14. Bölüm: ÜÇ BAŞLI KÖPEK

32 7 23
                                    

Medya: Amaris, Astoria ve Draco temsili.

----------------------------------------------------

Odama gitmeden önce kızlar tuvaletine gittim.  İşimi hallettikten sonra yüzümü soğuk suyla yıkadım. Unuturdum. Draco'yu da unuturdum. Sadece hoşlantıydı, unutabilirdim. 

Tuvaletten çıkıp odama gideceğimde bir ses duydum. Yukarı katlardan gelmişti. Yukarıya çıkıp sesi ararken üç başlı köpeğin olduğu odanın kapısında hafif bir aralık dikkatimi çekti. Sessizce kapıyı açıp köpeğe baktım. Uyuyorlardı. Biri girmiş olmalıydı. Ve iyi bir şey için girildiğini sanmıyordum. Bir öğrenci olmalıydı. Bir öğrenciyle başa çıkabilirdim sanırım. 

Patronusumu yapıp Hermione'ye gönderdim. Köpeğin ayaklarının altındaki yeri kaldırıp tereddüt ederek atladım. Sarmaşıkların olduğu yere düşmüştüm ve tüm bedenimi sarıyorlardı. Sakin olmalıydım. Kendimi sakinleştirdiğimde boş bir yere düştüm. 

Bu fazla kolay olmadı mı?

İlerlediğimde bir kapı vardı. Açmayı denesemde açılmıyordu. Üstümdeki anahtarlara baktım. Süpürgeyle bulup almam gerekiyordu. Hiç gelmeseydim keşke! 

Süpürgeye bindiğimde anahtarlar daha da yukarı çıkmaya başladı. Kanadı kırılmış anahtar! Asıl anahtar oydu. Anahtarı almak için yukarı çıktıkça anahtarlar vücudumu kesiyordu. Zorlukla anahtarı alıp kapıya gittim. Diğer anahtarlarda peşimden geliyordu! Hızlıca kapıyı açıp içeri girdim. Kapıya yaslanarak anahtarların girmemesini sağladım. Bacaklarımı ve yüzümü kesmişlerdi. Umarım iz kalmadan iyileşirdi. 

Anahtar durunca rahatça nefes verip ilerledim. Bir adam vardı. Tanıyordum sanki. 

Birkaç adım attıktan sonra bu adamın eski Profesör Quirrell olduğunu anladım. Okuldan gitmişti. Nasıl girebilmişti? Quirrell önündeki aynadan bana baktı. "Ah! Amaris... uzun zaman oldu." Bir ses daha geldi. "Onu buraya getir."

Quirrel bana dönüp "Buraya gel." dedi. Geriye bir adım atacağımda asasını çıkartıp beni zorla aynanın karşısına getirdi. Aynaya baktığımda eteğimin cebinde bir şey olduğunu fark ettim. Quirrel kolumdan tutup "Taş nerede?" diye sordu. Bilmiyorum anlamında omuz silktim. Kolumu sıkarak "Yalan söyleme!" diye bağırdı. 

Yine o sesi duydum. "Cebinde! Al o taşı!!" Quirrell itaatkar bir şekilde "Alacağım lordum, merak etmeyin." dediğinde hızlıca asamı çıkartıp onu kendimden uzaklaştırdım. Voldemort kafasının arkasındaydı! O yüzden sarıyordu. Saf görünümlü gerçek bir şeytandı.

Koşarak giderken etrafımı ateşlerle kapladı. "Ver onu bana!" 

İçimden sarmasius poleme diye iki kere geçirdim. Elim titriyordu ama bu taş Voldemort'un işine yarayacaktı. Buna izin veremezdim. Asamı Quirrell'a çevirdim. Adım atacağında yerden çıkan dikenli sarmaşıklar bir anda onu sarmış ve saniyeler içinde parçalamıştı. Voldemort'un ruhu içimden geçip gitmişti. 

Dengemi kaybedip yere düştüğümde derin derin nefesler alıp verdim. Ben gerçekten birini öldürmüştüm. Hemde lanetli büyüyü kullanarak. Quirrell... bedeninin parçaları ayağımın ucundaydı. Ağlayarak sol elimin üzerine tırnağımı geçirdim. 

Harry nefes nefese yanıma geldi. Ateşler gelmesini engellerken Snape ateşleri söndürdü. Snape'e dönüp yaralanmış ellerimle "O büyüyle öldürdüm. Mecburdum." dedim. 

Madam Pomfrey yaralarımı tedavi etmişti. Geriye iyileşmelerini beklemek kalmıştı.

 Revirde kalmak istemediğim için odama gidip kapımı kitledim. Kimseyi görmek istemiyordum. Çok fazla soru soracaklardı. Buna katlanmak istemiyordum. En azından bir süre. Çiçeklerimi sularken kapı çaldı. "Amaris?" Pansy gelmişti. "Biliyorum, kimseyi görmek istemiyorsun ama acıkmışsındır. Yemek getirdim. Kapının önüne koydum. Almazsan orada kalacağını belirtmek isterim." Kısacası almak zorundasın diyordu. 

İç çekerek onun gittiğini anladığımda kapımı açtım. Kapıyı açar açmaz Pansy boynuma atladı. Yaram vardı orada ama! Blaise arkadan "Öyle mi atlanır lan kızın üzerine!? Her yerde yarası var." diye uyardı Pansy'yi. Pansy hatırlayınca "Pardon, bir an unuttum." dedi. 

Astoria beni görünce gülerek yanıma geldi. "Masum görünümlü katilimiz nasıllar?" Ben daha bir şey demeden Draco "Astoria kes sesini." diyerek sinirle Astoria'ya baktı. Daha sonra bana döndü. "Beklediğimden daha iyi görünüyorsun." Teselli mi ediyordu yoksa gizliden laf mı sokuyordu anlamıyorum. Yan taraftaki yemeği alıp masamın üzerine koydum. Daha sonra kağıda "Beni yalnız bırakın, lütfen. Ve yemek için teşekkür ederim. Ayriyeten Malfoy'a da dediklerinin daha açıklayıcı olmasını söyleyin." yazıp Pansy'ye uzattım. 

Pansy ik başta somurtsada sonlara doğru gülerek Blaise'e gösterdi. Kapımı kapatıp sırtımı yasladım. Hala gitmemişlerdi. Blaise de güldü. "Draco daha açık konuş bir dahakine." Draco güldü mü bilmiyorum ama "Dolaylı yoldan iltifat ettim. Her neyse anlamasa da olur." dediğini duyunca buruk bir şekilde gülümsedim. İltifat etmişti. 

Kapımın önünden gittiklerinde ayağa kalkıp resim defterimi aldım ve gökyüzünü çizmek için Astronomi kulesine çıktım. Resmi çizerken biri geldi. Sandalyesini alıp yanıma oturduğunda yüzüne baktım. Draco sessizce gökyüzüne baktı. "Bana öyle bakmaya devam mı edeceksin?" 

Gözümü üzerinden çektim. Bu seferde onun gözü bana döndü. Sol elimin üzerine baktı. "Travman aklına gelince sürekli bunu yapıyorsun değil mi?" Cevap vermesemde konuşmaya devam etti. "Travmanı Harry, Hermione veya Ron'a anlatsan rahatlarsın. İçinde tuttukça kötü oluyor." 

Kağıda "Anlatsam saçma bulurlar." yazıp okuyabilmesi için asamın ışığını yaktım. "Onlara göre saçma olabilir ama sana belliki saçma değil. Bir gün anlat onlara." diye öğütledi. Resmime geri döndüm. Draco'ya anlatmalı mıydım? Ya da ne olacaksa olsun. Belki rahatlatırdı. 

"5-6 yaşlarındaydım sanırım. Küçük olduğum için yaşımı tam hatırlamıyorum. Sonbahar havasıydı. Dayım muggle eşyalarını severdi. Bana top getirmişti. O zamanlar asam çok güçlüydü ve zaptedemiyordum. Dayımla top oynarken çatıya kaçmıştı. Ağlayarak dayımı ikna ettim topu alması için. Dayım mecburen çatıya çıktı. Gece olduğu için topu bulamamıştı. Süpürgesinden inip yürüyerek aramaya başladı. Top rüzgardan görüş açıma geldiğinde heyecanla dayıma seslendim. Elimdeki asamla topu işaret ettim. Dayım topu alırken sevindim. Asamı kontrol edemeyip dayıma bir büyü gönderdim." Draco eğilip yazdıklarımı okumaya başladı.  Burnum sızlamaya başlamıştı. Zorlukla yazdım. "O an dayım dengesini kaybetti. Çatıdan düştüğü gibi ayaklarımın ucuna serilmişti. Elime yüzüme kan sıçramıştı. Sol elimdeki asamı korkuyla yere attım. Annemlere bile seslenememiştim. Sesim o an gitti. Bir daha da zaten o asayı kullanmadım."

Draco yazdıklarımı okuduktan sonra bana döndü. Şaşkınca bana bakıyordu. İçinden bu muydu o travma diyor olmalıydı. Hızla ayağa kalkıp odama döndüm. 

Yine de biraz rahatlamıştım. Anlatmak iyi gelmişti aslında.

------------------------------------------------------

Bayadır bölüm atmıyoedumm ben taslakta çok bölüm yazdım ve sanırım finale yaklaşmaya başladım 🥲

𝘞𝘈𝘉𝘐-𝘚𝘈𝘉𝘐✧˚ · .𝗗𝗿𝗮𝗰𝗼 𝗠𝗮𝗹𝗳𝗼𝘆Where stories live. Discover now