Adımlarım durduğunda hemen arkasındaydım. "Siktir..."
Fırat Duman'ın doğrultulttuğu silahın hedefinde o vardı. Adar.
Söylediğim onca şeyden sonra bile durmamış, bize zarar gelmesin diye ortaya çıkmıştı.
Beni ilk fark eden kişi Fırat Duman oldu. "Biliyor musun, bizde tam senden bahsediyorduk İdil."
Adar'da hızla bana döndüğünde göz göze geldik.
"Ne işin var senin burada?!"
Biliyordum, korkuyordu.
Kendine doğrultulmuş bir silah varken o, benim için korkuyordu.
Omuz silktim o an kendi kendime. "Bensiz ölebileceğini düşünmen saçmalık Karahan."
Bunu söylediğimde Fırat Duman alay eder gibi güldü çünkü koştuğum için nefes nefeseydim ve bu, söylediğimin aksine korktuğumu düşünmesine neden oluyordu.
Ve Adar o an önüme geçmek istedi fakat Fırat Duman ona engel oldu.
"Sakın Karahan! Pişman olursun.""Tüm gerçekleri biliyorsun," dedim dikkatini üzerime çekmek için.
Bir süre onu oyalamak zorundaydım.
"Öyleyse neden o silahı indirip bu intikam saçmalığını unutmuyorsun?"
Cevap Adar'dan geldi. "Onunla konuşma, boşa zaman kaybı."
Kaşlarımı çattım. "Neden?"
"İdil," dedi Adar anlamsız bir bakış atarken. "Ne yapmaya çalışıyorsun?"
Sinirle güldüm. "Bilmem. Seni öldürmemesi için onu ikna etmeye çalışıyorumdur belki!"
Ben burada zaman kazanmaya devam ederken umarım Karan ve Salih Şanlı bir an önce gelirdi.
Yoksa sonumuz belliydi.
"Ne olursa olsun o ailemizin bir parçasıydı," dedi Fırat Duman. Gözlerindeki en net şey saf nefretti.
"Ve kimse bunu değiştiremez!""O siktiğimin piçi bu dünyadan temizlenmesi gereken bir pislikti. Gerçek bu."
Silahını sımsıkı tutarken bağırdı. "Şansını zorlama Karahan!" saniyeler sonra derin bir nefes verdi sakinleşmeye çalışırken.
"Her neyse. Kimi öldürmeliyim ben şimdi?" silahını Adar'a doğrultmaya devam ederken kafasını iki yana salladı. "Seni mi?"
Silahını bir anda bana çevirdiğinde Adar küfrederken o güldü. "Yoksa seni mi?"
"Ya da ikinizi birden?"
"Çek o silahı üzerinden!" diye bağırdı Adar ona doğru bir adım attığında. Bu sayede Fırat Duman silahını üzerimden çekmişti.
"Bir adım daha atarsan vururum seni Karahan."
"İyi o zaman, oynamayı kes ve şimdi öldür beni. Yoksa bir daha bunu yapma şansın olmayacak."
"Benim vaktim bol," dedi umursamadan.
Ve Adar korktuğum şeyi yaptı. "Sen burada oyalanırken Salih Şanlı bizim için geliyor, yani vaktin falan kalmadı."
"Kes şunu!" diye bağırdım sinirle. "Kes şunu yoksa öldürecek seni, manyak herif!"
Boş gözlerle baktı o an bana. Aslında bu bakışın anlamını biliyordum. "Kimse bir şey kaybetmez İdil, merak etme."
"Saçmalamayı kes Adar!"
"Buraya hiç gelmemeliydin." gözlerimin içine baktı o an. "Bu defa sözünde durmalıydın mavi gül... "
Mavi gül.
Bizi bir araya getiren imkansızımız.
"Özür dilerim," diye mırıldandım gözümden bir damla yaş akıp gittiğinde. Ama duymamıştı, biliyordum.
Yaşamak bile istemiyordu artık. Benim yüzümden...
"Bu kadar yeter." Aynı anda ona döndüğümüzde kalbim korkuyla atarken ona baktım. "Yapma. " ağlamaya başladım. "Lütfen... Lütfen öldürme onu!"
"Neredeyse duygulanacağım ama ben," dedi Fırat Duman bize bakarken. Alay ediyordu. "Böyle bir sonu hak etmiyorsunuz siz."
"Ayrıca korkma İdil, onu öldürmeyeceğim. " ardından eli tetiğe giderken son kez Adar'a baktı.
"Çünkü malesef ölmesi bir işime yaramaz."
Duracağını sandım, yanılıyordum.
"Ama gerçek ölümü ona yaşatmak..." Ve o an silahını bana doğru çevirdi.
"Siktir!"
"Bak işte bu, asıl intikam."
Yalnızca iki saniye sonra Adar önüme geçmek için bir hamle yaptı. Fakat çok geçti, gözlerimi kapattım.
Çünkü tetiğe basmıştı.
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİ GÜL
Novela Juvenil"Mavi gül." Arkamı dönüp ona baktım. "Ne?" "Benim için ne olduğunu sormuştun ya. Sen benim için mavi gülsün. Buradasın,benimlesin ama aynı zamanda da imkansızsın. benim için imkansızsın." Kalbime bir ağırlık oturduğunda gözlerimi onun kahve gözlerin...