Geri Dönmek

162 15 20
                                    


"Geç kalmadım değil mi?"

Sarışın, aniden duyduğu sözle irkilerek arkasına döndü. Bu Jung Kook'tu. Üstündeki deri ceketi ve uzun siyah saçların her zamanki dağınıklığı ile tam karşısında gözlüklerinin arkasındaki galaksilerini dikmiş ona bakıyordu.

Sesin sahibinin dövmeli olması içini bir nebze rahatlatırken derin bir nefes verdi ve ellerini göğsüne koyup
"Jung Kook" dedi, bir süre boğazına kaçan nefesini toparlamaya çalıştı. "Ne ara geldin sen?"

Galaksiler, ona yöneltilen soruya karşılık içindeki merhamet tebessümüyle minik gözlerde kaldı. Öylece kenetlenmiş gibiydi.
Ama garip bir havası vardı yıldızlarının. Sanki ne yaptığını biliyorum der gibi.. Sahte bir tebessüm, derininde acımasız bir hissizlik barındırıyor gibiydi.
Üstelik ısrarla ondan gözlerini çekmeyip suskun kalmaya devam etmesi garip bir şekilde huzursuz etmişti Jimin'i.

"Korktun mu?"

Sonunda cevap vermesi, bu huzursuzluğu dağıtırken verdiği cevabın soruyla alakası olmaması, aynı huzursuzluğu devam ettirmiş ama bir yandan konunun değişmesiyle ona katılıp gerginliğini üzerinden atmasını sağlamıştı.

"Hayır, sadece bir anda gelince-"

"Korkma" dedi aniden, konuşmasına izin vermemiş en sakin ses tonuyla galaksilerindeki derin tebessümü büyüterek "Çok olmadı" diye eklemişti.
İçindeki garip huzursuzlukla titredi ruhu miniğin.

Jung Kook'un gözlerindeki bu tebessüm çok farklıydı. Karşısındakine teselli vermiyordu, sevimli hiç değildi, gizli bir alay var gibiydi. Gerçeği bildiği halde karşısındakinin yalanlarını dinleyen aşağılayıcı bir alay..

Barın, kızıl ışıkları yüzüne yansıyor bu alaycı bakışlarına bilinmezliğin içinde kaybolmuş bir efekt ekliyordu.
Bu yanıp sönen ışıklar, hemen yanlarında dans eden bedenler için şenlik olabilirdi ama bu gergin ortamda dövmelinin keskin bakışlarının üstüne yansırken fazla rahatsız ediciydi.

Ayrıca neden korkmamasını söylemişti? Zaten korkusunun sebebinin ani bir refleks olduğunu söylememiş miydi Jimin?
Jung Kook onların konuştuğu şeyi duymadığını mı ima ediyordu yoksa?

Ama bu...
Zaten duyduğu anlamına gelmez miydi?..

Duymuş muydu?..

Sertçe yutkundu. Nefesleri ağırlaştı ve yaşadığı anı zihninde normalleştirmeye çalıştı. Dakikalardır ondan saklama çabası, o kendisine güvenmediğini düşünür ve kırılır korkusundan dolayıyken şimdi gerçekten, duymasının kendisi için iyi sonuçlar doğurup doğurmayacağını sorguluyordu.

Dolgun dudakları, hala aynı ifade ile gözlerinden ayrılmayan galaksilerin verdiği rahatsızlığa titredi ve anında buna engel olmak için dişlerini sertçe üstüne batırdı.

Neden böylesine bir korku sarmıştı bedenini? Daha iki gün önce öpüp sarıldığı adam bu değil miydi? Gerçekten galaksilerde kalbinin inkar etmesine rağmen zihninin farkettiği bir şeyler mi vardı, yoksa sadece kızıllının söylediklerinin etkisinde mi kalmıştı?
Gözleri, galaksilerde bir şeyler arar gibi gezindi. Ona haksızlık mı yapıyordu?

Neden ona gerçeği söylemeyi denemiyordu?
Ah şu salak Tae-ri! En başından dinlememeliydi onu! Nasıl da darmadağın etmişti zihnini böyle! Her şey çok güzel giderken bir anda gelip kafasını nasıl da karıştırmıştı böyle!?

Uzun siyah kirpiklerin iri gözleri çevreleyen güzelliğine baktı. Ona karşı nasıl geri durabilirdi ki? Ondan uzak dur demişti genç adam...
Ama bu nasıl mümkün olabilirdi?Üstelik ortada buna sebep olabilecek bir şey bile yoktu. Onun hakkında bu kadar şüpheli davranması fazla hain bir hareket değil miydi?
Hepsi o aptal kızıllı yüzündendi. Kafasını karıştırmış ve onu durduk yere bir bilinmezliğe sürükleyerek tedirgin etmişti. Duyularına yerleşen öfke ile hızla kafasını kızıllıya doğru döndü.

JEONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin