoş tutmak istiyorum, yapabilirsem tabi." Mustafa yutkunup dudakları ve diliyle oğlanı talan etti.

Dilini kalınlaştırıp oğlanın ağzına ittiğinde memnuniyet dolu bir mırıltı kazandı. Biraz daha diliyle onu alıştırıp elini sertliğine götürdü ve dudaklarından ayrıldı.

"Birazdan dilimle yaptığımı bununla yapacağım." Melih elindeki iri sertliği okşarken donup kaldı, öyle bir şey mümkün müydü yani...

Kucak OğlanıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin