Melih'in hamileliğinin dördüncü ayına girerken mide bulantıları tam gaz devam ediyordu, ne ilaçlar kâr ediyordu ne başka bir şey. Mustafa ne yapsa da Melih en ufak bir kokuda kusuyordu yediklerini.
"Güzeller güzelim, bir daha mı gitsek doktora? Olmuyor böyle, iyice kötü oldu miden." Melih yine dişlerini fırçalayıp öptü adamın omzundan.
"İyiyim Mustafa'm, sadece yastık koktu birden burnuma. Annen de dedi hem, gebelikte olur öyle diye." Mustafa bembeyaz yüzüyle bıcır bıcır konuşan güzelini dinliyordu.
"İyi de, ne zaman bitecek bu kusmaların... rengin kaçıyor, bayılacaksın yine diye korkuyorum." Melih gülüp koluna sarıldı adamın.
"Ayyy, sen iyice felaket tellalı oldun ağam. Bayılmam korkma, zaten karnım acıkıyor durmadan. Kesin kilo aldım bu ay ben." Mustafa hemen odadaki masaya adımlattı oğlanı, iki canıyla kilosunu dert ediyordu bir de.
"Al güzelim, al gülüm. Ağan ne kadar kilo alırsan o kadar çok sever seni, kalçan falan harika oldu." Melih büyüyen gözleriyle dönüp kalçasına baktı, gerçekten etlenmişti sanki.
Dolan gözleriyle adama baktığında Mustafa kırdığı potu fark etti, birazdan başlardı ağlamaya. Hemen eğilip öptü oğlanı sertçe, ama ne fayda... çoktan akıtmaya başlamıştı incilerini.
"Popom mu büyümüş.... göbeğim de büyüyecek... çok çirkin olacağım kesin ben. Offfff...." bu hormonlarla işi vardı Mustafa'nın.
"Sen hiç çirkin olabilir misin yavrum? Senden daha güzel bir tane insan göster bana, dişimi kırayım. Vallahi gözümde güllerden bile güzelsin sen." Melih burnunu çekip adama baktı.
"Gerçekten mi?" Kafasıyla onaylayan adama bakıp ufacık gülümsedi.
"O zaman kucağına neden almıyorsun artık?" Yine dolan gözleriyle bakıyordu adama.
"Güzelim, sen dedin ya cuma günü... traş losyonu gibi kokuyorsun ağam, alma kucağına midem bulanıyor diye." Melih yanaklarını şişirip ofladı.
"Sürme o zaman ağam, kokmaz o zaman. Ama demek ki almak istemiyorsun, sürüyorsun." Mustafa'nın ağzı açık kalmıştı.
"Gel bakayım buraya sen, ağan seni kucaktan indirmesin de gör." Bir anda kucaklanınca heyecanla çığlık attı oğlan.
"Ayyy, ağam... sakın düşürme, bebeğime birşey olur." Birde bu vardı, sürekli bebeğim diyordu, bebeğimiz demiyordu.
"Güzel eşim, ikimizin bebeği ya o... ikinize zarar gelmesine müsade eder miyim hiç ben?" Melih omuz silkip sarıldı ağasına.
"Senin bebeğin benim, o benim bebeğim." Mustafa oğlanın derdini yeni anlamıştı, ilgisinin azalmasından korkuyordu.
"O ikimizin bebeği, sen benim eşim ve aşkımsın." Oğlan ilk kez duyduğu hitapla heyecanla ağasına baktı.
"Gerçekten mi? Aşkın mıyım ağam, yemin et. En çok beni seveceksin hep değil mi?" Mustafa büyük bir kahkaha atıp oğlanı hızlı hızlı tüm yüzünden öpmeye başladı.
"En çok ve bir tek aşkım sensin güzelim, bebeğimiz de senden kalan sevgimle yetinecek." Melih artık sırıtıyordu.
"Tamam o zaman, seninde bebeğin..." ikili kahvaltı ederken Mustafa oğlanın iştahla yiyişini izliyordu. Mutlulukla sürüp ısırdığı kahvaltılık sosu çarşıda canı çekince almışlardı, şimdi her kahvaltıda ilk onunla başlıyordu lokmalarına.
"Doktor kontrolünden sonra, yine o tatlıcıya gidelim mi ağam?" Mustafa ağzı dolu halde konuşan oğlana bakıp gülümsedi.
"Gidelim güzel eşim, sen nereye dersen oraya gidelim." Melih sevinçle elindeki ekmekten bir kez daha ısırdı.
"Ağam, hani ben ilk konağa geldiğimde bir et yemeği yedirmiştin ya bana... ondan yapsalar olur mu?" Mustafa eğilip öptü oğlanın alnından.
"Olur baştacım, sen yeter ki yemek iste. Ne istersen yaparlar, bebeğimize de sana da can olsun yediğin her lokma." Melih yutkunup ağasına gülümseyerek baktı, sarılmak istiyordu şuan.
"Sarılalım mı?" Sözü bittiği gibi ağasının kolları arasına çekilmişti, bir öğürtü çıktı istemsizce. Mustafa hemen geri çekildi.
"Gömleğin yumuşatıcı kokuyormuş ağam yaaa..." burnunu kırıştıran oğlanı alnından öpüp gömleğini çıkartıp attı odanın bir köşesine.
"Böyle daha iyi olur o zaman." Melih ağasının çıplak tenine aç gözlerle bakarken yutkunup kafa sallamıştı sadece.
"Mükemmel olur hemde." Elini şekilli vücutta gezdirirken gözleri parlıyordu.
"Baştacım, doktor randevumuza geç kalırız. Hadi karnımızı doyuralım." Elin karnındaki belirgin şişliğe giden Melih gözlerini zorlukla çekip yutkundu ve hızlı hızlı yemeğine döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kucak Oğlanı
RandomKadın nüfusunun azaldığı bu çağda, çok erkek çocuğu olanlar narin görünen oğullarını Kucak Oğlanı olarak satmak zorunda kalıyordu... Melih ise bu olaya gönüllü olmuştu, balbaş olduğunu bilmeden.... Balbaş.... doğurgan olan erkeklerdi ve nadir bulunu...