Gördüğüm manzaraya hala inanamıyordum.Sadece bir rüya.Kötü bir rüya.Kendimi cimcikleyib duruyordum uyanmak için,ama bir şey olmuyordu.Rüya değildi.Gerçekti.Hem de hiç olmadığı kadar gerçekti.Draco ölmüştü...
Dengemi kaybedib yere düşeceğim sırada Mattheo,beni kolumdan tuttu ve kendine doğru çekti.O yere,bense onun dizlerinin üzerine düşmüşdüm.Başımı onun göğsüne yasladım ve ağladım.Arkadaşım ölmüştü...Draco artık bizimle olamıyıcaktı.Onunla kim Pansy'nin yanına oturacak kavgaları da yapamıyıcaktım.Çünki o gitmişdi.Ve onun gittiği düşüncesi,daha da şiddetle ağlamama neden oluyordu.Kafamı daha sert bastırdım Mattheo'nun göğsüne.Bir eli belimi sararken diğer eliyle saçlarımı seviyordu."Geçicek...Geçicek Lucy." Ama geçmiyicekti.Neden en kötüleri hep benim başıma geliyordu?Hayatım boyunca hiç arkadaşım olmadığı için hep böyle bir durumda soğukkanlılığımı koruyucağımı düşünürdüm.Yaşayınca başka oluyormuş demek.Ağlamam her geçen saniye daha da şiddetleniyordu.Ağlamaktan kan çanağına dönmüş gözlerime bir ağırlık çöktüğünü hissetdim.Yavaşca kendilerini serbest bıraktılar.Ve kapandılar...Gözlerimi açtığımda kendi odamda olmadığımı farkettim.Farklı bir yerde.Tom'un beni malikaneye ilk getirdiğindeki odadaydım.Olup biteni anlamak istermişcesine yatakta doğruldum ve yanı başımdaki koltukta oturup,beni izleyen bir çift kahverengi göze rastladım."Ne oldu bana?" Sesim yorgun,güçsüz,çaresiz ve üzgün çıkmıştı.Yakın bir arkadaşınız ölünce böyle oluyordu galiba.Bir boşluk açılıyordu içinizde.Sarılabilir ama kapatılamaz bir boşluk."Dinlen biraz." dedi Mattheo.Son hatırladığım şey Mattheo'nun omzunda ağladığım ve gözlerimin kapanmasıydı.Buraya bizi cisimlemişdi çünki midem hala biraz bulanıyordu.Ve sanırım beni orda uyutmuşdu çünki hala biraz daha uykuya ihtiyacım vardı."O..." yutkundum,hala gerçek gelmiyordu bu olanlar."...nerde?" Neden bahsetdiğimi anladığında kahverengi gözlerindeki parlaklık yerini karanlığa bıraktı."Orda bırakamazdım onu.Her şeyden önce birilerinin ormanda bir ceset bulması hogwarts da büyük bir kargaşaya sebeb olurdu.O kargaşanın içinde seni yalnız bırakamam." derin bir nefes aldı ve devam etti "Hogwarts'a geri döndüğümüzdü onu kendim Dumbledore'a teslim edicem." Kaşlarım çatıldı."Hogwarts'a şimdi gidiyoruz."
"Hayır gitmiyoruz."
"Arkadaşım orda cansız bir şekilde yatarken benim burda keyim çatmamı mı istiyorsun?!" diye sordum hiddetle."Hayır.Sadece kendini toparlamanı istiyorum." Bir şey diyeceğim sırada buna fırsat vermeden konuştu."Ve bunun için önce güzel bir uyku çekmen gerekiyor." Onunla tartışmanın faydasız olduğunu anladığımda bundan vazgeçtim."Tom'un haberi var mı burda olduğumdan?"
"Yok.Henüz."—————————
Sabrinaya,uyumakta yardım etmek için bir büyü kullandıkdan sonra aşağı indi Mattheo Riddle.Sabrinayı böylesine üzgün görmek onun katlanabileceği şeylerin başında değildi.Ilk önce oturma odasına gitti.Fakat ev cininden başka kimse yoktu.Bu yüzden toplantıların olduğu salona doğru ilerledi.Hafif aralık olan kapıdan gelen yeşil ışık dikkatini çekdi.Birini öldürmüştü yine.Belki de bir ölüm yiyenini.Aralık olan kapı tam aralandı ve ölüm yiyenler bir bir toplantı salonundan çıktılar.Onlar çıkar çıkmaz içeri girdi Mattheo.Gözleri az önce muhtemelen abisi tarafından öldürelen kişinin cesedini aradı fakat bulamadı.Tom,cesedi yok etmişdi anlaşılan.Kendisi de uzun ahşap masanın baş köşesinde oturuyordu.Her halinden bir şeye sinirlendiği belliydi.Fakat bu Mattheo'nun umrunda olmadı.O da oldukca sinirliydi çünki."Sen yaptın,değil mi?" diye sordu Mattheo.Bir sorudan çok bir suçlama gibiydi."Ne saçmalıyorsun Mattheo?"
"Bilmiyormuş numarası yapma Tom.Verdiğin görevi yapabilmediği için mi onu öldürdün yoksa psikopatlığın tuttuğu için mi?"
Sabır dilercesine derin bir nefes aldı Marvolo."Açık konuş."
"Draco Malfoy'u neden öldürdün?" Beklenmedik soru karşısında kaşları çatıldı lordun."Kim söyledi?"
"Ormanda cesetini bulduk.Sabrinayla." Oturduğu sandalyesinden ayağa kalkdı Tom."Sabrina'nın yanında ne ișin vardı?!" Karanlık lordun öfkesi her halinden belli oluyordu.Onun aksine kardeşi Mattheo Riddle rahat tavırlar sergiliyordu."Tesadüfen karşılaştık." Ikinci kez derin bir nefes daha aldı Tom."Nerde o?"
"Onu malikaneye getirdim."
"HANGI HAKLA?BENIM ONAYIMI ALMADAN HEM DE." Mattheo ile burun burunaydı artık."Senin onayına ihtiyacım yok." Elleriyle Mattheo'nun boğazına yapıştı büyük olan Riddle."Kardeşim olman seni öldürmeyeceğim anlamına gelmez.Diğer ölüm yiyenler ne ise,sende o'sun!"
"En iyi ve en sadık ölüm yiyenini öldürmeyecek kadar zeki olduğunu düşünüyordum." dedi Mattheo umursamaz bir tavırla."Mattheo." Sesi sakin çıksada,uyarı tınısını açıkca belli etmişdi Tom."Hogwarts'a gittiğimiz anda onu sorguya çekicekler.Kendini toparlaması lazım Tom." Derin bir nefes aldıkdan sonra salonu terk edip Sabrina'nın olduğu odaya doğru gitti Tom.Kapıyı çalmadan içeri girip kızın baş ucunda oturdu ve onu seyretmeye koyuldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Professor Tom Riddle ve Sabrina Grindelwald
FantasyInan bana Sabrina bu sonu olmayan bir kuyu gibi.Cehennem ateşinde yanmak gibi.Ne kadar çok şey bilirsen ateşe o kadar çok yaklaşırsın.Derin sularda boğulursun.Boğuldukca ruhun ızdırap çeker.Yandıkca zarar görürsün.Ve inan bana küçük cadı,senin zarar...