Salon ışıklar içindeydi. Dekorun her bir ayrıntısı görkemli bir gece olacağının başlangıcına işaret ediyordu. Mumlar, uzun vazolar, ihtişamlı çiçek aranjmanları her şey bu gecenin benim için sadece bir balo değil, aynı zamanda bir meydan okuma olduğunu gösteriyordu. Eee, madem bu zamanda işler böyleydi, kuralına göre oynamayı biz de iyi bilirdik. Dedikoduların beni nasıl yıprattığını kimse bilmiyordu ama artık bitmesinin zamanı gelmişti. Bir İskoç kraliçesi olarak, onurlu bir Türk askeri olarak kendimi ve ailemi elbette savunacaktım.
Büyük salonu balo salonuna çevirmiştik. Burası bugün her zamankinden daha görkemliydi. Etrafı süsleyen zarif süsler, işlemeli kristal avizeler, altın yaldızlı tabaklar ve devasa çiçek aranjmanları her köşeye ihtişam katıyordu. Alanna'ya bu günler için yatırım yaptığından teşekkür etmeliydim. Kullanılmayan bir oda full bu malzemelerle doluydu. Zamanında almış ve depo etmişti. Zemin bile parıl parıl parlıyordu; kalenin çalışanları neredeyse nefes almadan çalışmışlardı. Dedikoduları bildikleri için bana çekinceli bakışlar atıp bunun mantıklı bir karar olup olmadığını sorguladıklarını gözlerinden anlamıştım ancak ben kendimden emin bir duruş sergileyerek devam etmelerini sessizce anlatmıştım.
Odamın penceresinden dışarı bakarken kalenin bahçesinde bekleyen arabaları, sırayla içeri giren konukları izliyordum. Bu gece burası her zamankinden farklıydı. Bahçede nereye bakarsam gözüm bir soyluya çarpıyordu. Hepsi o kadar şıktı ki onca saat yolu bu kıyafetlerle nasıl geldiklerini sorguladım. Kadınların saçları bile bozulmamıştı. Hiçbirinin kıyafetlerinde bile kırışıklık yoktu. "Vallahi helal" diyerek pencereye arkamı dönerek odamda makyaj malzemelerimi kullanmaya çalışan Alanna'ya gülümsedim.
"Mil bu ne işe yarıyordu?" Elindeki sıvı kapatıcıyı havaya kaldırırken gülümseyerek yanına oturdum. Oturmam biraz uzun sürmüştü çünkü kabarık, klanın renklerini belli eden yeşil, turuncu işlemeleri olan bir elbise giymiştim. Altına korse bile gitmiştim sırf bu gece için.
"Ben makyajını halledeyim istersen ama bu konuda çok iyi değilim"diyerek kapatıcıyı elime aldım. Ona göre bir fırça çıkartırken, "Bunun ismi kapatıcı, pudra gibi düşün aynı mantık. Daha önce bunun katısını kullanmıştık" diyerek göz altlarına sürmeye başladım. Alanna'nın teni o kadar parlak ve pürüzsüzdü ki bence hiç ihtiyacı bile yoktu. Gerçekten bebek gibi cildi vardı. Ona makyaj yaparken heyecanla kımıldamadan bekliyordu.
Kapatıcıyı sürdükten sonra göz makyajına başladım. Önce şeftali tonlarında bir far sürerek altına eyeliner çektiğimde gözlerini sürekli titretiyordu.
"Gözümün içine mi süreceksin?" Diye sorduğunda kahkahama engel olamamıştım. Makyajın göz kısmını bitirince Alanna'nın heyecanla aynaya bakmasını, ardından çığlık atarak "yine çok güzel oldu Mil. Bu malzemeler büyülü gibi," demesiyle tekrar gülümsedim. Makyaj malzemelerini Alanna için almıştım ve özel günlerde çantayla kapımda bitip bana yapar mısın diye soruyordu her defasında. En son Rob'un düğününde yapmıştık ama o zaman sadece rimel ve ruj sürmüştük.
"Allık da sürelim gel" dediğimde Alanna adeta zıplayarak sandalyeye tekrar oturdu. Jel allığı yanaklarına sürüp fırçayla dağıtırken memnun sesler çıkarıyordu. Gözlerini kapatmış kımıldamadan bekliyordu. O ve Melek'te yeşil tonlarında bir elbise giymişti benim gibi. Hepimiz bu baloda Mclenan'ı temsil ediyorduk. Yeşilin tonları olarak farklı duruyorduk. Benim seçtiğim kumaşın rengi Dougal'ın gözlerinin rengiyle yakındı. Gerçi hangi tonu olursa olsun kocamın gözlerinin rengini yakalayamazdım, o eşsizdi.
"Bitti canım," Alanna sevinçle zıplayarak ayağa kalkıp tekrar aynaya yöneldi. "İnanmıyorum, bu ben miyim?"
"Harika oldun canım. Ben de hazırım zaten aşağıya inelim." Malzemeleri toplayıp çantaya koyarken Alanna hâlâ kendini inceliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUĞRA [İNVERNESS 1]
FantasyKapak: benbittimaq Astsubay Kıdemli Başcavuş Tuğra Duman, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin seçkin bir birimi olan Pençe timinin yardımcı komutanıdır. Görev, sınır ötesindeki tehlikeli bir terör hücresini etkisiz hale getirmektir. Ancak operasyon sırasın...