~And if I may just take your breath away,
I don't mind if there's not much to say.Sometimes the silence guides a mind; To move to a place so far away..
☆
Saatler 20.00'yi gösterirken; Lardies Krallığı'nın soğuk taş koridorları arasında yankılanan ayak sesleri, Minho'nun Hyunjin'in odasına doğru yaklaşmakta olduğunu işaret ediyordu.
Hyunjin kılıcını kuşanırken son kez aynada kendisine baktı. Bu derin bir nefes vermesini sağlamıştı. Çünkü Hyunjin, Lee Minho'nun buraya gelip kendisiyle konuşacağını adını bildiğinden daha iyi biliyordu. Karşılaşacağı azarı kendi kafasından tahmin etmeye çalışıyordu.
Bu durum ise kendisini daha da öfkelendirmekten başka bir işe yaramıyordu. Kıytırık bir prensesten asla özür dilemezdi o.
Minho'nun ise sırf Veliaht prens oluşundan dolayı onu dinlemek zorunda olmak, onu çıldırtmaktan başka bir işe yaramıyordu.
Kapı sertçe açıldı ve Minho içeri girdi. Gözleri öfkeyle parlıyordu. Hyunjin, bugün bu odadan kavgasız çıkmanın imkansız olacağını anlamış ve bu derin bir nefes almasını sağlamıştı.
Minho'nun bakışları Hyunjin'i delip geçerken Hyunjin, konuşmanın en mantıklı karar olacağını anlamış ve dolgun kırmızı dudaklarını aralamıştı.
"Sizi buraya atan nedir prensim? Lakin sizin özel hayata saygı duymanızı beklerdim. İçeriye çat kapı girmek; büyük bir terbiyesizliktir yani." Demiş ve Minho'nun sert bakışlarına aynen karşılık vermişti.
Minho, kapıyı kapatarak sert adımlarla Hyunjin'in yanına yaklaştı. "Hyunjin, Prenses Alestra'ya karşı yaptıkların kabul edilemez. Bunun hesabını vermek zorundasın."
Hyunjin ise ayna karşısında dikilmeyi bırakmış ve bedenini Minho'ya doğru döndürmüştü.
Alestra; gereğinden fazla kibirli, insanlara laf atmak için oradan oraya zıplayan bir Japon prensesiydi. Daha fazlası değil.
"Beni rahatsız etmeye mi geldin? Prenses Alestra fazla kibirliydi, hak ettiğini aldı." Hyunjin sesindeki bütün kararlılıkla konuşmuştu bu sefer de.
Minho, Hyunjin'in yüzüne yaklaşıp dudaklarını araladı: "Senin bu kibrin bir gün başını belaya sokacak, Hyunjin. Herkesi kendine düşman etmeye devam edersen, seni kurtaracak kimse bulamazsın."
Hyunjin, Minho'nun feromonlarını hissetmeye başladı ve bu, içindeki öfkeyi daha da harmanlıyordu. "Senin küçük oyunlarına ihtiyacım yok, Minho. Kendi işine bak."
Yürek yemişti. Lakin, bunu düşünecek sakinlikte değildi.
Minho, Hyunjin'in sözlerine aldırmadan daha da yaklaştı. "Senin hatalarını düzeltmek benim işim oldu artık, anlıyor musun? Ruh eşi olmamız seni daha dikkatli yapmalıydı."
Hyunjin, Minho'nun gözlerine dik dik bakarak kendi feromonlarını saldı. "Ruh eşi olmamız hiçbir şeyi değiştirmez. Seninle bir bağımız olduğunu bilmek bile bana acı veriyor."
Bu sözler kırıcı mıydı? Oldukça. Peki takan var mıydı? Asla.
Minho, Hyunjin'in yüzüne alaycı bir gülümseme ile baktı. "Eğer beni gerçekten bu kadar önemsiz görüyorsan, neden her zaman savunma pozisyonundasın?"
Hyunjin, Minho'nun bu sözlerine karşılık veremedi. İçindeki öfkeyi kontrol edemiyordu ve Minho'nun onu kışkırtması her şeyi daha da kötüleştiriyordu. "Sana hesap vermek zorunda değilim, Minho. Prenses Alestra, benimle uğraşmamayı öğrenmeli."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Possible-Hyunho [OMEGAVERSE]
Science FictionDelta-Lee Minho Baskın Alfa-Hwang Hyunjin ~ Kader kırmızı ipini onlar için bağlamışken, onların itiraz etmeye hakkı yoktu. Bir Delta ve baskın bir Alfa ruh eşi çıkabilir miydi? Lardies halkı küçüklükten beri bu masallar ile büyümüştü ve farkında olm...