Mingi, Yunho'yu Yeosang'ın evine bırakmak için aracı park ederken yorgun bir şekilde direksiyona yaslanmıştı. Yol boyunca süren sessizliğin ardından, Yunho arabadan inmek için kemerini çözüp kapıyı açtı. Tam adımını atarken, Mingi aniden kolunu tutarak onu durdurdu.
"Bir şeyi unuttun."
Yunho kafası karışmış hâlde, hemen eşyalarını kontrol etmeye başladı. Ceketinin ceplerini yokladı, telefonuna baktı, ama her şey yerli yerindeydi. Sonra Mingi'ye dönerek kaşlarını çattı. "Ne unuttum?"
Mingi'nin gülümsemesi büyüyerek yüzüne yayıldı. Hiçbir şey söylemeden yanağını Yunho'ya doğru yaklaştırdı. Yunho, Mingi'nin hareketini anladığında, yorgun ve gergin geçen günün ardından yüzünde istemsiz bir gülümseme belirdi. "Oh, doğru..." dedi kısık bir sesle.
Yunho, eğilip Mingi'nin yanağına nazikçe bir öpücük kondurdu. Dudaklarının Mingi'nin cildine değdiğinde, Mingi'nin gülümsemesi iyice büyüdü.
Yunho geri çekildiğinde, Mingi'nin yüzündeki mutlu ifadeyi gördü. Tam aralarındaki mesafeyi yeniden koyarken, Mingi bu kez diğer yanağını Yunho'ya uzattı.
Yunho bir an duraksadı, sonra eğilip Mingi'nin diğer yanağını da öptü. bu kez, geri çekilmek yerine, Mingi'nin yüzüne biraz daha yaklaştı. Gözleri Mingi'nin dudaklarına kaydı, bir anlık tereddüdün ardından kendini daha fazla tutamayıp yavaşça Mingi'nin dudaklarına doğru eğildi.
Mingi, Yunho'nun öpücüğüne karşılık verirken, dudakları nazikçe buluştu. Öpücük, aralarındaki kırgınlıkların ve yanlış anlaşılmaların izlerini tamamen silmişti. Yunho, Mingi'nin yumuşak dudaklarını hissederken, içindeki tüm endişelerin yavaş yavaş eridiğini fark etti. Her zaman böyle hissediyordu.
Yunho geri çekilirken, yüzünde hafif bir kızarma vardı. Mingi ise gülümsemekten kendini alamadı. "Sabah seni alırım. Görüşürüz."
Yunho kapıyı nazikçe kapatırken "Tamam... Görüşürüz bebeğim." dedi ve ardından Mingi'ye hafifçe el salladı. Kırık dökük kaldırım taşlarının üzerine adım atarken yüzünde tatmin olmuş bir gülümseme vardı. Ardından Yeosang'ın evine doğru yürümeye başladı.
Sokağın sessizliğini bozan adımları onu tanıdık evin girişine getirdi. Kapının önüne geldiğinde derin bir nefes alarak kapıyı çaldı. Birkaç saniye sonra kapı açıldığında Yeosang'la karşılaştı. Yunho'nun yüzündeki gülümsemeyi gören Yeosang kaşlarını merakla kaldırdı. "Neler oluyor?"
Yunho soruyu yanıtlamadan, evin koridorundan içeri adım attı. Üzerindeki kıyafetlerini çıkarırken, karşısına çıkacak soruları zihninde geçiştirmeye çalıştı. Üzerini değiştirdikten sonra salona doğru yöneldi. Gözleri, oyuncaklarıyla oynayan Eunae'yi aradı.
Eumae, babasının geldiğini fark edince oyuncaklarını yere bırakarak hızla Yunho'nun kucağına koştu. Yunho, kızının sıcak kollarını hissederken kollarını ona doladı. Babasının göğsünde güvenle duran Eunae, kısa süre sonra yeniden oyuncaklarına dönmek üzere kucağından indi. Yunho derin bir nefes vererek koltuğa bıraktı kendisini, günün yorgunluğu omuzlarından ağır ağır dökülüyordu.
Eunae'nin mutlu mırıltıları salonda yankılanırken, Yeosang, Yunho'ya yaklaştı. Sanki bir sır paylaşacakmış gibi sessizce fısıldadı, "Eski hâline dönmüşsün bakıyorum? Konuştunuz mu?"
Yunho hafifçe başını salladı. "Hmhm... Konuştuk ve hallettik."
Yeosang derin bir nefes alarak omuzlarını rahatlattı ve Yunho'ya iyice yanaştı, sesi fısıltı kadar kısık bir tonda, "Gidiyor musunuz geri? Gidin bence." dedi, Eunae'nin duymadığından emin olmak istercesine.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Douceur | Yungi
FanfictionJeong Yunho, kızı Eunae ile birlikte zorluklarla boğuşan bir iş adamıdır. Maddi sıkıntılar içinde sıkışıp kalmışken, hayatları zengin bir grafik tasarımcı olan Song Mingi'nin ansızın karşılarına çıkmasıyla her şey değişir.