Melih tatlı bir sızıyla uyanmıştı, ağasının koynunda yatıyordu ama kalçası tatlı tatlı sızlıyordu. Ufak bir inleme kaçtı dudaklarından, Mustafa da bu inlemeye uyanmış oldu.
"Güzelim, iyi misin?" Kafasını daha çok bedenine gömen gence bakmaya çalışıyordu.
"Hmm hmm." Hafif bir baş sallamayla pembeleşmiş yanaklarını adamın görüşüne sundu, Mustafa ona yakın olan yanağı sertçe öptü.
"Ne oldu, ağrın mı var da bu yanaklar güllere boyanmış?" Ağasının tatlı sözleriyle hafifçe gülümseyip kafasını salladı.
"Ağrı değil de, sızlıyor bayağı... geçer değil mi Mustafa'm?" Adam derin bir nefes alıp bir hamlede altına aldı genci.
"Alışacaksın baştacım, çünkü bu Mustafa artık senin gül teninden ayrı kalamaz. Tadın, kokun aklımın en güzel yerine yerleşti." Melih cilveli cilveli gülümserken bacaklarının arasına sürtünen bedenle daha da kızardı.
"Ayyy, ağam gözümüzü yeni açtık daha." Tatlı söylenişiyle uyumsuz olarak elleri adamın omuzlarını arzuyla okşuyordu.
"Bundan sonra her güne gözümü teninin tadını alma umuduyla açacağım. Her gece de, belki uyanamam diyerek tadına doyup öyle uyuyacağım." Melih sözlerin etkisiyle adamın dudağını ağzına alıp istekle emdi.
Tenlerinin dansını başlatan da bu öpücük olmuştu, Mustafa baştacının teninde öpülmedik bir nokta bırakmamaya yeminli gibiydi. Melih ise sesini engelleyemeden, kapıdan geçenleri bile utandıracak bir arzuyla inim inim inliyordu zevkten.
Mustafa'nın sertliği içine kayarken başını arkaya atıp derin bir nefes aldı, Melih'in açılan ağzına bakıp sırıtan adam dudaklarına kapanıp dilini aralık ağza kaydırdı. Melih her yanı Mustafa'yla dolmuş gibi hissediyordu.
İnlemeleri boğuklaşan gencin içine giriş çıkışlarını daha da hızlandıran Mustafa, altında sona ulaşmak üzere olan oğlanın zevk seslerini duymak için dudaklarından kopup geri çekildi ve hızlandı.
Melih'in engelleyemediği inlemeleri iyice yükselirken Mustafa onu sona ulaştıracak noktaya vurmaya başladı. Ağlar gibi çıkan inlemelerle karnına doğru akan zevk tohumları Mustafa'nın daha da sertleşmesine neden oldu ve kendini Melih'in en derinlerine itip sona ulaştı.
Melih hala zevk mahmuruyken Mustafa onu banyolarına taşıdı, kucağında tuttuğu genci küvete yatırıp ılık suyla doldurdu küveti. Kendisi de arkasındaki yerini alırken omzuna yatan gencin alnına bir öpücük kondurdu.
Melih mayışmış, zevkin getirdiği uyuşukluk hissiyle ağasının omzuna sokulmuştu. Küvetin ılıklığı, ağasının kokusu uykusunu getirmişti.
Odalarının kapısı çalındı, cevap gelmeyince açıp giren hizmetli oğlanlar kıkırdayarak odayı toparladılar. Onların banyoda olduklarını bilmeden, odayı tertemiz edip çıktılar.
Melih'in acıkan karnı yüksek sesle guruldayınca banyodan çıkmaya karar verdi Mustafa, oğlanı da kendini de yıkayıp temizledi. Elleriyle giydirdiği baştacını elinden tutup aşağıya indirdi, sofra hazırdı ve onların gelişiyle ailesi yemeye başlamıştı.
Melih ağa babası için kreplere bal ve peynir sarıp verince adamın yüzünde güller açmıştı. Oğlanın güler yüzü hepsine sirayet ediyor, hepsinin gülümsemesine neden oluyordu.
"Gülüm bana niye vermiyorsun da babama veriyorsun?" Mustafa yalandan bozulmuş gibi yapınca Melih koluna sarılıp gülümsedi.
"Ağa babamın bende yeri ayrı, seninle olmam onun sayesinde... o seçti beni sana." Sözleri adamı gülümsetirken ailesini unutup dudaklarına uzanınca göğsüne saklanan genç cilveyle fısıldadı.
"Mustafa'm... ailen burada..." ailesi gülüşerek onları izliyor, iki kafadar fısıldaşıyorlardı.
"Bir öpücük de mi yok ağana?" Gencin yanakları güllerden daha kırmızı hale dönerken alttan gözlerine baktı ağasının.
"Odamızda ağam... orada herşey var ağama... burada utanırım." O sırada salonda yankılanan kapı sesiyle Melih bakışlarını merakla kapıya çevirdi.
Hizmetli oğlanlardan birinin açtığı kapıdan giren babasıyla Melih hızla ayaklanıp koşturdu, çok özlemişti babasını. Babası oğlunu kucakladı ama vücudu titriyordu, ağlayacak gibiydi.
"Ağam yardım edin ne olur, oğlum Murat'ı vuracaklar...." kollarındaki oğlanın vücudunu sararak yere çöktü.
Melih korkuyla yutkunurken Mustafa hemen tüfeğini alıp atına atladı ve gözden kayboldu, şimdi Melih hem abisi hem de eşi için endişeliydi. Umuyordu ki ikisi de sağ salim gelirlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kucak Oğlanı
RandomKadın nüfusunun azaldığı bu çağda, çok erkek çocuğu olanlar narin görünen oğullarını Kucak Oğlanı olarak satmak zorunda kalıyordu... Melih ise bu olaya gönüllü olmuştu, balbaş olduğunu bilmeden.... Balbaş.... doğurgan olan erkeklerdi ve nadir bulunu...