enamelss_'den;
Işık duydukları karşısında ne tepki vereceğini bilemedi, Alaz'ı seviyordu, üzülmüştü.
Ağlamak istiyordu ama ağlayamazdı. Işık'ın babası da onun hakkında böyle kırıcı laflar söylerdi, Alaz babasına benziyorsa eğer Işık'a kızardı ağladığı için.
Kendini ne kadar sıksa da gözyaşları tek tek terk etmişti yuvalarını, durduramıyordu. Gitmek istiyordu buradan, ama gidemiyordu. Korkuyordu, Işık bu insanları ailesine benzetmişti.
Odadan çıkan Balım'la göz göze gelen Işık biraz daha korktu. Balım ağlıyordu, annesi ne zaman ağlasa babasından dayak yemiş olurdu ve bütün sinirini bu küçük kızdan çıkarırdı. Yine aynısı olacaktı, hissediyordu.
Arkadan sinirle gelen Alaz'ın yüzü gördüğü manzara karşısında donakaldı, yaşadığı pişmanlık ve korkuyla ne yapacağını, ne diyeceğini bilememişti.
Işık onun sinirli yüzünü görünce daha da korktu, Alaz onu dövecekti, öyle düşünüyordu. Daha fazla burada kalırsa kötü şeyler olacaktı. Bu sefer onu ışığı bile koruyamayacaktı, hızlı adımlarla uzaklaşmaya çalıştı, kaçmaktan başka çaresi yoktu. Eğer yakalarlarsa hem ağladığı için, hem de kaçtığı için döveceklerdi onu. Böyle düşünüyordu.
"Işık! Koşma düşersin!" arkasından gelen Alaz'ın sesiyle ayakları titremeye başladı küçük çocuğun. Zaten boyundan dolayı hızlı koşamıyordu, şimdi daha da sarsaklaştı adımları.
"Dur!" diye bağırdı Alaz, ardından sertçe Işık'ın kolunu tuttu, Küçük kız boşta kalan koluyla kendini korumak için yüzünü kapattı, öz babası böyle durumlarda hiç acımadan vücudunda izler çıkmaya başlayana kadar döver, gün boyu tuvalete kitler ve karanlığa maruz bırakırdı küçük kızı.
Şimdi bu yabancı neden acıyacaktı ki?
"Işık korkma, sana kızmadım ben, sinirim sana değildi." Alaz pişmanlıkla kendini açıklamaya çalışıyordu, yaşananlar için kendini suçluyordu. Aslında bilinmeyen şeyler vardı.
"Işık değilim ben! Işık olsaydım beni severdin, ama sevmiyorsun!" ağlamaktan zar zor kurduğu cümle Alaz'ı olduğu yere mıhlamıştı. Ne yapacağını bilmiyordu, kendi elleriyle kırdığı o küçük kalbi nasıl eskiye çevirecekti...
Alaz'ın tepki vermediğini gören çocuk, kolunu sıkıca tutan eli sertçe ısırdı ve koşmaya başladı. Alaz'ın ağzından acılı bir mırıltı çıktığında ne olduğunu anlayamamıştı, ama yetişmesi lazımdı, küçük çocuk merdivenlere doğru koşuyordu.
"Işık dur!" Alaz'ın sesiyle adımlarını durdurmadan arkasına baktı küçük çocuk. Alaz ona yetişiyordu, hızlanması lazımdı.
Tam önüne döndüğünde ayağı boşluğa geldi, dengesini kaybedip kendini yere attı küçük kız...
Artık her şey için çok geçti, ince ve çocuksu sesinden küçük bir çığlık çıktı, kafası çok acıyordu, ama bir yandan gözleri de kapanıyordu.
Küçük kız alışıktı canı acırken uyumaya, artık çok yorulmuştu.
Daha fazla dayanamadı zayıf bedeni, kendini derin bir uykuya bıraktı...
Alaz'dan;
Bulunduğumuz katın içinde ince bir çığlık yankılandı. Olduğum yere yapışmış gibi hissettim kendimi, istem dışı gözümden bir yaş akmıştı.
Hayır, dedim kendi kendime... Yanlış duymuşumdur dedim, kendimi avutmaya çalıştım.
"Bu çocuk kim?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tatlı Yara
ChickLit"Yıldızlara dokunabiliyor musun?" "Dokunamıyorum, Balım." "Peki neden dokunamıyorsun, hiç merak ettin mi?" "Neden?" "Işıkları sayesinde, ışıkları onları koruyor." ✧ Balım sabah uyandığında ilk iş gününe gideceğ...