Daha fazla bu sessizliğe dayanamayıp deltanın yanına doğru yüzdüğünde aralarındaki mesafeyi en aza indirip tam karşısında durdu. Ayaklarını gölün zeminine bastırdığında aralarındaki boy farkı yüzünden başını yukarı kaldırdı. Delta ise ona yukarıdan...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
İki gün olmuştu. İki gün boyunca evden yalnızca market için çıkmıştı. Bu iki gün boyunca ne deltayı ne de kulüpten birini görmemişti. Bu elbette ki ona göre iyi bir şeydi. Sonuçta deltadan ne kadar uzak durursa can güvenliği o kadar artıyordu. Fakat gelin görün ki Omega'sı onunla aynı düşüncelere sahip değildi. Her saat başı bıkmadan içinde sızlanıyor, deltası için çırpınıyordu.
Yine o saatlerden birindeydi Rue. Bugün kulübe gitmesi gerekiyordu fakat henüz deltayla karşılaşmaya hazır olmadığı için şefi arayıp iyi olmadığını ve yarın geleceğini söylemişti. Şefin kabul etmiş olması ise onu sevindirirken Omega'yı üzüyordu.
İki gün boyunca çok nadir kalktığı koltuktan zorlanarak da olsa kalkıp mutfağa doğru ilerledi. Cheesecake ve vişne suyu sipariş etmişti. Onlar için hazırlık yapması gerekiyordu. bardağı ve tabağı ayarladıktan çok kısa bir süre sonra çalan kapıya ilerledi. Kapıyı açtığında ise gördüğü yüz onu oldukça şaşırtmıştı. Gelen kişi beklediği kurye değil, deltaydı. İçindeki kurt gördüğü yüzle çoktan hareketlenmeye başlamışken o ifadesini sabit tutmakta oldukça zorlanıyordu.
"Siparişin varmış, ben getireyim dedim." Delta elindekileri ona uzattığında o hala öylece durmaya devam ediyordu. Algılamakta zorluk çekiyordu. Daha ne kadar öylece bakmaya devam edecekti?
"Teşekkür ederim fakat gerek yoktu." Bunu söylerken sesinin kısık çıkmış olması onun elinde olan bir şey değildi. Ne yani, gerçekten utanmış mıydı? Artık kendini tanıyamadığını düşünüyordu.
"E, almayacak mısın beni içeri? Getirdim buraya kadar." Rue neredeyse beş dakikadır öylece kapıda dikildiklerini karşısındaki deltanın konuşmasıyla fark etmişti.
"Bir dakika müsaade eder misin?" Odalardaki dağınıklığı toparlaması gerekiyordu. Aksi halde delta o dağınıklığı görürse asıl utanma seansı o zaman başlardı. Deltadan onay bile beklemeden kapıyı yüzüne kapatıp olabildiğince en hızlı şekilde salona yöneldi. Eve geldiği ilk günden beri koltuğun üzerinde yerini koruyan battaniyeyi kaldırmakla başladı işe.
Yaklaşık üç dakikada yaptığı ufak çaplı temizliğe bakınca kendisiyle guru duymadan edememişti. Yaptığı işten memnundu. Tam bu sırada deltayı unuttuğunu fark edip hızla kapıya yöneldi. Hala aynı yerde ve aynı şekilde durmaya devam ediyordu. Yere dönük olan bakışları onun kapıyı açmasıyla kendisine dönmüştü.
"Hoş geldin," Bunu ilk onu gördüğünde söylemesi gerekiyordu fakat yeni aklına gelmişti. Yaptığı aptallıklara içinden lanetler yağdırıyordu. Ne ara bu kadar aptal birine dönüşmüştü?
Delta içeri girdiğinde elindeki poşeti alıp girişin hemen yanında duran mutfaktaki masaya bıraktı. Deltanın üzerinden çıkardığı kabanını da alıp girişte portmantoya astı. Deltanın etrafa baktığını görünce eliyle ona girmesi gereken odayı, salonu gösterdi. Deltanın içeri geçmesinin ardından kendisi de mutfağa girip cheesecake ve vişne suyunu ayarlamaya koyuldu.