Heart to heart and eyes to eyes, is this taboo?

120 15 24
                                    

"Kelvinn! Düğün için Minhonun elbisesi nerede?"

Ember bir o tarafa bi bu tarafa uçuyor, Lordunun düğünün en güzel şekilde olmasını istiyordu. Omzunu neredeyse omzunu geçmiş olan beyaz saçlarını dalgalandırmış, mavi tutamı örerek dalgalı saçlarının arkasına saklamıştı. Alnında kendini belli eden geniş mavi örgü ile Su ve Hava Lordu olduğunu açıkça belli ediyordu.

"Getirdim ya bağırıp durma!"

Koyu mavi renkteki elbiseyi zorlukla getirmiş, yatağın üstüne kendisiyle beraber bırakmıştı yorgunlukla. Bu sırada makyajı biten Minho hamileliğin getirdiği sancılarla karnını tutarak sandalyeden kalkmıştı. Yatakta elbisesinin üzerinde uzanan Kelvin'in karnını parmaklarının ucuyla gıdıklayarak yerinden fırlarcasına kalktırmıştı.

"Ember çok yoruldu, sen yardım edeceksin bana"

Yanına uçan Ember'e sokulmuş, Ember yavaşça Kelvin'in koyu saçlarını okşamıştı. "Hadi ama Kelvin, sabahtan beri ben yardım ediyorum şikayetçi değilim elbette ama kanatlarım ağrıyor"

"Öfff tamam ya," Lorduna dönüp karnına baktı. "Gören zannedecek son ayların sancısı. Daha 3 aylıkken böyleysen son aylarda çığlığını duymak istemiyorum sen dayanamazsın bu zarif bedenle. Güçsüz düşersin"

"Güçsüz düşmek ha?" Sol elinde uzun bir su akımı yaratırken sağ eliyle hava akımı yaratmıştı, ardından hava akımıyla su akışını buzdan kılıca dönüştürmüştü. "Güçlerimi geliştirdim Kelvin, sinirimi de kontrol edebiliyorum ama soğukluk hamilelikte bir işime yaramaz. Ancak savaş çıkarsa kullanmam lazım soğukluğu. Sıcaklık lazım karnımdaki minik can için değil mi?" Karnını okşadı yavaşça. Çok hafif bir çıkıntı vardı sadece, genellikle karnı açıkta kalmadığı sürece belli olmuyordu şiş olduğu.

"Hadi ama Kelvin! Alfamı özledim ben artık hazırla beni"

Eline özel işlemeli elbisesini aldı, aynanın karşısına geçip inceledi. Üst kısmı açık maviden başlayan elbise alta doğru koyulaşıyor, üstünde altın işlemeli yıldızlar ve yaldızlar bulunuyordu. Kelvin onu giydirdiğinde odanın etrafında bir tur dönmüştü. Kapı hafifçe çalınıp içeriye tanıdık bir beden girdiğinde gülümsemiş, bir anlığına korseyi takmayı unuttuğunu farkettiği için yatağın üstündeki açık gri renkli korseye dönmüştü gözleri. "Lordum," diyerek içeri girdi Chan. Minho korseyi eline aldığında elinden kapıp havaya kaldırdı. "Çok güzel olmuşsunuz ancak korse giymenize izin veremem"

"Niyeymiş Lordum?" İmayla sorduğu soru ile Chan sırıtmış kendisine göre alçakta yüze doğru eğilip suratına üflemişti. "Sence? Bebeğimizi 3-4 saat sıkıştırıp kendin de gece sancı çekmek istiyorsan kendin bilirsin tabii"

"Öff tamam ya" korseyi uzun koltuğa doğru atmış, Minho'nun burnuna ufak bir buse bırakmıştı. Üstüne giydiği siyaha yakın koyu mor kıyafet ile ikisinin de kombinleri tamamlanıyordu. Chan kafasına kendi tacını takarken Minho da kendi tacını takıp Chan'ın onun için açtığı sağ koluna tutunmuştu.

"Heyecanlıyım, kalbim sanki yerinden çıkacak" diyen Lorda karşı gülümsemişti Chan. Sonra düğüne gelenler aklına gelince yüzü düşmüş, fakat bunu Minho'ya söylememişti.

Sarayın büyük girişine açılan kapılar muhafızlar tarafından aralandığında kendi halklarının alkışları doldurmuştu kulaklarını. Onlara gülümserken yürüdüler alanda sık sık onlara selam veriyordu başıyla.

Halkını seviyordu, gözünde onlar sanki çocuklarıydı. Kürsüye yaklaştığında eli heyecanla karnına gitmiş başını kaldırarak az sonra evleneceği eşine bakmıştı.

House of memories |minchan,banginhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin