31

56 16 1
                                    

Mingi, sabahın ilk ışıkları yatak odasını doldururken, gözlerini açtı. İlk iş olarak yanındaki Yunho'ya döndü. Yunho, derin bir uykunun huzuruyla kollarını yatağın iki yanına uzatmış, başı hafifçe yana düşmüştü.

Dağılmış saçları, yastığın etrafına düzensiz bir şekilde yayılmıştı, birkaç tel alnına düşmüştü. Dudakları hafifçe aralanmıştı. Geniş omuzları yorganın altından çıkmış, kaslı göğsü hafifçe yükselip alçalıyordu.

Mingi, Yunho'nun bu tatlı hâline dayanamayarak dudaklarını büzüştürdü ve ağzından çıkan sesleri engelleyemedi. Ardından Yunho'nun yanaklarını hafifçe sıktı. Yunho'nun yüzünde aniden şaşkınlık belirdi. Gözleri yarı kapalı halde açıldı, sabahın erken saatlerinin sersemliğiyle ne olduğunu anlamaya çalıştı. Gözlerini birkaç kez kırpıştırdı, hâlâ rüya ile gerçek arasında gidip geliyordu.

"Uyan, yavrum." dedi Mingi, Yunho'nun yüzüne küçük öpücükler kondurarak. Yunho, Mingi'den kurtulmaya çalıştı fakat Mingi onu sıkıca tutmuş, geri çekilmesine izin vermiyordu.

"Bırak biraz daha yatayım, lütfen." dedi Yunho, gülümseyerek. Ancak Mingi kararlıydı. Yunho'nun yanağını bir kez daha öptü, bu sefer daha yavaş ve nazikçe, ardından biraz geri çekildi.

"Hayır, kalk."

Mingi. Yunho’nun tekrar uyumak istediğini anladığında yeniden onun üzerine eğildi, yastığa gömülü başını hafifçe kaldırarak birkaç öpücük daha kondurdu. Yunho, Mingi'nin ısrarı karşısında gülerek gözlerini tekrardan araladı.

"Tamam, tamam. Kalkıyorum." dedi Yunho, esneme arasında. Biraz daha yatakta neşeyle yuvarlandıktan sonra ikisi de yataktan kalktı. Yunho, Mingi'nin elini tuttu ve birlikte mutfağa yöneldiler. Kapıyı sessizce açıp içeri girdiklerinde, Eunae'nin yine uyanık olmadığını fark ettiler.

"Eunae hâlâ uyuyor mu?" diye sordu Yunho, kaşlarını çatarak. Mingi'ye şaşkınlıkla baktı, ardından Yunho, hemen Eunae'nin odasına doğru ilerledi.

Yavaşça kapıyı araladı ve içeri süzüldü. Eunae'nin küçük bedeni, büyük yatağında neredeyse kaybolmuş gibiydi. Yatağın başucuna geldi ve kızının omzuna hafifçe dokundu. "Eunae, uyan tatlım."

Ancak Eunae'den yine bir tepki gelmeyince Yunho'nun kalbi hızla atmaya başladı. Kızının omzunu biraz daha sertçe dürttü "Eunae" dedi tekrar, bu kez biraz daha yüksek bir sesle.

Küçük kız yine tepki vermedi. Bu sırada Mingi, odaya girdi ve Yunho'nun endişeli bakışlarıyla karşılaştı. Yunho, kızının yüzündeki huzursuzluğu görebiliyordu. Mingi'nin kaşları çatıldı, yatağa yaklaştı.

"Ne oldu?" diye sordu Mingi, Yunho'nun yüzündeki gerginliği fark ederek. Yunho, Eunae'yi nazikçe Mingi'ye doğru yasladı ve kızının nefesini kontrol etti. Nefesi düzensiz ve kesikti.

"Bilmiyorum... Uyanmıyor." dedi Yunho, sesi kısıktı. Eli titreyerek Eunae'nin alnına dokundu. "Ateşi var, çok sıcak." diye fısıldadı, kalbinin daha da hızlı atmasına neden olan korkuyla.

Mingi durumu hemen kavradı. "Hastaneye gidelim." dedi ve Eunae'yi Yunho'nun kucağına bıraktı. Daha sonra masanın üstüne fırlattığı araba anahtarını hızla eline aldı.

Yunho, Eunae'yi kollarına sıkıca sararak odadan çıkarken, Mingi de hızla dış kapıya yöneldi. Kapıyı açıp Yunho'nun geçmesini sağladı, ardından kapıyı kapatıp koşar adımlarla arabaya yöneldiler.

Yunho, Eunae'yi dikkatlice kollarında taşırken, Mingi'nin arabanın kapısını açmasıyla hemen ön koltuğa yerleşti. Eunae'yi kucağında nazikçe yerleştirirken, onu daha sıkı kavradı. Küçük kızın yüzündeki solgunluk, babasının kalbindeki korkuyu daha da derinleştirmişti.

Mingi, hızlı bir hareketle sürücü koltuğuna geçti, kapıyı kapattı ve motoru çalıştırdı. Direksiyonu kavrayıp yola çıktığında, yüzündeki endişe net bir şekilde okunabiliyordu. Güneş, hafifçe yükselmeye başlamış, doğrudan gözlerine yansıyan ışıkla önünü görmeyi biraz daha zorlaştırmıştı. Gözlerini hafifçe kıstı ve Yunho'ya baktı kısaca.

"Korkma. Bir şey olmayacak."

Yunho, Mingi'nin söylediklerine yavaşça kafasını salladıktan sonra kucağındaki kızına baktı. Saçlarını okşarken endişesi giderek artıyordu.

Araba, sabahın serinliğinde hızla ilerliyordu. Yol kenarındaki ağaçların gölgeleri, sabah ışığında hızla geçip giderken, araba adeta zamanla yarışıyordu. Mingi, gaz pedalına biraz daha bastı, hızlanarak ilerledi. Yolda hafif bir sarsıntı hissettiğinde Yunho'ya bir kez daha dönüp baktı, gözlerindeki endişeyi saklamaya çalışarak.

Yunho, gözlerini kızından bir an bile ayırmazken Eunae'nin kirpiklerinin hafifçe titrediğini fark etti. Eunae'nin yavaşça gözlerini açmasıyla babasının gözlerine doğrudan baktı. Küçük yüzü, yorgun ve solgun görünüyordu, hafifçe yüzünü buruşturdu.

"İyi misin, meleğim?" Yunho, sesi titreyerek sordu. Eunae'nin gözleri, tekrar kapanmadan önce kısa bir anlığına daha açıldı. Dudakları bir şeyler mırıldandı, ama sesi o kadar zayıftı ki Yunho ve Mingi hiçbir şey anlayamadılar.

Yunho, Eunae'nin ateşle yanan alnını kontrol etti, alnına hafif bir öpücük kondurdu. Küçük kızının yüzündeki acı, onun içindeki çaresizlik duygusunu daha da derinleştiriyordu.

Mingi, dikkatini yola vererek direksiyonu sıkıca tuttu, sabahın erken saatlerinde boş olan yolları hızlıca geçti. Hastane tabelasını görünce bir iç çekti, neredeyse vardıklarını anlayarak hızını artırdı. Yolda kırmızı ışıkların yeşile dönmesini sabırsızlıkla bekledi.

Hastane binası göründüğünde Yunho'nun kalbindeki endişe yerini biraz da olsa rahatlamaya bıraktı. Mingi, arabayı hızla acil servisin önüne park etti. Yunho, kapıyı açıp Eunae'yi kucaklayarak dışarı çıktı, Mingi de hemen arkasından koştu.

Kapıdan içeri girdiklerinde, acil servis personeli hızlıca yanlarına geldi. Yunho'nun endişeli bakışları arasında, bir hemşire Eunae'yi dikkatlice Yunho'nun kollarından alarak bir sedyeye yerleştirdi. Yunho ve Mingi, endişe ve korku dolu gözlerle Eunae'nin etrafında toplanan doktor ve hemşireleri izliyorlardı. Yunho'nun elleri, istemsizce Mingi'nin koluna uzandı.

Doktorlar, Eunae'nin ateşini kontrol ederken, Yunho onlara durumu özetledi. Doktor, kısa bir muayeneden sonra, Eunae'nin bir gece hastanede gözetim altında kalması gerektiğini belirtti. Kan testlerinin sonuçlarına ve diğer kontrollerin ardından, durumu daha net bir şekilde anlayabileceklerini söyledi. Eunae'nin hastalığı ciddi görünmese de, özellikle küçük çocuklarda enfeksiyonların dikkatle izlenmesi gerektiğini vurguladı.

Yunho, Eunae'nin bir süre daha hastanede kalacak olmasından dolayı rahatlamıştı. En azından şimdi bir tıbbi yardım altındaydılar ve kızının durumu kontrol altına alınacaktı. Doktorlar, Eunae'yi bir odaya götürüp yatağına yerleştirirken, Yunho ve Mingi koridorda beklemeye başladılar.

Eunae, serumla bağlı yatağında, babasının ve Mingi'nin yanından ayrılmamış oldukları bir odada dinlenmeye başladı. Yunho, Eunae'nin yanında oturdu, küçük elini nazikçe tutarak ona güven vermeye çalıştı. Mingi, doktorlardan gerekli talimatları aldıktan sonra yanlarına geldi, sessizce Yunho'nun yanına oturdu.

Akşama doğru, Yunho ve Mingi, hastane odasında sessiz bir şekilde bekliyorlardı. Eunae, yavaşça nefes alıp verirken, Yunho onu izlemeye devam etti. Mingi, hafif bir gülümsemeyle Yunho'ya döndü.

"Sabaha kadar burada kalacağız, sorun yok. Eunae iyi olacak."

Douceur | YungiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin