Yunho ve Mingi, arabanın kapısını kapatıp şirketin bahçesine adım attıklarında sabahın serinliği onları karşıladı. İkisi de sakin adımlarla ilerlerken, iş arkadaşları bahçede dağılmış bir şekilde işlerine yönelmişti.
Yunho, etraflarında oluşan sessiz fısıldaşmaları fark etti. Bakışlarını Yunho ve Mingi'ye çeviren birkaç çalışan, yanındakine sessizce bir şeyler söylüyordu.
Bir haftadır Mingi ile her sabah beraber işe geliyor, akşam olunca da iş çıkışında birbirlerini bekleyip eve beraber dönüyorlardı ve bunlar diğer çalışanların gözüne batıyordu.
Ancak, Yunho bu bakışları pek umursamıyordu. Sadece Mingi'nin bu tür konuşmalardan rahatsız olabileceğini düşünüyor ve gün boyunca çalışırken aralarına mesafe koyuyordu.
Şimdi ise, işlerini bitirmiş, gitmeye hazırlanıyordu. Yunho, San'ın toparlanışını izlerken telefonuna gelen mesajla özür dileyerek San'ı masada bıraktı ve bahçeye doğru ilerledi.
Kapının girişinde Mingi'yi gördüğünde, yüzünde istemsiz bir gülümseme belirdi. "Gidiyor muyuz?"
Mingi, hafif bir baş sallamasıyla yanıtladı ve ikisi de sessizce kapıdan çıkarak arabaya doğru ilerlediler. Akşamın serinliği yüzlerini okşarken, konuşan çalışanların yanından geçiyorlardı. Kulaklarına istemeden de olsa birkaç fısıldaşma çalındı.
"Yine beraber gidiyorlar." dedi sarı saçlı bir çalışan, gözlerini Yunho ve Mingi'ye dikmişti. Diğeri ise gözlerini kıstı.
"Aralarında bir şey olduğunu düşünüyorsun değil mi?"
"Evet," diye karşılık verdi ilk çalışan. "Sürekli beraberler. Aralarında ne var çok merak ediyorum."
Yunho, bu sözleri duydu, fakat gözlerini Mingi'den ayırmadan yürümeye devam etti. Arabanın yanına geldiklerinde, düşünceler arasında kaybolmuş bir hâlde arka koltuğa geçti. Mingi, Yunho'nun bu dalgınlığını hemen fark etti.
"Bir sorun mu var?"
Yunho, hafifçe gülümseyerek, "Hayır" anlamında başını salladı ve kemerini taktı. Mingi de derin bir nefes alıp arabayı çalıştırdı. Yol boyunca, sessiz bir şekilde ilerlediler. Yunho, camdan dışarı bakarak yolun kenarındaki ağaçları izlerken, içinden geçen düşünceleri toparlamaya çalışıyordu. Mingi de bir şeyler söylemek istiyor, ama Yunho'nun bu sessizliğini bozmak istemiyordu.
Genellikle Yunho her zaman bir şeyler anlatırdı. Arabada oluşan sessizliği fazla sevmezdi ve her zaman konuşacak bir konu bulurdu. Şimdi sessiz kalması Mingi'nin merakını arttırmıştı.
Eve vardıklarında, Yunho hızlıca odasına geçti. Kıyafetlerini hazırlayıp duşa girdikten sonra Eunae'yi kontrol etti. Daha sonra herkes kendi odasına çekilmişti.
Akşamın karanlığı, evin sessizliğinde yankılanırken, Eunae bazen babasının yanında duruyor, bazen de Mingi'nin yanında vakit geçiriyordu. Bu, onların sıkıcı akşamını biraz olsun renklendiriyordu.
Zaman yavaşça akıp geçmiş, gece yarısı olmuştu. Yunho, yatağında uzanmış, bir türlü uykuya dalamıyordu. İç çekerek yataktan kalktı ve pencereye doğru yürüdü. Bahçeye baktığında, havuzun orada bir hareketlilik fark etti. Gözlerini kısarak baktığında, Mingi'nin havuzda yüzdüğünü gördü.
Yunho, Mingi'nin yanında olmak için odasından çıktı ve sessizce bahçeye indi. Havuz kenarına yaklaşırken, suyun yumuşak dalgalarının gecenin karanlığında hafifçe parıldadığını gördü.
Mingi, saçlarını sudan çekip Yunho'yu fark ettiğinde gülümsedi. "Sende mi yüzeceksin?"
"Hayır," diye yanıtladı Yunho, hafif bir tebessümle. "Sadece uyuyamadığım için vakit geçsin diye buraya geldim. Sen yüzmeyi seviyorsun sanırım?"
"Evet, geceleri yüzmeyi severim."
Yunho, hafifçe başını salladı ve pijamasının paçalarını yukarı doğru kıvırdı. Havuzun kenarına oturarak, çıplak ayaklarını serin suya daldırdı. Su, ay ışığının altında hafifçe parlıyor, Mingi'nin her hareketiyle narin dalgalar oluşturuyordu.
Mingi, suyun içinde yüzmeye devam ediyordu. Yunho, suyun hafif dalgalanmasını izlerken, Mingi'yi de gözetledi.
Bir süre daha bu sakinlikte yüzdükten sonra, Mingi, Yunho'nun yanına doğru yavaşça yüzerek geldi ve havuzun kenarına tutundu. Gözleri Yunho'nun ayaklarının suyun içinde hafifçe hareket edişine takıldı. Sonra hafifçe kendini yukarı çekerek Yunho'nun yanına oturdu.
Ay ışığının suya yansımasıyla yüzü hafifçe parlıyordu. Saçlarından damlayan su, ayaklarının altındaki mermer zeminde küçük gölcükler oluşturdu.
İkisi de bir süre sessiz kaldı, sadece suyun hafif şırıltısı ve gece böceklerinin cıvıltısı eşlik ediyordu onlara.
Yunho, yanındaki Mingi'ye kısa bir bakış attı ve suyun içindeki ayaklarını hafifçe hareket ettirerek küçük dalgalar oluşturmaya devam etti.
"Geceleri yüzmeyi gerçekten seviyor musun?"
Mingi, hafif bir gülümsemeyle cevap verdi. "Evet, geceleri yüzmek beni rahatlatıyor. Günün yorgunluğunu atmanın ve zihnimi boşaltmanın en iyi yolu bu. Suyun içinde olmak, kendimi özgür hissettiriyor."
Yunho, Mingi'nin bu sözlerine karşılık olarak hafifçe başını salladı.
"Alıştınız mı?" diye sordu Mingi, aniden Yunho'ya dönerek.
"Neye?"
"Buraya" dedi Mingi, gözlerini Yunho'nun gözlerinde gezdirerek.
Yunho, düşünceli bir ifadeyle suyun üzerinde hafifçe oynayan ayaklarına baktı. "Eunae çok hızlı alıştı" dedi, gülümseyerek. "Odası için hazırladığın küçük park, onun kalbini kazanmanızı sağladı. Seni çok seviyor."
Mingi'nin yüzüne hafif bir gülümseme yayıldı. Eunae'nin neşesi onu mutlu ediyordu. Başını hafifçe önüne eğdi ve kısık bir sesle güldü. Ardından yüzünde beliren bu ifadeyi saklamaya çalışırcasına saçlarını geriye taradı, parmakları ıslak saçlarının arasında dolaşırken, yüzünde dalgın bir ifade belirdi.
"Senin kalbini kazanmak için ne yapmalıyım?" diye sordu Mingi, sesi neredeyse bir fısıltı gibiydi. Gözlerini Yunho'dan kaçırarak önüne bakmaya devam etti.
"Ha?" Yunho, bu beklenmedik soruya şaşkınlıkla baktı. Gözlerinde beliren şaşkınlık, yüz hatlarına yansıyordu. Mingi'nin sözleri, Yunho'nun kalbinde hafif bir titremeye neden olmuştu.
Mingi, sessizce başını salladı ve bakışlarını kaçırdı. Sanki söylediklerini geri almak ister gibi hafifçe omuzlarını silkti. "Her neyse," dedi Mingi, sesindeki hüzünü gizlemeye çalışarak. Ayaklarını yerden destek alarak ayağa kalktı. "Geç olmadan uyumalısın. Yarın işe gideceğiz."
Mingi, bir an duraksadıktan sonra arkasını dönüp sessizce içeri doğru yürümeye başladı. Havuzun kenarındaki sessiz su, onun uzaklaşmasıyla hafifçe dalgalandı. Yunho, Mingi'nin arkasından bakarken, bu beklenmedik konuşmanın etkisi altında kalmıştı. Mingi'nin söyledikleri, içindeki duyguların karmaşasını artırmıştı.
Gecenin serinliği ve suyun yatıştırıcı sesi arasında, Yunho düşüncelerine dalarak, Mingi'nin bıraktığı boşluğa bakıyordu. İçindeki karışık duygular ve Mingi'nin sözlerinin ardında yatan anlam üzerine düşünmeye devam etti.
Belli ki yine uyuyamayacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Douceur | Yungi
FanfictionJeong Yunho, kızı Eunae ile birlikte zorluklarla boğuşan bir iş adamıdır. Maddi sıkıntılar içinde sıkışıp kalmışken, hayatları zengin bir grafik tasarımcı olan Song Mingi'nin ansızın karşılarına çıkmasıyla her şey değişir.