17

75 18 1
                                    

Yunho sabahın erken saatlerinde uyandı ve güneş ışınları odasını aydınlatırken bir esneme ile yataktan kalktı. Yavaşça ayağa kalkıp Eunae'nin odasına yöneldi. Kızını kontrol ettiğinde onun hâlâ derin bir uykuda olduğunu gördü ve üstünü örtüp odasından çıktı.

Kendi odasına geri dönmek yerine mutfağa doğru yöneldi. Oraya vardığında, Yeosang ve Jongho'nun çoktan uyanmış ve kahvaltı masasında oturmuş olduklarını fark etti. İkisi de ciddi bir şey hakkında konuşuyorlarmış gibi görünüyordu. Yunho, nasıl söze gireceğini bilemeyerek hafifçe öksürdü.

"Dün konuştuklarınızı duydum," dedi Yunho, cümlesini toparlamaya çalışarak. "Bir yere gidecekseniz beni merak etmeyin. Çalıştığım yerde rahatım. İzin alıp bir şekilde Eunae ile ilgilenebilirim."

Yeosang ve Jongho göz göze geldi. Ortaya yayılan sessizlik, konuşacakları şeyin önemini gösteriyordu. Bir anlık tereddütten sonra Jongho konuşmaya başladı. "Sana anlatayım, Yeosang'ın annesi hastalanmış. Zaten rahatsızdı ve hastalığı daha kötüye gitmiş. Bir süre onun yanında kalmak istiyor ama yalnız gitmek istemiyor. Biz de seni burada bırakmak istemiyoruz."

Yunho kaşlarını çattı ve Jongho'nun sözlerini düşünerek derin bir nefes aldı. "Anlıyorum," dedi sonunda, kararlı bir sesle. "Beraber gidebilirsiniz. Ben başımın çaresine bakarım."

Jongho kaşlarını kaldırdı ve Yeosang'a kısa bir bakış attıktan sonra devam etti. "Çok sıkışırsın. Tekrar strese girersen biz seni düzeltemeyiz, eskisi gibi. Yalnız bırakmak istemiyoruz."

"Hadi ama... Bir şey olmayacak. Gidebilirsiniz."

Yeosang araya girdi, yüzünde kaygılı bir ifade vardı. "Bak Yunho," dedi nazikçe. "Jongho ile düşündük. Biz gelene kadar Mingi ile kalamaz mısın? Çok uzun değil, lütfen? Aklımızın sende kalmasını istemiyoruz. İçimiz rahat etmeyecek."

Yunho'nun gözleri büyüdü. "Ne? Hayır. Kesinlikle hayır. Zaten bana iş sunarak bir iyilik yaptı ve ben daha fazla yük olmak istemiyorum."

"Emin ol, öyle düşünmüyordur. Kendisi de yalnız yaşıyor -ne kadar çalışanları varsa da- ve sıkıldığını söylüyordu bize. Mingi'ye güvenebiliriz. Eunae ile de anlaşıyor. Bir süre idare et lütfen."

Yunho, hem şaşkın hem de tedirgin bir şekilde başını iki yana salladı. "Lütfen, zorlamayın... İstemiyorum."

Jongho ileri eğildi. "Yunho, eskisi gibi olmanı istemiyoruz. Dediğim gibi, yine strese girersen biz değil Eunae bile düzeltemez seni. Tekrardan kendini bir odaya kapatmanı istemiyoruz. Mingi ile anlaşıyorsunuz ve rahat edeceğini düşünüyoruz."

Yunho'nun yüzündeki direnç yavaşça kırılırken, Jongho son bir kez ekledi. "Ayrıca bizi tanıyorsun. Seni rahatsız edecek bir şey yapmak için asla zorlamayız."

Yunho iç çekti, bir süre düşündü ve sonunda başını salladı, kararsız bir kabul edişle. "Pekala," dedi yavaşça. "Sizin için yapacağım."

Yeosang ve Jongho'nun yüzünde hafif bir rahatlama ifadesi belirdi. Yunho, aldığı kararı düşündü. Belki de bu, ailesinin kaygılarını hafifletmek ve kendisini toparlamak için bir fırsattı. Mingi'nin yardımıyla bu süreci daha kolay atlatabilirdi.

"Şimdi Eunae'ye açıklamalısın bence." dedi Yeosang, ciddi bir ses tonuyla.

Yunho, çaresizce iç çekerek kafasını salladı. "Tabii ki ona açıklayacağım... Ama Mingi'nin bundan haberi var mı?"

Yeosang, rahatlatıcı bir gülümsemeyle yanıtladı. "Sabah konuştuk ve kabul etti."

Yunho, bu durumu Eunae'ye nasıl açıklayacağını düşünerek mutfağın kapısına doğru yöneldi. Kızını neşelendirmek için mutlu bir yüz ifadesi takınmaya çalıştı. Kendi odasına doğru ilerledi ve kapıyı hafifçe araladı. Eunae, yerde oturmuş yeni oyuncağıyla oynarken Yunho'yu fark etti.

"Gelsene, Baba!" diye seslendi sevinçle, Yunho'yu görünce.

Yunho, Eunae'nin yanına oturarak onu gözlemledi. Oyuncağın detaylarına hayran kalan Eunae'nin neşesi, Yunho'yu hem mutlu etti hem de içten içe bir huzursuzluk hissettirdi.

"Eunae" dedi Yunho, sesini yumuşatarak. "Seninle konuşmam gereken önemli bir şey var."

Eunae, oyuncağı elinde tutarak babasına baktı. "Ne oldu baba?"

Yunho derin bir nefes aldı. "Yeosang amcan ve Jongho amcan, bir süreliğine başka bir yere gitmek zorundalar. Yeosang amcanın annesi hasta, onun yanında olmaları gerekiyor."

Eunae'nin kaşları çatıldı, bu yeni bilgi onu endişelendirmişti. "O zaman bizimle kim duracak? Yine yalnız mı kalacağız?"

Yunho, Eunae'yi rahatlatmaya çalışarak konuştu. "Merak etme, Mingi ile kalacağız ve bize yardımcı olacak. Onu sevdin, değil mi?"

Eunae'nin yüzünde bir parıltı belirdi. "Evet, Mingi abi çok iyi!"

Yunho hafifçe gülümsedi. "Güzel. O zaman Mingi bize yardım ederken biz de ona yardımcı olabiliriz, değil mi?"

Eunae başını sallayarak gülümsedi. Yunho, kızının bu durumu anlayışla karşılamasına sevindi. Eunae'nin bu olumlu tepkisi, Yunho'nun omuzlarındaki yükü biraz hafifletmişti.

Yunho, Eunae'nin saçlarını düzelterek konuşmaya devam etti "Eunae, son zamanlarda sürekli bir sorunumuz oluyor ve yer değiştiriyoruz... Senin de düzenin iyice bozuluyor ve kafan çok karışıyor. Bunun için üzgünüm. Böyle yaşamanı inan hiç istemezdim."

Eunae, babasının yüzündeki üzüntüyü fark ederek onun elini sıkıca tuttu. "Sorun değil, baba. Ben iyiyim. Mingi abi de iyi birisi. Onunla çok eğleneceğim!"

Yeosang gülümseyerek odaya girdi. "Eunae kabul etmiş sanırım?"

Yunho kafasını salladı. "Evet... Hiç sorun etmedi. Sanırım bu iş halloldu."

"Merak etme, Yunho. Mingi size iyi bakar. Sen sadece kendine ve Eunae'ye odaklan."

Jongho da ekledi, "Biz de ne zaman ihtiyacınız olursa yanınızda oluruz. Merak etme, bu süre boyunca güvende olacaksınız."

Yunho, arkadaşlarına gülümseyerek baktı. Kendisi için endişelenen bu insanların varlığı, onu daha güçlü hissettiriyordu. Mingi ile yeni bir sürece adım atmak ürkütücü gelse de Eunae için doğru olanı yapmaya kararlıydı.

Douceur | YungiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin