27 - HAYAL

1.5K 164 17
                                    

"Altaner, gitmemiz gerekiyor. "

Aslı şoke olmuş durumunda bile, bulundukları ortamın tehlikeli olduğunu biliyordu. Buradan çıkmaları ve toplantı için karargaha gitmeleri gerekiyordu.

Herkesin bakışları aralarında uzak bir mesafe olsa da yan yana olan iki adamdaydı.

Biri Ali Kurt'tu.

Bir diğeri ise Altaner.

Ali, bir elini Altaner'e doğru uzatmış, ne olduğunu sorgular biçimde bulunduğu ortamda hiç iyi şeyler dönmediğini bilerek öylece duruyordu.

Abisinin fotoğrafları vardı, Ali onlara bakarak büyümüştü.

Ali oldukça zeki bir çocuktu. Neyi ne zaman yapması gerektiğini, yaptığı şeyden sonra sonuçlarını ve insanları analiz etmeyi o kadar iyi başarıyordu ki; bazen kendi bile kendi zekasından ürküyor ve aklından geçen şeyleri durdurmaya çalışıyordu. Bu yüzden, etrafındaki insanlar ondan uzaklaşıyor, ondan uzaklaşmayanlar ise oldukça soğuk davranıyordu. Sadece tanıdığı iki insan hariç bugüne kadar, o lanet gibi üzerine yapışan dokuz yaşından sonra, sadece iki insan ona çok yakın davranmıştı. Melal ablası ve Demir abisi. Ve bir de biri daha vardı. Sahra. Fakat onu artık saymıyordu çünkü artık o, o bile onu terk etmişti. Yıllardır o fotoğrafları bakarak ailesi şu an yanında olsaydı nasıl olurdu diye düşünerek geceleri uyuyamıyordu.

Onu sarıp sarmalayan ve hala çocuk hissettirebilecek bir annesi, ona her zaman destek veren ve ona güvenen, ona güç veren babası ve onu koruyup kollayan en iyi anlaştığı kişi olan abisi...

Onlar olsaydı, emindi ki her şey farklı olurdu ya da hiçbir şey böyle olmazdı.

Bu yüzden bazı şeyleri değiştirmeye karar vermişti. Kendisini, çevresindeki insanları, yaptığı, tekrarladığı şeyleri. Bu yüzdendi ki belki abisini kendi yanında hissetmek için asker olmak istiyordu. Küçükken askerliği ona bir cennet kapısı gibi gösteren abisinin yolundan yürümek hep hayaliydi. Annesinin küçükken ona taktığı muskayı hiç boynundan çıkarmamıştı. Yanında sallanan elinde, işaret parmağını takılı olan yüzüğe baş parmağı ile dokundu. Hafif dokunuşuyla içi ürperse de belli etmemiş, pür dikkat karşısındaki adama bakıyordu.

Az önce ablasının yığıldığı bölgeye baka kalmış olan adam donmuş bir vaziyette oraya kilitlenmişti. Ali fazla düşünmemiş geriye doğru attığı iki adımla, hemen yan tarafa dönüp Demir abisinin peşinden hızlı gitmeye başlamıştı. Arkasındaki adam her kimse, ki Ali'ye göre abisine çok benzeyen biriydi, ablasından daha değerli değildi.

Kafasındaki düşünceleri silip sadece ama sadece ablasını düşünüyor, ona zarar verilip verilmediği düşüncesiyle içine korku düşüyordu. Ve bu korkuyu, başka kimse için hissedemeyeceğini adı gibi biliyordu. Ablası için hissettiği duygulardan biri olan bu duyguyu bir gün hissedemeyecekti. Bunu da biliyordu ve bunun olmaması için elinden gelen her şeyi yapmaya hazırdı ve her zaman yapıyor olacaktı.

Bildikleri bir bıçak gibi zihnini oyarken, arabaya doğru yaklaşmıştı.
Arabanın arka kapısını açtığında hemen içeri geçmişti. Arka koltukta kemeri bağlanmış halde bilinçsizce yatan ablasının yanına oturmuştu.

"Ablam iyi mi? İyi, değil mi?" Sorduğu sorularla beraber Ablasının yanına yaklaşmış onun bedenini taramıştı. Görünen bir yarası yoktu, nabzını kontrol ederken düzenli bir şekilde attığını hissedince rahatlayarak kenarda duran ablasının elini avuçlarını aldı. Ablasının ellerinin soğuk olduğunu hissettiği gibi içi titredi.

YAKUT MAHALLİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin