28.bölüm

404 53 16
                                    

[Melanie]

"Lylia!"

Herkesin öldüğünü sanarken karşıma ayakta durmakta bile zorlanan Lylia çıkmıştı. Yüzü bembeyaz kesilmişti. Saçları dağılmış ve gözleri ağlamaktan şişmişti.

"Sen iyi misin? Burada ne oldu?" şaşkınlıkla bileklerini tutmuştum.

"Hep- hepsi benim hatam...İnanamıyorum. Lütfen yardım et!" korkudan tir tir titriyordu büyük bir çaresizlikle üstten bana bakıyordu.

"Gel benimle" çömeldiğim yerden ayağa kalktım.

Vücudumun her bir zerresinde ağrı hissetsem de şu an Lylia'nın benden daha çok yardıma ihtiyacı var gibi görünüyordu.

Bir kolunu omzuma attım ve belinden kavrayarak yürümesi için destek oldum.

Yüzlerce cesedin arasında yürümek içimi ürpertiyordu. Onlara oldukça bakmamaya çalışıyordum. Çabalarıma rağmen bu görüntülerin asla ama asla zihnimden silinmeyeceğini biliyordum. Bir an önce uyanmak için dua edeceğim korkulu kabuslarıma dönüşeceklerdi.

En azından yalnız değildim ama Lylia'nın da kafası yerinde değil gibiydi. Gözleri donuklaşmıştı ve bedeni buz gibi olmuştu. Olanların şokuna girmiş olduğunu düşünüyordum ama her şeyin onun hatası olduğunu neden söylemişti?

Yavaş hareketlerle onu büyük çadırda yer alan bir sedyeye oturttum.

Bakışlarını zeminden ayırmıyordu.

Omuzlarından tutup onu biraz sarstım.

"Bak, şu an yaşadıklarımız hiç ama hiç kolay değil biliyorum ama kendini suçlamana izin veremem." Sustum ve karşılık vermesini bekledim ama o sessizliğini korudu.

"Birlikte hastaları taşırken geride kalmıştım. Karşı krallığın askerleri ilk bize saldırdı. Biz diyorum çünkü sonradan beni aramaya gelen bir arkadaşım da yanımdaydı. O sırada kötü bir şekilde bacağımdan yaralandım. Bilincimi kaybetmiş olmalıyım ki gözlerimi açtığımda buradaydım. Herkes... herkes ölmüştü."

Laoron'dan bahsetmişken onun nasıl olduğunu merak ettim ve hala hayatta olması için tanrıya dua ettim.

"Bana burada ne olduğunu açıklayabilir misin? Nasıl bizden başka tek bir kişi bile ayakta değil-"

Son dediğimle Lylia tekrardan hayata dönmüş gibi titredi ve gözlerimin içine baktı.

"Ben yaptım. İstemeden oldu. Nasıl olduğunu bilmiyorum. Hııh.." Ağlayarak konuşuyordu.

"Büyü gücümü sadece şifa amacıyla kullandım bugüne kadar. Diğer türlüsünü bilmem zaten bana öğretilen bu yöndeydi. Sayıca çok fazlaydılar ve her saniye askerlerimiz ölüyordu. Çok çaresiz hissettim. En sonunda çadıra girmeyi başaranlar oldu. Yaralıları korumak için siper oldum. Delice korkuyordum ve o sırada bedenimde büyük bir güç birikmesi oluştu. Kendimi bir süre kontrol edemedim. Biriken güç ile herkes yere yığıldı. Durdurmak istedim ama yapamadım. Böylesine etkili bir büyüm olduğundan haberim bile yoktu. Ben katilim. Hayır ben yüzlerce insanın katiliyim. Katliama sebep oldum.."

Söylediklerini idrak edemiyordum. Bu çok tanıdık geliyordu. Sanki daha önce okumuşum gibi!

Romanda geçen Lylia'nın güç patlaması şimdi mi gerçekleşmişti? Bu olaydan sonra Lylia, Azize unvanı elde ediyordu. Ama roman bu gücün iyiye sebep olacağını söylüyordu. Böylesine bir katliamda ne kadar düşünsem de iyi bir taraf göremiyorum.

Beynime bir şimşek çaktı. Eğer romanın akışında ilerliyorsak o zaman Kont ne haldeydi?!

Yerimden fırlayarak kalktım, çadırdan çıkmadan Lylia'ya seslendim.

Seni Seviyorsam Bundan SananeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin