Konaktaki Baştacı

12.8K 773 178
                                    

Mustafa attan atlayıp onu kucağına aldı, halvete kadar ayakları yere basmayacaktı adetlere göre. Odaya geçeceklerini düşünürken kalabalığın toplandığı bir avluya girdiler, Mustafa onu kendine çekip kokladığında utanmıştı.

"Baştacı geldi, baştacı...." adam bağırarak konaktakileri coşturunca silahlar patladı, Melih korkuyla kollarında olduğu adama sokuldu.

Kalabalığın içinden geçip sofraların olduğu yere yürüdü, kucağında tuttuğu gençle birlikte tahta sedirin üstündeki kabarık mindere oturdu. Kucakta olmayı seven Melih ufacık gülümsedi, tülünün altına bir parça et uzatıldı.

"Ye, başımın tacı. Karnın tok, sırtın pek, tenin altınlı olsun." Mustafa'nın sözleriyle minik dudaklarını aralayıp eti ağzına aldı.

Islıklar patlarken herkes onları izliyordu ve bu genci utandırmıştı. Kucağında olduğu adama biraz daha sokuldu, kendisi bu adamın olduğunun bilincindeydi.

Tenine sarılan sert kolla yutkundu, Mustafa ise ona sığınan gencin kokusuyla mest olmuştu. Kolunu etrafına sarıp iyice kendine çekti genci, tülün altına yemeğin suyuna batırdığı ekmeği uzattı. Minik dudaklar parmaklarına sürttüğünde yutkundu, dudakları yumuşacıktı.

"Terledin mi, evden beri tenin çok sıcak." Sesini duymak için bilerek sormuştu bunu.

"Yok ağam, terlemedim. Şey... heyecan yaptım biraz, ondan sıcağım. Rahatsız olduysan.." Mustafa hemen sözünü kesti gencin.

"Senden rahatsız olmam mümkün mü baştacım? Tenin tam sevdiğim gibi sıcacık, herşeyin tam istediğim gibi." Melih ufacık gülümsemesiyle tülün ardından ağasına baktı, onu dikkatle izliyordu.

Utanarak yüzüne yayılan kızarıklığı saklamak için başını eğdi, tülün altına giren parmakların arasında yufkayla tutulmuş et vardı bu sefer.

Ağzını ne kadar açsa da sığdıramadı, o yüzden ufak ufak ısırdı utanarak. Sabırla onu yediren gence minnet duyuyordu, çünkü evde heyecandan bir lokma bile yiyememişti.

"Beğendin herhalde parmağımı, tadı güzel mi?" Gencin alaylı sesiyle ne yaptığını fark etti, kendi elinden yer gibi parmağını emmişti.

Kızarıp bozarırken erkeksi gülüş kulaklarını okşuyor, midesini kasıyordu. İyice kızaran yanaklarına ellerini dayayıp etrafa göz attı, artık bir kaç meraklı göz hariç herkes karnını doyurma derdindeydi.

Masanın başında oturan ağanın yanında uzun boylu bir kadın vardı, ağa kadını elleriyle besliyor ve ona baktıkça gülümsüyordu. İlk kez bu kadar yakından bir kadın gördüğü için merakla onları izledi, köylerinde hiç kadın yoktu.

Balbaşları kadın sayan bir kaç aptal vardı, ama bu kadını görünce hiç alakası olmadığını anlamıştı. Kadının elbisesi uçuş uçuştu ve iri göğüsleri vardı. Ayıp olsa da merakla baktı, kadın da ona bakınca hızla kucağında olduğu adama sokuldu.

Kıpırdanıp durması Mustafa'yı zora sokmuştu, güzel kokusu, sıcak teni ve çekiciliğiyle kucak oğlanı onu halveti erkene çekmeye itiyordu. Geceye kadar bekleyebilecek iradesi yoktu kesinlikle.

"Baştacım, doydun mu? Tatlıdan ister misin?" Bir kafa sallamayla elini taze yapılmış baklavaya uzattı, tülün altına uzattığı tatlı onu daha beter hale sokmuştu.

Minik dudaklar şerbetle parlıyordu ve Mustafa o dudakları kendi dudaklarının arasında hissetmek için can atıyordu. Hafifçe kendine çektiği oğlan altındaki sertliği hissedince donup kalmıştı, Mustafa ise onu pür dikkat izliyordu.

Hafifçe tekrar kıpırdanan oğlan alt dudağını ısırıp kaçamak bir bakış attı adama, yüzündeki yaramaz ifade yürek hoplatacak kadar güzeldi. Güzel yüzü, ince beli onu delirtmek üzereydi.

Ayaklanan adam kucağındaki gence arzu dolu bir bakış attı, genç ise utanmış duruyordu. Mustafa ayaklanınca bir çok baş eğlenir ifadeleriyle onlara döndü.

"Erken değil mi daha ağam?" Ağanın sağ kolu Mustafa'ya sataştığında bile adamın dediğini doğru dürüst anlamamıştı.

"Sabaha görüşürüz inşallah." Dediğinde bir kahkaha tufanı koptu masada, aslında genç adam ne dediğini bile bilmiyordu. Kucağındaki genç aklını bulandırıyor, vücudundaki kanın akış yönünü değiştiriyordu.

"İnşallah ağam, bir halvet bu kadar uzun sürmez ama gençsiniz sonuçta." Herkes yine kahkahaya boğulurken o kucağındaki baştacıyla katına çıkan merdivenlere yönelmişti bile.

Belki de gerçekten sabah kahvaltısına bile gidemeyeceklerdi, kim bilir....

Kucak OğlanıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin