Bu bölümün ithafı @BalabeyAvci kişisine. Bu bölümü kaç kere yazıp yazıp sildiğimi bilmiyorum fakat hiçbirinde de içime sinmedi. İçime biraz da olsun sinecek hale getirmeye çalışıp attım. Umarım beğenirsiniz.
Keyifli okumalar.
Göz kapaklarının üzerindeki şeyler kirpik değil de birer taşmış gibi hissederken gözlerini açmaya çalışmak canını oldukça fazla yakıyordu. Bütün kemiklerinin sızlamasının verdiği acı ise ondan daha beterdi. Canı hiç olmadığı kadar yanarken ruhu da acıyor, ağrıyormuş gibi hissediyordu. Yanında tenini yakan boşluğu göremese bile hissediyordu. Delta yanında değildi ve kurdu bunun bilinciyle bütün bedenini uyarıyordu. Onun yanına gitmesini söylüyor, yokluğuna katlanamadığını da ekliyordu.
Gözlerini, acısını umursamadan açtığında eş zamanlı olarak akan göz yaşları yanaklarından aşağı süzüldü. Bulanık görüş açısına aldırmadan odada gözlerini gezdirse de görmek istediği bedeni göremiyor, solumak istediği kokuyu soluyamıyor ve o güçlü aurayı hissedemiyordu.
Gözlerinden akan yaşlar daha fazla artarken artık hıçkırıkları da gözyaşlarına eşlik ediyordu. Omuzları sarsılıyor, aklına binlerce kötü senaryo getirdikçe daha da şiddetleniyordu. Dün söylediği cümlelere ne olmuştu? Hepsi sabah oluncaya kadar mıydı? Onu neden yalnız bırakmıştı? Daha fazla onun bu hallerine katlanamamış mıydı? Düşünmeden duramıyordu. Düşünceler, sorular birer birer kafasına üşüşüyor, beynini rahat bırakmıyordu.
Aklına evin başka bir yerinde olabileceği ihtimali gelince içinde yeşeren umudun tohumlarını, hatta o tohumların büyüdüğünü hissetti. Hızla ayaklanırken vücuduna iğne misali batan sancı ya da kemiklerini sızlatan ağrı umurunda olan son şey bile değildi.
Eli kapı koluna uzandığında içinden varlığına inanmadığı tanrıya dualarını sıralıyor, deltanın evde olması için yalvarıyordu.
Tam kapıyı açmak üzereyken başka bir kapıdan gelen açılma sesiyle duraksadı. Ses, arkasında bulunan, odanın köşesindeki banyodan geliyordu. Bakışlarını hızla o tarafa döndürdüğünde gördüğü manzara ona bütün bildirdikleriyle beraber bütün acılarını da unutturmuştu. Uyandığında su sesi duyup duymadığını hatırlamıyordu fakat şuan karşısında duran adam son derece ıslak görünüyordu.
Bakışlarını sakince, her bir ayrıntıda dikkatle gezdirerek inceledi deltayı. Alnına dökülen dalgalı ıslak saçlar elbette gözünün ilk hedefiydi. Uzun kirpikler ve kızarmış gözlerinde bir süre oyalanmadan edemedi. Dolgun dudakları ise kendinde bacaklarını birbirine bastırma isteği uyandıran güzellikteydi. Geniş omuzları, kaslı vücudu, aşağı doğru üçgen şekli alan bedeni... Hepsinde teker teker dilini gezdirmek istemesi sıra dışı bir istek miydi?
Her an düşecekmiş gibi duran havlunun başlangıç noktasındaki kaslardan gözünü ayırmak tahmin ettiğinden çok daha zordu. Saçlarından başlayarak aşağı doğru akan su damlasını gözlerinin hedefi haline getirdiğinde bir kedi misali kıvrak adımlar ve gözünde olduğuna emin olduğu tutkulu bakışlarla deltaya doğru ilerliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Madonna Lily
FantasíaDaha fazla bu sessizliğe dayanamayıp deltanın yanına doğru yüzdüğünde aralarındaki mesafeyi en aza indirip tam karşısında durdu. Ayaklarını gölün zeminine bastırdığında aralarındaki boy farkı yüzünden başını yukarı kaldırdı. Delta ise ona yukarıdan...