Tatlı bir Baskın Alfa

452 48 64
                                    

~ Would sell their little souls

Just to make it with the blonde :)

Balkonunda oturmuş, ay ve yıldızların uyumunu seyrediyordu Minho. Ayın aldığı ilk dördün evresini izleyip beynindeki düşüncelerle boğuşuyordu kısaca.

Beyni pelte olmuş durumdaydı. Dünü düşündükçe içindeki çıkmazda iyice boğuluyor, bir bataklık onu içine çekiyordu.

Hyunjin'in onu yanına çekmesi, istemsizce soluduğu çikolata kokulu feromonları; ona bir saniyeliğine dış dünyayı unutturmuştu sanki. Kratos'u bile unutmuştu.. Delicesine aşık olduğu adamı bile unutturabilmişti ona, Hyunjin.

Kızarmış gözlerinden dudaklarına doğru rota çizmiş bir gözyaşı süzmesi, bu düşüncelerle birlikte daha da hızlı akmaya başlamıştı.

İhanet etmişti ona, Kratos. Babasına, saraya, hayallerine, aşkına, saf sevgisine, orduya ve kalbine. Tek bir hareketiyle ihanet etmişti.

Vazgeçemiyordu ondan. Sızlayan kalbi bunu çağrıştırıyordu sanki. Artık gözleri önünü göremeyecek bir hale geldiğinde bırakmıştı kendini zorlamayı.

Bomboş balkonda, gecenin ikisinde deli gibi ağlıyordu şimdi. Hıçkırıkları; gözyaşlarının arasına karışıyordu. Nasıl sevmişti böyle birisini? Nasıl hâlâ yüzsüz gibi sevmeye devam ediyordu? Bir süre sonra ağlaması iç çekişlere döndüğünde gözlerini gökyüzüne çevirmişti.

Tatlı tatlı yüzünü okşayan rüzgar; yüzünde masum bir gülüşün ortaya çıkmasını sağlamıştı. Gözyaşları ve dudaklarındaki gülüş, zıtlıktan ibaretti.

Kalbinin daha da ağırlaştığını hissedip dudaklarını sertçe ısırmıştı. Daha fazla ses çıkarmak istemiyordu.

Oturduğu sandalyeden kalkmış, son bir kez dışarıya bakmak için balkonun korkuluklarına doğru adımlamıştı.

Yüzünü delip geçen rüzgarla derin bir nefes verdi. Ellerini korkuluğa yaslamıştı.

Belini sıkıca tutan eller ve omuzunda hissettiği sıcak nefesle olduğu yerde kalakalmıştı. Etrafı ağır bir çikolata kokusu sardığında anlamıştı kim olduğunu.

"Niye ağlıyorsun?" Demişti Hyunjin yeni uyandığından dolayı sakin ve derin çıkan sesiyle.

Minho ise Hyunjin'in görmeyeceğini bilerek ufak bir gülümseme sunmuştu karşıdaki ormana bakarken.

Sesi titremiş ve zor da olsa konuşmaya başlamıştı. Öyle alışmıştı ki sorunlar karşısında problem yokmuş gibi davranmaya, istemsiz gülüş yerleşiyordu dudaklarına. Ne olurdu ki bir kere kendi benliğiyle gülse? Ne olurdu sorunlar yüzünden gülmek yerine duygularını özgürce ifade edebilse?

"Yok hiçbir şey." Demişti titreyen sesiyle. O esnada titreyen sesine lanetler etmeyi unutmamıştı tabii ki de.

Beline sarılan Hyunjin'in ellerini yavaşça belinden ayırmış ve ona üstten bakmaya başlamıştı, Minho.

"Neden geldin?" Otoriter olmasına dikkat ederek özenle söylemişti bunu. Eğer ruh eşine kibar davranırsa tepesine çıkacağını biliyordu. Babası öğretmişti bunu ona. 'Ruh eşlerine asla güvenilmez' derdi sürekli.

"İçim bir an sıkıntıyla doldu. Hatta öyleki beni uykumdan uyandırmayada yetti. Bilirsin, ruh eşleri mühürlenmediklerinde bile birbirlerinin duygularını az çok hisseder. Ondan geldim. Seni üzen ne?" Demişti istemsiz endişeli çıkan sesiyle Hyunjin.

Possible-Hyunho [OMEGAVERSE]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin