11

97 23 7
                                    

Yunho, sabah erkenden kalktığında, odasından çıkan sessizlik hemen dikkatini çekti. Eunae'nin genellikle neşeli ve enerjik bir şekilde gününe başladığını bilmek, onun düşük moraline işaret ediyordu. Fakat, henüz neden olduğunu bilmeden, içinde bir endişe belirmeye başladı.

Kahvaltı hazırlamak için mutfakta Yeosang'la birlikte hareket etmeye başladı. Mutfakta sesler yükseldiğinde, Yunho'nun dikkati hâlâ Eunae'ye kayıktı. O sırada Jongho, Eunae ile oyun oynuyordu, ancak kızının yüzündeki ifade onun içini burktu. Eunae'nin genellikle neşeli ve canlı hâli, oyun oynarken bile yok gibiydi.

Yunho, kahvaltı hazırlamak için çabalamaya devam ederken, aklı Eunae'nin hüzünlü halindeydi. Her zamanki enerjisi ve neşesi yerine, içinde bir boşluk olduğunu hissediyordu. Henüz nedenini bilmesine rağmen, kızının üzgün olduğunu görmek onu derinden etkiliyordu.

Masa hazırlandığında beraber kahvaltılarını yapmak için oturdular. Kahvaltı masasında sessizlik hakimdi. Herkes kendi düşüncelerine dalmış gibiydi.

Yunho, kızının üzgün hâlinden endişe duyarken, Yeosang sessizliği bozdu. Nazik bir ses tonuyla Eunae'ye dönerek, "Bugün dondurma yemek ister misin? Baban evde, beraber gidebiliriz." dedi.

Eunae kafasını 'hayır' anlamında salladı. Ardından bakışlarını tabağına çevirdi. Yunho, iç çekerek, zorla yemeye çalıştığı yemeğin kalan parçalarını kaldırdı. Sonra elini çenesine yaslayıp Eunae'yi seyretti.

Kızının yüzündeki ifade, onun içini burkuyordu. Endişeli gözlerle ona bakan Yunho, Eunae'nin bakışlarına karşı sessizce iç çekti. Onun üzgün hâlini görmek, onun da kalbini ağırlaştırıyordu.

Eunae, tabağındaki yiyecekleri yavaş yavaş yiyordu. İlk çatalındakini incelerken, daha sonra küçük küçük ısırıp çiğniyordu, düşünceli bir şekilde.

Yunho, onun bu hâlini üzgünce izlerken, Jongho ayağa kalktı. İşe gitmek üzere olduğunu söyleyip onlara veda etti. Yeosang'ın yanaklarını hafifçe sıktı ve sessizce odadan ayrıldı.

Yunho, Jongho'nun ayrılmasının ardından kızının yanına eğildi ve hafifçe saçlarını okşadı. Gözlerindeki hüzün, onun da içini burkuyordu.

Yeosang, boş tabakları kaldırıp yıkamaya başladığında, Eunae hızla elini yıkayıp salona koştu ve sessizce oturdu. Yunho yanına gelip onu kucağına aldı. Eunae'nin küçük kolları etrafında dolanırken, Yunho Yeosang'a seslendi, "Biz bahçedeyiz!"

Birlikte bahçeye çıktıklarında, Yunho Eunae'yi yere indirdi ve çimenlere oturdular. "Neden üzgünsün?" diye sordu.

Eunae, Yunho'nun kucağında hüzünlü bir şekilde kollarını salladı. "Okuldakiler..." diye fısıldadı, gözleri dolu doluydu.

Yunho, Eunae'nin üzgün olduğunu görünce endişeyle ona yaklaştı. "Ne oldu okulda?" diye sordu, yavaşça Eunae'nin saçlarını okşayarak.

Eunae, gözlerini kaçırırken, sessizce konuşmaya başladı. "Dün sınıfta... diğer çocuklar... Beni dışladılar." dedi, sesi titreyerek.

Yunho'nun kalbi bir anda sıkıştı. Kızının yaşadığı üzüntüyü hissedebiliyordu. Onu kollarının arasına alarak sıkıca sarıldı.

"Peki, okuldaki arkadaşların seni neden dışladı, tatlım?"

Eunae, hafifçe omuzlarını kaldırarak, "Onlar... Beni farklı buluyorlar." diye cevapladı, sesi hâlâ titriyordu.

Yunho'nun içi burkuldu, ancak kararlı bir şekilde, "Sen farklı değilsin, Eunae. Sen harikasın." dedi, kızını teselli etmeye çalışarak. "Kimse seninle ilgili yanlış düşüncelere kapılamaz. Sen benzersiz ve özel birisin."

Douceur | YungiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin