Yatakta Kahvaltı

7.8K 468 68
                                    

Mustafa sabah millete laf vermemek için oğlanını odada bırakıp mutfağa inmişti, onu gören başını eğip selam veriyordu. Oğlanlardan birine seslenip iki kişilik bir tepsi hazırlamalarını söyledi, hızlıca tepsiyi hazırlayan oğlan merdivenlere yönelince engel oldu.

"Ben götüreceğim." Oğlan şaşkınlıkla adama bakarken yutkunup mırıldandı.

"Ama ağam, size hizmet etmemiz için işe alındık biz." Mustafa tepsiyi elinden aldığı oğlana tepeden baktı.

"Kendi baştacıma bir kahvaltı götüremeyeceksem ne biçim ağayım ben." Kimsenin bakışlarına aldırmadan kendine ait olan kata çıktı.

Yatakta doğrulmuş uykulu uykulu etrafı izleyen oğlanı görünce gülümsedi, kocaman esneyen genç onu görünce elini ağzına kapatıp toparlanmaya başladı.

Tepsiyi yandaki büyük komodine koyup oğlana döndüğünde, yüzünü ve uykudan şişmiş duran dudaklarını inceleyip bir iç çekti. Ne kadar sabredebilecekti acaba Mustafa bu oğlanın güzelliğine?

"Günaydın güzelim, sana kahvaltı getirdim. Hadi yüzünü yıka gel, kahvaltımızı edelim." Kuğu gibi ince boynunu, narin bedenini izleyip aklına gem vurmaya çalıştı.

Melih yüzünü gözünü yıkayıp geri geldiğinde düşünmeden davranıp, Mustafa'nın yanağına kelebek öpücüğü kadar minik bir öpücük kondurmuştu. Mustafa bu öpücükle afallayıp aptal gibi gülümserken kendini yine yatağa atan Melih dolu tepsiye bakakaldı.

"Ağam, bunca şeyi kim yiyecek?" Yüzünde yapışıp kalan gülümsemeyle gence döndü Mustafa, ona hayretle bakıyordu.

"Sen bunları ye, ben de seni yiyeyim. Ne dersin?" Bu genci gerçekten yiyesi gelmişti, ne tatlılıktı bu sabah sabah...

"Ağam, utandırmayın ama yaaa...." Melih yüzünü ince yastığa saklayınca adamın yüzü daha bir güldü.

"Gel bakalım kucağıma, ağan seni elleriyle beslesin." Hevesle dizlerinin üstüne kalkan gence bakıp gülümsedi.

"Olur mu ki?" İri uyluğuna vuran Mustafa sözleri değil hareketleriyle çağırmıştı onu kucağına bu sefer.

Yan olarak kucağına oturan genç yüzünü incelerken, o dimdik gözlerine bakıyordu sadece. Minik meraklı genç elini kirli sakalına uzattı, ama dokunmadan önce izin alır gibi gözlerine döndü bakışları.

Bu incelik kalbini eritirken başını eğip izin verdiğini belli etti, narin parmaklar kirli sakallarda hafifçe gezinip okşadı yanağını. Kıkırdayınca Mustafa'nın da dudakları kıvrıldı.

"Diken diken, elimi kaşındırdı." Gülen sesiyle adamı ne hale soktuğunu bilmeden kucağında kıpırdanıp duruyordu istemsizce.

"Al bakalım." Ağzına uzattığı bala batırılmış peynire hayretle baktı genç.

"Tuzlu tatlı karışık olmuyor mu böyle?" Mustafa gülüp peyniri aralık dudakların arasına tıktı, yavaşça çiğneyip hayretle kaşlarını kaldırdı Melih.

"Çok güzel oluyormuş böyle yemek." Mustafa iştahla dudaklarını yalayan gence bakıp lokma lokma besledi oğlanı, çok hoşuna gitmişti onu elleriyle beslemek.

Melih artık bir lokma bile yiyemeyecek hale gelmişti, elini uzatıp yufka koparttı ve ağanın onun için yaptığı gibi içini doldurup uzattı dudaklarına.

Gülerek aralanan dudaklar tek hamlede tüm lokmayı ağzına alınca şok oldu. Nasıl sığdırmıştı koca lokmayı ağzına bu adam, o yutmadan bir tane daha hazırladı ve uzattı. Yine hepsini tek lokmada yiyince ağzı da açıldı gözleriyle birlikte.

"Maşallah..." dedi birden, içinden söylemek istese bile dışından söylemiş ve çok utanmıştı.

Mustafa bu sözün üstüne sesli bir kahkaha atmış ve oğlanı kendine çekip sertçe öpmüştü yanağından. Melih öpücüğün etkisiyle kızarmış ve utangaç bir gülümsemeyle bir lokma daha yedirmişti elleriyle ağasına.

Parmaklarını da ağzına çeken dudaklarla yutkunup kaçamak sandığı bir bakışla adama bakınca, koyu gözleriyle onu izleyen adamı fark edip meyve suyundan büyük bir yudum almıştı.

"Ben bir tarlaları kontrol edeceğim bu gün, sen odada kal. Banyonu yap, merak etme kimse seni rahatsız etmez." Melih utanarak baktı adama.

"Peki ne giyineceğim ben, hiç giysim yok ki." Mustafa genci kolunun altına çekip ayaklandırdı, kocaman bir odaya soktu.

Her yer ona uygun yeni giysilerle doluydu, Melih hayretle mağaza kadar çok giysi olan odayı süzdü. Kollarını beline dolayıp boynuna sokulan adamla yutkunurken kulağına fısıldanan kelimeler onu heyecandan öldürecekti.

"Hepsi senin baştacım, daha eksiğim var dersen alırız birlikte." Yanağına konan öpücük onu gerçek dünyaya indirirken yüzünü yan çevirdi, o da Mustafa'yı öpecekti ama adam ondan uzaklaşmadığı için bir anda dudakları birleşti.

Kucak OğlanıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin