Sarp Yumruk
Doğa'nın sakinleşmesi için Beste arkasından sakinleştirici iğne vurmuştu. Hemen kollarıma bayıldığı an onu kucaklayıp Doğa için ayırtılan odaya bıraktım. Ozan hoca onunla ilgilenmem gerektiğini söylemişti. Ama zaten o söylemese bile ben bakardım. Doğa'ya çok değer veriyordum. Hala daha veriyorum ve bu asla bitmeyecek. TUS sınavını kazanıp bu hastaneye başladığımdan beri Doğa'ya karşı hep bir yakınlık hissetmiştim. Ama bu aşk değildi. Belki de öyleydi. İlk defa böyle dugular yaşıyordum. Ve çok karmaşık hissediyordum. Ama şundan emindim ki Doğa'ya çok değer verdiğimdi. Doğa zor zamanlardan zaten geçiyordu. Ailesi Ankara'da o ise İstanbul'da yoğun bir tempoda çalışıp, aile özlemi çekiyordu. Keşke benim de özleyecek bir ailem olsaydı. Evet vardı. Onlarla biyolojik bağım vardı. Ama bana hiç annelik ve babalık yapmamışlardı ki. Bana karşı hissettikleri pişmanlık ve nefretti. Ama Doğa ailesinin ilgisine alışıktı. Ailesine bağlı bir kızdı. Ve şimdi onları ağır yaralı bir şekilde zincirleme trafik kazası yaptıklarını görünce içi parçalandığını kendi gözlerimle görmüştüm. Beste ile beraber başında uyanmasını bekliyorduk ki Neslihan hoca içeri girdi.
"Sarp, Beste...."
"Hocam noldu?" diye telaşla sordu Beste.
"Doğa'nın annesini..."
"Hayır!" diye bağırdı Beste. Donup kalmıştım. Yutkundum.
"Kaybettik."
"HAYIR! BU OLAMAZ HAYIR! Nasıl söyliyeceğiz bunu Doğa'ya." dediğinde Beste, Neslihan hoca odadan çıkıyordu.Onur Devrim
Filiz ablaya kalp masajı yapıyordum. Hemşire Mine ise ağzından oksijen veriyordu. Doğa ailesini bu durumda gördüğünde içi paçalanırken, eğer annesine birşey olursa nasıl söylerdim. Onun canını nasıl acıtmadan söylerdim bilmiyordum. Herkes bizi izlerken üzerimde fazla baskı hissettim.
"Elektro şok cihazını getirin!" diye bağırdım. Cihazı getirdiklerinde benim yerimi Baran hoca almış Filiz ablaya kalp masajı yaparken bende elektro şok cihazını hazırlıyordum.
"Çekil. 1...2...3...." dediğimde elekro şoku uyguladım. Yaklaşık 10 saniye sonra baştan şoku yükledik. Üçüncü elektro şoku yaptığımda maalesef Filiz ablayı hayata döndürememiştim.
"Hayır!"
Cihazı elimden bıraktığımda anlımdaki terler yüzümden kayıp yere düşüyordu. Yutkundum.
"Ölüm saati.....on bir yirmi." gözümden bir yaş süzüldü. Dizlerimin üzerinden çöktüm. Baran hoca tam Filiz ablanın üstünü örtecekti ki içeri ağlamaktan kıpkırmızı olan gözlerle Doğa geldi.
"HAYIR!!"
"ANNE!"
Gözündeki yaşların süzülmesi oldukça hızlanırken Doğa Baran hocanın elindeki örtüyü aldı ve annesinin alnına küçük bir buse kondurup üstünü örttü. Ardından dizlerinin üstüne çöküp annesine sarıldı.
"Annem....sana söz veriyorum.." devamını getiremeden ağlamaya başladı. Her bir hıçkırığu ağzından koptuğunda içim parçalanıyordu. En yakın arkadaşımın annesi..ölmüştü. Yanımıza Sarp ve Beste de gelince hemen Beste Doğa'nın yanına çöküp ağlamaya başladı. Sarp ise yanıma gelip omzumu avucunun içine aldı.
"Sen elinden geleni yaptın. Kendini suçlama." dedi Sarp.
"Nasıl suçlamıyım Sarp.." dedim. Sesim ilk defa bu kadar tiz çıkmıştı. Doğa yanıma geldi ve ellerini elimin üstüne koydu. Ağlamaktan gözleri kızaran Doğa, ağlamak için artık göz yaşı kalmamıştı.
"Her şey için...teşekkür ederim Onur.." dedi ağzından bir hıçkırık daha koparak.
"Doğa....ben...ben çok özür dilerim.."
"Sen elinden gelenin en iyisini yaptın biliyorum." dediğinde ellerini ellerimden çekti ve annesine daha da yaklaştı.
"Annem....seni çok özleyeceğim." dedi ağzından bir hıçkırık daha koparak. Herkes başımıza toplanmıştı. Doğa'ya acıyan gözlerle bakıyorlardı. Morg çalışanları Filiz ablayı sedyeye aldılar ve morg'a götürüyorlardı. Doğa, Beste, Sarp ve ben de onları takip ediyorduk.4 gün sonra
Doğa Denizli
Cenaze günü gelmişti. Annemi götürdükleri cenaze arabasının arkasından da biz gidiyorduk. Ağlamaktan gözlerim şişmişti. O kadar çok ağlamak istiyordum ki ama ağlayamıyordum. Her bir hıçkırığım aklıma o anın gelmesine sebep oluyordu.
Onur'un ölüm saatini söylediği an.Araba durduğunda gelmiştik. Sarp benim için kapıyı açtığında indim. Bir kolumda Beste, diğer kolumda da Güneş vardı. Her zor anımda yanımda oldukları için onlara büyük bir teşekkür borçluydum. Hoca geldiğinde Dua'yı okumaya başlamıştı. İçimden anneme cennette güzel bir yere sahip olmasını ve onun için ayakta durmaya çalışacağımı söyledim. Seni çok seviyorum anne..
Dua bittiğinde Onur, Sarp, Emre, Dayılarım, Babam ve birkaç erkek toprağı kazmaya başlamışlardı.
Kendi duyabileceğim bir ses tonunda milyonlarca kez anne demiştim.
"Son bir defa boynuna sarılsaydım be annem. Keşke." dedim. Tanıdıklarım ve birkaç akraba yanıma gelip baş sağlığı diliyorlardı. Babam o kadar hüzülüydü ki onun koynuna sarılıp ağlasam bir daha hiç kalkamazdım. Babamda ağlamıştı. İlk defa babamı ağlarken görüyordum. Bana hep güçlü yönünü gösterirdi. Güçlü olucaksın kızım derdi. Kimsenin karşısında ağlamıyacaksın demişti. Babam annemin ilk ve son aşkıydı. Çok severdi annemi. Nazını da çekerdi, şımarıklığını da. Çok severlerdi birbirlerini. Ve babamı bu durumda görmek beni daha fazla üzüyordu. Yorulan dayılarım yerini başka erkeklere verdiğinde babam hala aynı gücünde toprağı kazmaya devam ediyordu. Bense bir taşa oturmuştum.
"Başın sağolsun Doğa kızım."
"Dostlar sağolsun Besime teyze."Cenaze bittiğinde annemin başında bekliyordum. Bugün burada kalıcaktım. Annemi asla yalnız bırakmayacaktım. Asla.
"Doğa hadi gel çok yoruldun uyuman lazım." dedi Sarp.
"Ihıh ben bugün burada kalacağım." dedim ağzımdan bir hıçkırık daha koparak.
"Annemi yalnız bırakmaya niyetim yok." diye devam ettim.
"Benimde seni yalnız bırakmaya niyetim yok." dedi Sarp. Gözümden bir yaş süzüldü.
"Gerek yok. Gerçekten iyiyim."
"İnanmamı mı bekliyorsun?" dediğinde haklıydı. Hiç iyi değildim. Babam fenalaşmıştı o yüzden Beste, Güneş ve Emre babamla gitmişlerdi. Ama annemi hiç yalnız bırakmayacaktım. Sarp ve Onur kalmıştı yanımda. Onur sağımda Sarp ise solumda öylece annemin mezarına bakıyorduk. Sarp birden yanağıma öpücük kondurunca irkildim.
"Geçicek.." dedi.
"Geçmiyecek."
"En azından kalbinde bir anne boşluğu hissetmeyeceksin. Onu her özlediğinde aklına anlarınız gelicek. Oysa benim hiç öyle bir anım yok." dedi ve sırıttı. Bu hüzülü bir sırıtmaydı.
"Sarp..Ben.."
"Hiç birşey deme Doğa..."
"Zamanla geçicek."
"Geçicek. Geçicek ama her ne kadar zaman geçtikçe onu daha çok özliyeceğim. Onu daha fazla görmemiş olacağım."
"Annen her zaman kalbinde Doğa. Her zaman onu görüyorsun aslında."
"Kalbine kazındı o senin. Kazındı ve öyle bir kazındı ki izi kaldı." Başımı aşağı yukarı salladım. Anlar gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DOKTORCULUK
RomantizmBüyük bir başarıyla mezun olduğu tıp faklütesinden sonra baş asistan doktor olan Doğa, döneminin doktorlarıyla beraber hayatlar kurtarmak için adımlarını atmışlardır. Hayatı gerçekten sade olan Doğa, kendisini mesleğine adamıştır. Ta ki hastaneye bü...