51. Bölüm

1K 172 97
                                    

Keyifli okumalar

Karakolun kalabalık bekleme alanında otururken sinirden tırnaklarımı yemeye başlamıştım. Kavga ettiğimiz diğer grubu karşı tarafımıza oturtmuşlardı. Aramızda memurların masaları vardı. Herkes oldukça yoğun ve bir işle meşgul olurken karşı gruptaki adamlar memurlara çıkmak için yalvarıyordu.

"Bir kere ya bir kere geri adım atsanız. Adama uçarak kafa atmak nedir Emir? Gizlenmenin neresini anlamadın? Her şeyi geçtim burada olduğumuzu albay Hamdi duyarsa ne olacak? Sen pasifte olsa hâlâ bir askersin farkında mısın? Bizi arayıp göreve çağırırsa ne yapacağız?"

"Adam bize kafa tutmuşken omzunu sıvazlayıp hakaret ve küfürleri için teşekkür mü etseydik Tuğra?"

"Evet!" dedim bağırarak. Sesimle annem yerinde zıplayarak kırışmış elbisesinin kumaşını düzeltti.

"Gerekirse edecektin geldiğimiz şu hale bak! Bir nezarete düşmediğimiz kalmıştı!"

"Yok kızım ne nezareti birazdan salarlar bizi." Annem Emir'in yan şubesi gibi şom ağzını açarken aynı anda orta yaşlarının sonunda esmer bir komiser içeri girip "bunların derdi ne?" Diye görevli memura sordu.

"Kadıköy sahilde kavga etmişler komiserim. Şu iki adam hepsini dövmüş."

Görevli memur bizim tarafı işaret ettiğinde ses cümbüşü başlamıştı. Benimse tek derdim buradan hemen çıkıp Rob'un uyanmasını kaçırmamaktı. Emir konuşmaya başlayacağı an ters bakışlarımı görüp ağzını açamamıştı. Diğer grup bizi komisere şikayet etmekle meşguldü.

Yanımızda babamın peşimize taktığı takım elbiseli korumalar da vardı. Kavga o kadar ani ve hızlı olmuştu ki korumalar müdahil olamadan her şey olup bitmişti. Polis geldiğinde kim var kim yok topladığı için onlar da buradaydı.

Bizi buraya getiren polisler, komisere olayı anlatırken komiser bizden tarafa bakıp duruyordu. Korumaların üzerinden çıkan ruhsatlı silahlar hakkında konuşurken komiser sinirlenmişti. Kafasını aşağı yukarı sallarken, "diğerlerinin üzerinden kimlik çıkmadı," kısmında bakışları Dougal ve Emir'e dönmüştü. Diğer grup gürültü yapmaya devam ederek "şikayetçiyiz, bize saldırdılar," tarzı kelimeler söylerken komiser gür bir sesle bağırıp onları susturmuştu. Zaten karşı taraf hastanelik duruyordu. Dougal'ın ilk kafa attığı adam direkt ambulansa alınıp götürülmüştü.

Komiser yanındaki polisten uzaklaşıp bizden tarafa doğru yürümeye başladı. Çattığı kaşları kısa bir süre korumalarda gezinip ardından ben, Dougal ve Emir de uzun uzun kalmıştı. Anneme bakarken onun yüzünü gizleme çabalarını anlamış gibi kaşlarını çatmıştı.

Tam karşımızda durduğunda tek kaşını kaldırıp, "sizi bir yerden tanıyor muyum?" Diye sordu bana bakarak. Annem geldiğinden beri hâlâ kafasını önünden kaldırmamıştı.

Emir olaylara askeriyeyi dahil etmemek adına anında söze girdi. "O adamlar yanımızdaki kadınlara laf attı komiserim. Tahrik vardı. Korumalarımızın silahları ruhsatlı ve kavgaya asla müdahil olmadılar."

"O kadar adamı ikiniz mi bu hale getirdiniz yani?" Komiserin sert çıkan sesiyle Emir kafasını aşağı yukarı salladı. Diğer grup bağırmaya ve inkar etmeye başladığı an odada yine ses kalabalığı oluşmuştu.

"Bunların hepsini atın nezarete." Komiser son kez bana bakıp memurlara seslenirken annemin gözleri korkudan kocaman açılmıştı.

Bu olanlara gerçekten inanamıyordum...

***

Nezarete girmiştik!

Koskoca İskoçya kralı şu an yan tarafımda demir parmaklıklar ardında sinirden kuduruk bir şekilde oturuyordu.

TUĞRA [İNVERNESS 1]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin