Ölüm

443 46 85
                                    


~I know that you're wrong for me

Gonna wish we never met on the day I leave :)

Gözleri dolu bir şekilde Kratos'a bakıyordu, Minho. Sahi, ne zamandır o'nu görmüyordu? Bu kısa süre o'na bir asır gibi gelmişti sanki.

"Geldin mi gerçekten?" Demişti Minho titremesini önleyemediği sesiyle. O kadar özlemişti ki o'nu. Kalbi sıkışıyordu sanki onun yanında. Uzun zaman sonra görmesi de eski anlarını canlandırmıştı gözünde.

Kratos ise; onun gözünde hiçbir duygu yoktu. Elinde duran kılıç ise bir an önce avını arıyordu.

Kendisine içinde birçok duyguyu barındıran bakışlarla bakan Veliaht prense acıyordu. Nasıl böyle bir aptallık etmişti? Kendisinin Başdüşmanları olduğu Pygra krallığında çalışan bir ajan olduğunu bilseydi, yine de kendine aşık olur muydu bu aptal prens?

Chan şok ile bakıyordu Kratos'a. Onu sürgün etmişti. Şimdi nasıl bu krallığa elini kolunu sallaya sallaya gelebiliyordu ve bu kılıç da neyin nesiydi?

Chan sanki olacakları önceden hissetmişçesine Minho'yu arkasına almış ve sert bakışlarını Kratos'a göndermekten çekinmemişti.

"Ne halt ediyorsun Krallığımda?" Demişti kırmızıya dönen gözleriyle, Chan.

Kratos ise bu komik sözlere karşı kraliyet odasında koca bir kahkaha atmıştı. Ne sanıyordu bunlar kendisini? Basit bir muhafız mı?

"Birazdan bu Krallığın bir kralı olmayacak ama Chan." Demişti Kratos büyük bir egoyla.

Minho ise şu ana kadar kapıldığı büyüden zor da olsa ayılmış ve şaşkınlıkla Kratos'a bakarak konuşmaya başlamıştı: "Hayır, Kratos yanlış yapıyorsu-"

"Sana karış dediğimi hatırlamıyorum Veliaht!" Daha cümlesini bitirememişken ortamı dolduran baskın, gür sesle susmak zorunda kalmıştı, Minho.

Elindeki kılıcı Chan'a doğru uzatmış ve konuşmaya başlamıştı: "Ya öleceksin; ya öleceksiniz Chan. Sarayda hiçbir çalışan, Muhafız bulunmuyor şu an." Demiş ve sırıtmıştı Chan ve Minho'nun mağlup yüzüne karşı.

Chan ise Kratos'un söylediklerine karşı iyice sinirlendiğini hissediyordu. Ne saçmalıyordu?

"Ne demek sarayda hiçbir muhafız ya da görevli yok? Sen gerçekten nasıl bir işe girdiğinin farkında mısın!?" Demişti Chan sesini son desibelde kullanarak. Delirecekti, bundan emindi. Oğluna güvenmek istiyordu fakat aptal Delta kalbini çoktan karşısındaki kişiye kaptırmıştı. Kendisine yardım falan edemezdi.

Kratos, bu gece saçtığı gülüşlerinin en iğneleyici tonundaki gülüşünüde ortama sunduktan sonra konuşmaya başladı. "İlk olarak saraydaki herkesi Opreime gölüne gönderdim. Kralın Japonyada acil bir işi olduğunu; bu yüzdende kimseye haber veremediğini belirttim. Sonra da sarayda belirli bir grup olacağını ve sarayı bize bırakabileceklerini söyledim. Ne tesadüf! Hepsi kabul etti zamanında çok sevildiğimden gali-"

"Yeter artık! Saçmalıklarını dinlemeyeceğim! Minho, şu an gerçekten önemli bir durum ve senin Kratos'a olan saçma salak aşkın bizi kurtarmayacak, aksine öldürecek! O yüzden lütfen kendi benliğini ortaya çıkar artık. Yoksa Lardies Krallığı bir efsaneden ibaret olacak." Demişti Chan bütün hislerini dışa vurarak. Krallık ona zaten yüktü, bir de üzerine Minho'nun mantıksız kararları gelince işin içinden nasıl çıkacağını bilememişti.

Kratos artık saçmalığa son vermek için elindeki; Chan'a doğru hizaladığı bıçağı daha da sıkı kavramıştı. Mavi işlemeli, yakut detaylı ve üzerinde Pygra Krallığının sembolü olarak çizilmiş iç içe geçmiş üçgen desenleriyle kılıcın görüntüsüne hayranlık duymamak elde değildi.

Possible-Hyunho [OMEGAVERSE]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin