🌼
"Çok kötü bir şey oldu. Osmanlı'ya haberci gönderdim ancak o gidene kadar sizden yardım istemek zorundayım" Paşa'nın sözleriyle kaşlarım derince çatıldı. Dougal cevap veremeden sakallı tekrar söze girdi.
"Ay Taşı'nı çaldılar!"
Gökyüzü kurşuni bulutlarla örtülmüş, her an yağmur yağacakmış gibi bir hava vardı. Paşa'nın sesi kulağımı doldurduğunda gök gürültüsü beynimde çakmış gibi hissettim.
Ne demek Ay Taşı'nı çaldılar?
"Ay Taşı'nı çaldılar mı?" dedim, sesim şaşkınlık ve inançsızlıkla titreyerek. Dougal'la kısa bir an göz göze geldik. Aynı anda aklımızdan geçen tek şey, bu durumun ne kadar tehlikeli olduğuydu.
"Ay Taşı da ne?" Melek'in bu sorusu havada yankılandı, ancak kimse cevap vermedi. Herkesin gözleri birbirine kenetlenmişti. Sakallı'nın gözleri telaştan büyümüştü, yüzündeki her çizgi endişesini yansıtıyordu.
"Gördüğünüz gibi bir savaşçımı kaybettim Paşa," diye araya girerek sessizliği bozdu Dougal, "Siz de yol yorgunu olmalısınız. Kaleye gelip biraz dinlenin, ardından bir görüşme gerçekleştirip her şeyi en başından anlatırsınız."
Dougal'ın bu sözleri üzerine ağzıma gelen kelimeleri geri yuttum. İçimdeki öfkeyi ve endişeyi kontrol altına almak zorunda kaldım. Osmanlı Sarayı'nın hazinesinde bulunan bu kadar değerli bir mücevher nasıl çalınabilirdi? Sakallı Paşa, neden bu mücevherin kaybolduğunu Osmanlı'ya haber vermek zorunda kalmıştı? Ay Taşı en başından beri onun yanında mıydı yani? Eğer öyleyse, bu taşı neden koruyamamıştı?
Sakallı'nın onaylamasıyla zaten açık olan kapıdan atları içeriye sürdük. Kalenin bahçesine girer girmez ortamın üzerindeki matem havasını hemen hissettim. Hava, neredeyse elle tutulacak kadar yoğun bir hüzünle doluydu. Dougal bahçede göründüğü an tüm savaşçılar aynı anda başlarını öne eğip yumruklarını göğe kaldırdılar. Hepsi yas tutuyordu.
Dougal da atın üzerinde ilerlerken dizginlerden çekerek atı durdurdu ve onlarla aynı hareketi yaparken, güçlü ve kararlı bir sesle çıkan sözlerini duydum, "Gerard unutulmayacak."
Savaşçılar, onun ardından hep birlikte aynı sözleri tekrarlayıp kafalarını gökyüzüne kaldırdılar. İçimdeki sıkıntı git gide büyüdü. Ewan'ın telaşla bahçeye koşturduğunu göz ucuyla gördüm.
Derin bir nefes alarak dolan gözlerimi saklamaya çalıştım. Dougal'ın atından aşağıya atlayıp kaleye doğru ilerledim. İçimdeki duygular bir yandan kaybedilen bir dostun acısıyla doluyken diğer yandan yeni büyük sorunumuz ve ailemin varlığını saklamak için kararlılıkla doluydu. Gerçekten de sorunlar geldi mi üst üste geliyordu.
Kale binası kapısından içeri adımımı attığım anda içimdeki endişe dalgası hızla yayıldı. Kalın taş duvarların arasından yankılanan ayak seslerim her adımda ruhumun derinliklerindeki tedirginliği dışa vuruyordu. Taş döşeli geniş koridorlarda yankılanan sesler, kalenin ağır havasını daha da yoğunlaştırıyordu. Derin bir nefes alarak kendimi sakinleştirmeye çalıştım ancak kalbim sanki göğüs kafesimden dışarı fırlayacak gibiydi.
O sırada koridorun sonundaki mutfağın açık kapısından gelen hıçkırıklar ve ağlama sesleri, sessizliği keskin bir bıçak gibi yararak yayıldı. Bu yüreğimi burkan sesler kalenin her köşesine ulaşıyor, taş duvarları titretiyordu. İçeride yaşanan dramın büyüklüğünü anlatmaya kelimeler yetmezdi. Gerard kalede çok sevilen bir savaşçıydı. Onunla oynadığımız kağıt oyunları ve antremanlarımız gözlerimin önünden geçti. Bir keresinde burnunu kırdığıma şu an çok pişmandım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUĞRA [İNVERNESS 1]
FantasyKapak: benbittimaq Astsubay Kıdemli Başcavuş Tuğra Duman, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin seçkin bir birimi olan Pençe timinin yardımcı komutanıdır. Görev, sınır ötesindeki tehlikeli bir terör hücresini etkisiz hale getirmektir. Ancak operasyon sırasın...