Şakaklarıma değen dudaklar aklımı başımdan alıyordu. Göğsümün hızla kalkıp indiğini fark ettiğimde onun anlamaması için nefesimi tutuyordum fakat işe yaramamıştı.
Kendine gel Doğa. Sakın çekiciliğine-
"Kes sesini." diye mırıldandım. Şayet elaları keskin kahvelerimle buluştuğunda söylediğimin dışardan olduğunu anladım. "Konuşmadım." dedi. Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Ne kadar utansam da "Sana demedim." diyebildim.
Aha şimdi şıçtın!
"Ben burada başka birini göremiyorum?" dedi soru sorar gibi. Birden gözleri dudaklarıma kaydığında yutkundum.
Cık cık cık sakın oraya bakma Yumruk! Sakın...
"Ne gülüyorsun?" dedi. Söylemek istedim. İç sesimle konuşuyorum demek istedim ama diyemedim.
"Hiç.." diyebildim.Doğa, sinirini unutma. Onun yüzünden ne kadar acılar çektiğini unutma. Sakın. Sakın!
Sesinin ve o odun kokusunun beni bu kadar sakinleştirebildiğine canım çok sıkılıyordu. Ve buna hayret ediyordum. Bu sefer iç sesim haklıydı. Gerçekten ona bir daha nasıl güvenebilirdim? Bir yanım bunu ne kadar istese de istemeyen tarafım ağır basıyordu sanırım.
Ellerimi göğsüne koydum. Bakışlarını ellerimi çevirdiğinde hiç beklemeden tüm gücümle ittim onu. "Yaklaşma." dedim sakince. Sigara paketimden bir sigara daha çıkaracaktım ki beni durdurdu. "İçme." dedi. "En azından içmemeye çalış." dedi.
Allah'ım sana geliyorum. Bu çocuk o kadar çekici ki sigarayı unuttum şuan. Sakin ol Doğa..
İç sesim de benim gibi sapıtmıştı. Ne dediğini bile dinlememiştim çünkü gerçekten bu çocuk beni yakıyordu. Sıcak teni tenimi mayıştırsa da kahve ve sigara ayakta tutuyordu bedenimi. Oysa ki ben çoktan çökmüş haldeydim. "Hım?" diye bir mırıltı döküldü dudaklarımdan. "İçme diyorum." dedi.
"Karışma." diyip sırtımı ona döndüm ve sigara paketinden bir dal sigara çıkarıp dudaklarıma götürüp ucunu yaktım. İçime sigara dumanını çekicek olurken dudaklarımdaki sigara dudaklarımdan kayar gibi oldu. Gözlerim gözleri ile buluştuğunda ise içtiğim sigaradan bir fırt çekti ve su ile ıslatıp çöpe attı.
"İçme dedim." dedi. "Karışma dedim." dedim. Ona karşı gelerek mutfaktan çıkıcaktım ki beni durdurdu. "Doğa!" dedi itiraz etmemi engellemeye çalışmak için sesini biraz yükselterek. Tam konuşmak için dudaklarımı aralayacaktım ki dudaklarını dudaklarımın arasında olduğunu fark ettim.
Ne kadar karşı koymak istesem de, ne kadar onu itmek istesem de onu o kadar özlemiştim ki ona tokat atma isteğim yavaş yavaş bedenimden uzaklaşıyordu faka o hissi bırakmak istemedim. Uzak duramadım. Fakat en sonunda kendimi geri çekip suratına okkalı bir tokat attım. "ŞUNU YAPMAYI KES!"
"Şşhh." dedi.
ALLAHHH.
Gözlerim elalarına kaydığında ise bir daha anladım o göz renginin ne kadar güzel olduğunu. "Doğa'm.." dedi sakin ve bir o kadar yumuşak bir ses tonuyla.
"Bir daha söyle...benle arkadaş olmak istediğini gözümün içine bakarak söyle." diyip baştan dudaklarımı dudaklarının arasına aldı.
Oysa ki hiç birşey söylemek istemiyordum. Ne çekiyorum ben? Birden baldırlarımdan kavrayıp beni mutfak tezgahına oturttuğunda elleri bacaklarımda ve baldırlarımda gezindi.
"Bence artık gitmelisin." diyebildim. Ardından dudaklarımı birbirine bastırdığımda gözlerindeki ışıltı sönmüş gibiydi. Onu geçiştirerek "Ben seni geçireyim." dedim. Kızmak, kırmak, dökmek, parçalamak istiyordum fakat hiç birini yapamıyordum. Onun bana yaptığını yapamıyordum. Tezgahtan indiğimde onu sırtından iteleyerek hôle götürdüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DOKTORCULUK
RomansaBüyük bir başarıyla mezun olduğu tıp faklütesinden sonra baş asistan doktor olan Doğa, döneminin doktorlarıyla beraber hayatlar kurtarmak için adımlarını atmışlardır. Hayatı gerçekten sade olan Doğa, kendisini mesleğine adamıştır. Ta ki hastaneye bü...