Şafak sökerken onu uyandırmamaya dikkat ederek Tom'un yatağından çıktım.Eteğim için yerdeki kıyafetleri haldır haldır karıştırdığımda ilk üç düğmesi kopmuş olan gömleğimi buldum.Aklıma dün gece olanlar geldiğinde dudaklarında arsız bir gülümseme belirdi.Tom arkamda kıpırdanıp kısık bir hırıltıyla bir şeyler mırıldanmasaydı arsız düşünceler zihnimi tamamen esir alabilirdi.Donup kaldım yerimde ama o uyuyordu.Yüzüstü uzanmıştı ve geniş sırtı uzun,rahat nefeslerle yükselip alçalıyordu.Gömleğimi başımın üzerinden geçirdim ve yerdeki karmaşanın içinden çıkabildim.Odasının eski kapısı ağırdı.Nefesimi tutub,kapıyı nazikçe çekdiğimde sadece kısık bir inilti çıktı.Koridora çıkıp kapıyı arkamdan kapadım ve zafer kazanmış gibi bir nefes verdim.Merdivenlerden inib salona doğru ilerledim.Büyük yemek masası her türden yemekle donatılmışdı.Baş sandalyenin yanındakı sandalyede oturan Mattheo biri ile konuşuyordu ve anladığım kadarıyla beni henüz farketmemişdi."Lordumuz nerdeler?" diye sordu yanındakı adam."Lord mu?O da kim?" onlara yaklaşarak sordum sorumu.Mattheo Riddle beni baştan aşağı süzdü.Yüzünde öfke,tiksinti,üzüntü ve buruk bir mutluluk vardı.Boğazını temizledi."Günaydın uyuyan güzel." dedi ciddi ifadesini bozarak."Soruma cevap vermediniz ama." Dudaklarını büzerek "Sizli bizli mi konuşucaz Lucy?" Gözlerim fal taşı gibi açıldı.Kimse bana ikinci ismimle seslenmiyordu.Onu geçtim bu adam ikinci adımı nerden biliyordu?"İkinci adımı nerden biliyorsun?" Hafif sırıttı Mattheo."Sana daha önceden kendimi tanıttığımı söylerken ciddiydim." Kaşlarım çatılmışdı.Mattheo Riddle...Zihnimde bastırılmış anıları hatırlatıyordu.Hatırlamaktan kastım o hissi veriyordu ama sadece bir hissdi bu.Anılar görülmeyecek,duyulmayacak,hatırlanamayacak kadar bulanıktı.Salon'nun kapısı açıldı birden.İçeri Tom girdi.Mattheo'nun az önce konuştuğu adam ellerini önde birleltirib başını aşağı eğerek baş selamı verdi.Neyin resmiyyetiydi bu?"Tamam Doholov çıkabilirsin,kahvaltıdan sonra konuşuruz."
"Nasıl isterseniz Lor...Yani efendim." Adamın korkusu,saygısı ve resmiyeti dikkatimi çekmişdi."O adamda kim öyle?" diye sordum Tom'a."Önemli biri değil küçüğüm,hadi gel kahvaltımızı yapalım."Kahvaltıdan sonra Tom'la hogwarts'a cisimlendik."Yokluğumuz çok dikkat çekmemişdir umarım"
"Endişelenme Sabrina." dedi Tom ve oturma masası'nın başındakı koltuğa oturdu."Dinlendikden sonra sınav kağıtlarını bitirmek için yanıma gel."
"Ciddi misin sen?" Kaşları çatıldı Riddle'ın.
"Şaka yapar gibi bir halim mi var?"
"Yaşadıklarımızdan sonra aklına ilk gelen şey sınav kağıtları mı yani?"
"Sınav kağıtları önemli bir konu."
"İyi madem." dedim "Sınav kağıtlarınla sana mutluluklar." sesim tripli çıkmışdı.Ayağa kalkıb,elini kaldırdığında ne yaptığını anlamadım ama bir kaç saniye sonra eli ile yanağımı sıkıyordu."Suratını asma." dedi "Tatlı oluyorsun." Yüzümün hafiften yanmaya başladığına eminim.Domates'e dönmeden kurtulmam gerekiyordu."Pansy'nin yanına gitsem iyi olucak...1 saat'e gelirim."
"Iyi madem."—————————
"SABRİNA GRİNDELWALD!" Kolidor'un ortasında hayatı buna bağlıymış gibi heyecanla bağıran tek kişi Pansy Parkinson olduğundan arkama dönme ihtiyacı duymadım.Koşarak yanıma geldi Pansy."Dökül." dedi ciddi bir ifadeyle.Sorar bakışlarla yüzüne baktım."Potter ile aranda ne var?!" Parmağımı bağırmaması adına dudaklarıma götürdüm."Bağırmasana!Ne olucak be,yok bir şey."
"Ha bende yedim bunu,kızım çocuğun kravatını takarak geldin sınıfa!"
"O öyle bir şey değildi Pans!"
"Ama herkes öyle bir şeymiş gibi anladı.Bütün okul sizi konuşuyor be!"
"Ne!"
"Ne ne.Basbaya herkes sizi konuşuyor.Şimdi doğruyu söyle bana Sabrina Grindelwald.Potter ile aranda ne var?"
"Hiç bir şey yok.O sadece arkadaşım." Gözlerini kısarak bana baktı."O zaman ne bu polyana halleri,etrafa gülücük saçmalar falan."
Dudaklarımı bir birine bastırıb gülmeye başladım."Riddle ile çıkıyoruz." dedim fısıldayarak."NE?!" Gözleri fal taşı gibi açıldı Pansy'nin."Bağırma herkesi başımıza topluyucaksın."
"Ne ara!Ama ben sene demişdim değil mi."
"Demiştin." dedim kıkırdayarak."Ay o Potter salağı ile çıkmadığına o kadar çok sevindimki!Düşünsene o dört göze enişte diyormuşum." İkimizde gülmeye başladık."Neyse Pans daha sonra konuşuruz,gideyim ben."
"Nereye gidiceksin?"
"Hastahane kanadına."
"Hermione ve Sam için gidiceksense boşa yorma kendini.İkiside çıkdılar,odalarındadırlar şimdi." İyileştiklerini biliyordum ama bu kadar çabuk taburcu olmalarını beklemiyordum.Aynalı göl'ün suyu gerçekten de etkiliymiş öyleyse.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Professor Tom Riddle ve Sabrina Grindelwald
FantasyInan bana Sabrina bu sonu olmayan bir kuyu gibi.Cehennem ateşinde yanmak gibi.Ne kadar çok şey bilirsen ateşe o kadar çok yaklaşırsın.Derin sularda boğulursun.Boğuldukca ruhun ızdırap çeker.Yandıkca zarar görürsün.Ve inan bana küçük cadı,senin zarar...