Baby, we built this house on memories

110 18 31
                                    

"Benedict, Chan yine mi köylere gitti? Seni burada bırakmazdı"

Hafif şiş karnıyla kurdun başını okşamış, oturduğu yerden kalkmıştı. Evleneli 2 hafta olmuştu, 2 haftadır Chan'ın yüzünü çok az görmüştü. Bu muydu evlilik? Evlenince daha mı az görmek zorundaydı aşık olduğu yüzü?

"Ah, ne saçmalıyorsam. Tabi ki gidecek köylere. Benedict niye cevap vermiyorsun?"

Kurt hırladı, hamile omeganın etrafında dolandı. "Ateş Lordu sizin yanınızda kalmamı emretti. Başka da bir şey söyleyemem"

"Ben emrediyorum, Ateş Lordunun eşi olarak. Chan nereye gitti?"

"Lordum lütfen," dediğinde omeganın sinirlendiğini farketmiş yere çökmüştü. "Ateş Lordu Ay Krallığında. Babanız yaptığınız anlaşmaya uymamaya başlamış, onunla görüşmeye ve Ay Krallığının köylerini ziyarete gitti."

"Ne?" Şaşkındı genç omega. Benedict'e teşekkür etmek için hafifçe eğilmiş, ardından zihin yoluyla Morgan'ı çağırmıştı. Morgan kendisini zorlamaması için yere çökerken ata bindi. Bedenleme yapması için belirli bir mesafe gerekiyordu. Kalbi acıyordu nedenini bilmediği şekilde. "Daha hızlı Morgan, lütfen"

At daha da hızlandı, saraya doğru ilerleyen ormanın başında durdu. "Saraya geri dön, ben kendim gidebilirim" yavaşça indi attan, pelerininin şapkasını başına geçirdi. Direkt olarak Ay Krallığının içine bedenleme yapabileceğinden pek emin değildi.

Denemekten zarar gelmez diye düşündü, odaklanıp yaptı bedenlemeyi. Fakat kendini Krallığın kapısının önüne bulmuş, oflamıştı.

Muhafızlar bir anda sarayın önüne beliren bedenle irkilmiş, Su Lordu olduğunu görünce kaşlarını çatmışlardı. Lord tam bir adım atacakken mızraklarıyla yolu çaprazlamasına kapatmışlardı.

Pelerinin gölgelediği yüz kaşlarını çatmıştı. "Kralımız emretti, sizi saraya resmi görüşme olmadığı sürece alamayız Lordum."

Gözlerini devirip ofladı Minho, "Sikerler Kralınızı." Dedi bir anda. Kendine görünmemek için kalkan oluştururken üstüne yürüyen muhafıza su ile tokat atmıştı resmen.

Diğeri de kendisini görmese bile yaklaşıyordu ona, diğer eliyle de hava akımı gönderip kapıya yapıştırdı askeri. Ardından ayağını yere vurdu, havaya yükselen girdap ile iki muhafızı da akımın içine aldı. Görünmezlik kalkanını açarken boğulmaya başlayan muhafızlara bakmıştı gülümseyerek. Başları açık kalacak şekilde parmağıyla yok etti girdabın bir kısmını, "Kralınıza bir Lordun kendisinden daha üstün olduğunu da söylersiniz" dedi gülümseyerek.

Onları tekrar suyun içerisine hapsettiğinde kapıyı kendisi açtı, içeriye girdi titrek nefesini dışarıya verirken.

Saf halinden hiç bir şey kalmamıştı artık, birilerini öldürürken bile acımamaya başlamıştı. Askerler üzerine doğru yürürken umursamadan itiyordu onları, ellerini bile kullanmıyordu. İç güdüleri güçlerinin kontrolünü ellerine almışlardı.

Doğduğu saraydaki kimseye acıması kalmamıştı.

Merdivenleri çıkarken karnına giren sancı ile dişlerini sıkmış, umursamamıştı şimdilik. Güçlerini çok kullandığında sancı giriyordu, Chan ile güçlerini kullanmayı öğrenirken farketmişlerdi.

Alfasını hisseden kurt, deliye dönmüştü zihninde. Adımlarını büyük salona doğru ilerletti, kapının önünde iki tane muhafız görünce yüzünü buruşturdu. Hava elementi ile vücutlarını kapının iki yanına savurdu, ağızlarını su ile doldurup bağırmamalarını sağladı.

House of memories |minchan,banginhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin