28 - AND

1.2K 142 16
                                    

'Dove - Doll VerHeyamo - Çimen Yalçın'

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

'Dove - Doll Ver
Heyamo - Çimen Yalçın'

Kelimeler yetmezdi, cümleler kurulamazdı.

Dudaklara mühür basılırdı, nefes yetmezdi.

İnsan, onun için canını vereceği kişi öldükten sonra ölmezdi fakat isterdi. Kendisininde o anlık ölmesini, toprak altına girmesini dilerdi. Öyle bir dilerdi ki, bunun için öyle bir dua edip yalvarırdı ki Allah'a...

Sonra karşısına bir sebep çıkardı. Onu yaratan, ona yaşamak için bir sebep verirdi. Taze çiçeklerle bezenmiş bir hayat sunmazdı belki ama öyle bir yaşatırdı ki, acıları bazen unuturdu. Yalvarmalar, şükürlere evrilirdi.

O anlarda çok fazla bulunmuştu, Melal. Çok kez yalvarmış sonrasında tövbe etmişti. Çok kez kendinden geçmiş, eline aldığı bir şeyi kalbine saplamak istemişti.

Aklına hep gelirdi. Sebebi gelirdi, sebebi kardeşiydi. Kardeşi için yaşarken ölecekti ama yaşayacaktı. Ona mutluluk vermek için elinden gelen herşeyi yapmaya çalışmıştı. Ona hem anne hem baba olmaya çalışmış, bazen bir arkadaşı olmuştu.

Başarmıştı. Ali'si, ablasını annesi ve babası olarak görüyordu. Sırtındaki yüklerden haberi vardı, o yüzden kendi acılarını saklardı, Ali. Birbirlerinin yaralarını sarmayı bitirmişken başka acılara katlanamazdı ikisi de. Yaralar iz bırakırdı. Onları geçirmek, görmemek için elinden gelen her şeyi yapmıştı, Ali.

Yara izleri geçmek için var olmamıştı oysaki; yara izleri hatırlanmak içindi.

Ve en zoru da kalpteki yaralardı. Çünkü en çok acı veren onlardı.

Melal, kalbinin bugüne kadar kimse veya hiçbir şey için acıdığını hatırlamıyordu. Kalp acır mıydı?

Kalbi acımıştı. Bir el kanlı kalbini sıkı sıkıya tutmuş, avuçları arasında sıkmıştı. Halbuki ailesinin ölüm haberini duyduğunda bile böyle hissetmemişti. Herkesin ailesiyle geçirdiği özel günlerde, eski evlerine gidip, boş odalarda oturup öylece boşluğa baktığında da acımamıştı kalbi.

Bazen ağlardı, krizler geçirirdi. O zamanlar içinde bir taş taşıdığını bile düşünürdü çünkü içten içe hiçbir şey hissetmiyordu. Acı vardı, bedeni acıdan titrerdi. Ama kalbini duymazdı.

O, kalbinin bu yanını ailesiyle beraber toprağın altında bırakmıştı.

Ve tam sekiz yıl sonra. Sekiz yıl sonra, böyle hissetmesinin nedeni neydi? Kafası bozulmamıştı. Aklı çalışıyordu. Şuan odada bulunan herkesin üzerine çöken gerilim ve korkudan haberdardı.

YAKUT MAHALLİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin