19. Bölüm; Kandırmaca✨

490 38 30
                                    

🍀Merhabalar çok sevgili okurlarımmmm

🍀Oy vermeyi ve bol bol yorum yapmayı unutmayın lütfen.

🍀 Hepinize kucak dolusu sevgiler...

🍀İyi okumlar..

GEŞA DİLDA BOZKIRAN...

İlkbahar Yaz, Sonbahar Kış... Bir yıl, dört mevsim... Bir insan, onlarca duydu... Her mevsimin bir zamanı bir ayı vardır. Gelmeyi bekleyen havalar, açmayı bekleyen çiçekler yağmayı bekleyen yağmurlar vardır. Mevsim içinde başka mevsim görmek isteyenler insanların yüreğine bakmalılardı aslında.

Her bir insan, bir mevsim demektir bana göre. Kimi insan yazın kışı yaşarken, kimisi kışın ortasında yanabilirdi. Tek korkum ise, kara kıştan kurtulup ilkbahara doğru giderken, sonbahara mahkum olmamaktı...

Havalar artık ısınmaya başlıyordu yavaş yavaş. Üzerime yeni aldığımız penye bir elbiseyi giyip, yeşil feracemi de üzerime geçirdim. Başıma feraceden birkaç ton daha açık yeşil renkte bir penye şal taktım. Yaram hala sızlıyordu. Ağrılar büyük ölçüde azalmıştı fakat hala varlığını hissettiriyordu. Telefonları ve hattı cebime koyarak odadan çıktım.

Kapıyı ardımdan kapatıp koridoru geçtim ve merdivenleri indim. Hava çoktan kararmıştı. Bahçeye kurulan büyük masaya baktığımda herkesin oturduğunu görmek utanmama sebep olmuştu. O kadar insan oturmuş beni bekliyordu. Utancımdan duvarları kemirecek gibi yürürken, boş olan sandalyeye oturmadan önce, "Hayırlı akşamlar herkese." Dedim.

"Hayırlı akşamlar kızım, hoşgeldin geç buyur otur." Dedi Kawa ağa. Gülümsemeye çalışırken, "Geç kaldığım için özür dilerim. Yaradan dolayı şalımı yaparken zorlandım biraz." Dedim parmaklarımla oynayıp dururken.

"Kızım, ne özürü?" Dedi başını omzuna doğru hafifçe eğerek. "Sen de ailemizdensin artık. Gelinimiz, kızımız olacaksın Allah'ın izniyle. Böyle huya suya mahcup hissetme kendini. Nasıl oldu başın? Ağrın var mıdır?" Diyerek sandalyeyi işaret etti. Çekinerek oturdum Zarin'in yanına. Karşımda Şerwan'ın annesi vardı. Yanında ise Şerwan. Diğer yanımda tanımadığım bir kız oturuyordu.

"Yok Kawa ağam. Sağol."

"İyi iyi, Allah korusun da olmasın."

Kawa ağanın, "Afiyet olsun." Demesiyle herkes yavaş yavaş yemeye başlamıştı. Sessiz bir muhabbet eşliğinde yemek yenirken Zarin tabağıma yemek koyuyordu. Bakışlarımı yemek koyan kıza değdirdim. "Ne yapıyorsun?" Dedim fısıldayarak.

"Emir büyük yerden!" Dedi o da aynı ses tonuyla. Bakışları ile işaret ettiği yer Şerwan'ın oturduğu yerdi. Bakışlarımı kaldırmadan gülümsedim ve kaşığımı önümde duran pilava daldırdım. Yavaş yavaş yemeğimi yerken herkes kendi halindeydi.

"Kızım, bugün çarşıya çıkmışsınız?" Dedi Kawa ağa. Elimde ki pilav dolu kaşığı geri tabağıma bıraktım.

"E-evet ağam." Dedim başımı kaldırmadan.

"İyi etmişsiniz. İyi geldi mi biraz?" Dedi. Sanki bir şey söyleyecekmiş de ortamı yumuşatmaya çalışıyormuş gibi bir hali vardı.

"Evet ağam. İyi geldi." Dedim gözlerimi tabaktan ayırarak.

"Maşallah maşallah." Dedi hafifçe başını sallayarak.

YÜREK YANGINIM (TÖRE)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin