Ağa Benim

3.6K 487 62
                                    

Mustafa üstünü giyinip tüfeğini ve silahını alıp aşağı indi hızla, evdeki korumalar ve işçiler de silahlanmıştı. Kapılar açıldı ve Baran ağa atından tek hamlede inip Mustafa'nın karşısına dikildi.

"Melih için geldim, onu bana vermek için bir nefes alımlık zamanın var." Adamın sert sesiyle güldü Mustafa.

"Eşimi değil sana, kimseye vermem. Benim eşim, balbaşım ve baştacım olarak bu konakta yaşayacak ömrünün sonuna kadar." Mustafa'nın sözleriyle adam tüfeğini kaldırıp göğsüne doğrulttu.

Mustafa başı dik duruyordu, dimdik adamın gözlerine bakıyordu. Baran ağa adamın cesaretinden dolayı şok olmuştu, yaşı gençti ama gözü pekti demek ki.

"Onsuz zaten nefessiz kalırım, ama evladımı taşıyan eşimi, ki taşımasa bile, kalbimi eline almış olan oğlanımı sana veremem. Onu sevdiğin için saygı duyuyorum ama, haddini aşıyorsun. Eşinden gebe olan bir balbaşını zorla almaya gelmek hangi ağalıkta var, kendisine söz hakkı bile tanımıyorsun."

Baran ağanın tüfeği tutan eli titredi, Melih'in gebe olduğunu bile bilmiyordu. Bade denen kadın ona hiç bir şey söylememişti, sadece başarısız olduğunu söylemiş ve ilk isteyeniyle evlenmişti.

Elindeki tüfeğin namlusu yere doğru indi, gözleri dolmuştu. O sırada gözleri arkadaki merdivenlere çevrildi, Melih belirgin bir göbekle korkuyla kalabalığa bakıyordu. Koskoca Baran ağanın gözleri doldu, yutkunmak istese bile yutkunamıyordu.

Gözlerinden bir damla kayıp gitti oğlana bakarken, elini kaldırıp geri çekilmeleri için adamlara işaret etti. Adamlar bahçeden uzaklaşırken sonunda, eli karnında olan oğlana bakarak acıyla yutkundu.

Derin bir nefes alıp tüfeği sıkıca tutup arkasındaki adamına verdi, onu ev basan, eli silahlı biri olarak hatırlamasını istemiyordu. Melih ise korkuyla etrafına bakınırken ağasının önünde duran adama baktı.

Adam ona bir garip bakıyordu, tüm silahlar ortadan kaybolduğu için rahatlamıştı ama Mustafa ona dönünce bir gerginlik sardı bedenini. Adamın yüzü sertlikten ani bir yumuşaklığa bürününce rahat bir nefes aldı.

"Misafir mi var ağam?" Gelip paytak adımlarıyla ağasının koluna sarıldı.

"Evet güzelim, Baran ağa bir tarla ile ilgili çıkmaza girmiş. Çözmek için uğramış." Melih anlamasa da kafasını salladı.

"Maşallah, gebeymişsiniz. Allah kucağınızda göstersin." Adam boğazı taş olarak konuşurken Melih mutlulukla gülümsedi.

"Teşekkürler, kızımız olacakmış." Sevinçle kurduğu cümleyle adam nefessiz kalmıştı, Mustafa eğilip alnını öptü eşinin.

"Hadi sen uykuna dön güzelim, Baran ağa ile konuşmamız gerek bizim." Melih kafasını sallayıp merdivenlere yöneldi.

"Onun gönlündeki ağa benim, koca, eş, hepsi benim. Anladın herhalde." Adam dolu gözlerle oğlanın arkasından bakıp kalmıştı.

"Bilmiyordum, aşık olduğunu bilsem asla gelmezdim. Beni anla, yıllardır bekliyorum onu... hemen vazgeçemez, ondan ümidimi kesemezdim. Artık elimden bir şey gelmez, onun gönlünü yoracak tek bir şey yapmam. Onun mutlu olmasından başka tek isteğim yok bundan sonra... seninle ve bebeğiyle...." arkasını dönüp atına atlayan adam sonunda gözyaşlarını serbest bırakmıştı.

Mustafa baştacının koynuna doğru adımlarken, Baran ağa ise uçurum kenarında, aşkını kalbine gömebilmek için rabbine yalvarmaya gidiyordu. Koskoca ağa, gün doğana kadar orada ellerinden kayıp giden ilk aşkı için ağlarken yeni bir aşkın ona doğru hızla yaklaşmakta olduğunu bilmiyordu.

"Ağam, kucağına geleyim mi?" Odaya girdiği gibi duyduğu şeyle dudakları kıvrıldı Mustafa'nın.

"Gelme diyeceğim tek bir gün olmayacak güzeller güzelim, bu ağanın kucağı ömrü billah en çok senin hakkın." Melih elini karnına koyup konuşunca güldü adam.

"Duydun mu kız, önce benim kucak. Ben izin verirsen sen gidebilirsin kucağa." Odayı inleten gür kahkahayla Melih de gülmeye başladı, ağasına şımarmayacaktı da kime şımaracaktı sonuçta...

Kucak OğlanıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin