Alestra Adonis

393 50 122
                                    

~ You only come over when you're sober

Cause you're lonely when you're sober

Hyunjin'den..

Geçen gün Veliaht prensin yanında yaptığım beyinsiz hareketlerim yüzünden kendimi öldürme çabam başarısızdı.

Evet, içmem gereken suyu önüme koymuş Minho'ya yaptığım rezillikleri anlatıyordum. Bunun karşılığında ise suya beni zehirlemesi gerektiğini söylüyor, ikide bir suyu içip zehirlenmiş ya da zehirlenmemiş olduğunu teyit ediyordum.

Siz söylerken yorulmayın, Malım.

Canım çok sıkılıyordu bir kere. Hem; canım kankim Felix de ortalıkta yok. Ha, siz beni Felix'e aşık sanıyordunuz değil mi? Yok, değilim ben. Yazar ödünüz bokunuza karışsın diye yaptı onu. İstediğinide aldı galiba sesi soluğu çıkmıyor bu aralar, neyse.

"Hyunjin, ne yapıyorsun burada?" Diye sormuştu bir anda önümde beliren kişi. Açıkçası tanımadığımdan korkmuştum. 2 adım gerilemiş ve adını dahi bilmediğim bir adamla sohbet etmeye başlamıştım.

Taç töreni yerine ödül töreni demiş insanım, mantık mı bekliyorsunuz benden?

"İyiyim sağ olun, biz tanışıyor muyuz?" Demiştim sorgular bir sesle. Açıkçası üstündeki muhafız kıyafetini görmesem mafya falan sanardım. O derece yapılı bir vücudu vardı.

"Aşk olsun Hyunjin, nasıl tanımazsın?" Demişti şaşkınlıkla. Kesin bir yerden tanışıyorduk ama çıkaramıyordum. Yoksa niye tuhaf hareketler yapsın bu adam, mal mı bu?

Elini kolunu garip garip şekillere sokuyor; ona side eye atmamı sağlıyordu, kaslı şahıs.

"Seo Changbin ben. Japon Krallığında aynı lojmandaydık." Demişti bu sefer o inanamazca. Haklı çocuk, 3 yıl aynı yerde yatıp kalkmıştık adamı tanımıyorum bile. Neyse yapışırım ben buna bir ara. Yanlış anlamayın yakışıklı çocuk boşa gitmesin diye..

"Aklım çok havada bu aralar. Tanıyamadım, boşluğuna geldi pardon." Demiştim aniden. Haklıyım, şu geri zekalı Delta yüzünden sarayda ne olup bittiğini öğrenemiyordum bile. Ne zaman birine bir şey soracak olayım hemen yanımdaki kişiyi başka bir yere gönderiyor, olayı öğrenmememi sağlıyordu. İşinide iyi yapıyordu şimdi, yalan yok. 5 saattir ne bok oluyor bu sarayda bilmiyordum bile.

"Bu arada sen napıyorsun burada? Daha demin biriyle konuşuyordun sanki?" Demişti merakla. Akraba mısın kardeşim, ne bu merak?

Yalancılıkla çağ atlamış bir beyefendi olarak cevaplamıştım sorusunu: "Kurdum ile konuşuyordum, biraz inatçı da." Demiştim sahte bir tebessümle. Bir bokuda bilmeyiverin.

"Bildiğim kadarıyla kurdumuzla içimizden konuşuruz. Sen niye dışından konuşuyorsun?" Demişti beni boydan boya süzerek. İşte şimdi sıçmıştım. Su ile konuştuğumu söylemem kimseye. Daha fazla rezilliği kaldıramazdım açıkçası.

"Kurdum benimle bir süre küs. Benimle konuşması için bir şeyler söylüyordum. İçimden konuşunca dinlemiyordu. Ben de dıştan deneyeyim şansımı dedim." Vallahi götümden salladığım yalana ben bile inanamıyordum. Neymişsin sen be Hwang Hyunjin!

"Hm, anladım. Neden burada olduğumu merak ediyor musun? Hiç sormadın." Daha demin Minho'yla olan bütün rezilliklerimi anlattığım suyu içmek için elimi bardağa doğru sürüklemiştim. Bunu yaparken Changbin'e bakmış ve onun sorusunu cevaplamıştım.

"Aslında ilk başta burada çalışacaksın sanmıştım ama 'Burada olduğuma' dediğine göre geçici olma ihtimalin yüksek. Sen söylersin diye sormamıştım ben aslında." Demiştim elimde tuttuğum suyu içmek üzereyken.

Possible-Hyunho [OMEGAVERSE]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin