"Annenle babanı cennete... Dayın mı gönderdi?" Alaz'ın yutkunarak sorduğu soruya, yüzünü gizleyip ağlamaya başlayarak tepki vermişti küçük çocuk. Konuşmak istemiyor olmalıydı. Cevap zaten belliydi, o her şeyi görmüştü. Yaşananlar tekrar gözünün önüne gelmiş olacak ki titremeye başlamıştı.
Ayağa kalktım. Yıkılmak ne haddimeydi? Küçücük omuzlarına kendi ağırlığından büyük yükler koyulmuş bir çocuk hala ayaktaysa, ben yıkılamazdım. O beni nasıl kendime getirdiyse, benim de onu kendine getirmem gerekiyordu. Meslekten dolayı veya zorunluluktan dolayı değildi... Kalbimin yarası o çocuğun yaraları iyileştiğinde geçecekti sanki.
Yatağın yanına oturarak yavaşça omzunu sıvazladım. "Güzelim... Bana bakar mısın?" fısıldarcasına kısık ve nazik sormaya çalıştığım soruyla yüzüme baktı. Titreyen ellerimle gözyaşlarını sildim. "Tam olarak neyden korkuyorsun?"
Söyleyip söylememek arasında gidip geldi.
"Kötü insanlardan... Ve bir de rüyalarımdan." Gözlerimin içine bakıyordu."Gel bakalım benimle." diyerek çocuğu kucağıma aldım. Odamdan çıkıp evimin balkonuna doğru ilerledim. Alaz da peşimizden geliyordu. Balkona geldiğimizde çocuğu kucağımdan indirerek yanına doğru eğildim.
"Gökyüzündeki yıldızları görüyor musun? Ne kadar parlak ve güzeller değil mi?"
"Evet, Balım. Çok güzeller."Elimi gökyüzüne doğru uzattım. "Benim yaptığımı yapar mısın?"
Başını sallayarak yapığımı yaptı."Yıldızlara dokunabiliyor musun?"
"Dokunamıyorum Balım."
"Peki neden dokunamıyorsun, hiç merak ettin mi?"
"Neden?" meraklı gözlerle yüzüme bakıyordu. Ağlaması durmuştu.
"Işıkları sayesinde, ışıkları onları koruyor."
"Gerçekten mi?" dedi i harfini uzatarak heyecanla.
"Evet gerçekten. Ve sana bir sır vermemi ister misin?" Kafasını evet anlamında salladı. "Yıldızları koruyan ışıkların aynısı senin gözlerinde de var. Bunu sen göremiyor olabilirsin ama ben görüyorum."
"Bu da ne demek?" dedi gülümseyerek. "Şu demek güzelim, bu ışıklar senin gözlerinde olduğu sürece kimse sana dokunamayacak, zarar veremeyecek. Ve sana söz veriyorum ben yanında olduğum sürece bu ışıklar hiç bir zaman sönmeyecek. İzin vermeyeceğim."
"Dayım bile mi?"
"Dayın bile."
"Peki ya senin yanında olmadığım bir zaman ışıklarım sönerse? O zaman ne olucak?" konuşurken dudakları büzülmüştü.
"İsminin ne olduğunu bilmiyordun değil mi? İsmin Işık olsun bundan sonra. Işık sadece gözlerinde değil, her yerinde olsun. Gözlerindeki ışığı koruyacak gücünün olmadığının farkındayım. Ama adını koruyabilirsin. Öyle değil mi?"
"Söz veriyorum! Söz veriyorum adımı hep koruyacağım!" diyerek boynuma atladı.
"Işığın da seni hep koruyacak." Dedim ve yanaklarını öptüm. Alaz konuşmanın başından beri bizi izliyor, bana hayran hayran bakıyordu.
"Ama bu kanlar senin ışığını kapatıyor, banyo yapmak ister misin?" olay yerinden geldiğimizden beri kan lekelerinden kurtulamamıştık ikimiz de.
"Ben kendimi yıkayamıyorum... Annem yıkardı beni, ama şimdi yıkayamaz..." diyerek başını eğdi.
"Ben yıkarım. Olmaz mı?" dedim ve ellerini öptüm. Üstünde kan lekesi olup olmamasını umursamıyordum, onun da umursamaması gerekiyordu. Her ne olursa olsun kendini sevmesi gerekiyordu. Yavaş yavaş öğretecektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tatlı Yara
ChickLit"Yıldızlara dokunabiliyor musun?" "Dokunamıyorum, Balım." "Peki neden dokunamıyorsun, hiç merak ettin mi?" "Neden?" "Işıkları sayesinde, ışıkları onları koruyor." ✧ Balım sabah uyandığında ilk iş gününe gideceğ...