I think of you from time to time

79 12 6
                                    

2 hafta sonra

Elindeki muhallebi tabağını tezgaha koyduğunda Chan gülümseyerek yanına gelmiş, dudaklarını öpüp dudağının kenarına taşan muhallebiyi yalamıştı. "İçin dışın muhallebi oldu, sabah akşam muhallebi yiyorsun" dediğinde gözlerini kısarak güldü Minho. Fazla hareket etmiyordu yine de, ancak doktorun izin vermesiyle yavaş yavaş hareket etmeye başlamıştı. Uzanıp alfasının dudaklarını öptü, hizmetkarların kendilerine bakmamalarına rağmen gülümsediklerini hissedebiliyordu.

"Bugün biraz yürüyelim mi?" Diye sordu, Chan kaşlarını kaldırdı. "Kendimi iyi hissetmediğimde söylerim zaten her tarafım uyuştu nolur hadi"

Chan anında bedenleme yaptığında sendelemişti Minho, koluna tutunmuştu. "Üstünü değiştirelim, sonra hemen çıkarız" Minho'yu yatağa oturtup alnını öptü, dolaba ilerleyip kapağı açtı. Bordo renkli bir elbiseyi çıkarttığında gülümsedi. Uzun kollu elbise genişti ve onu rahatsız edecek gibi durmuyordu. Boynundan geçirdi, ardından kollarını. Bebek gibi giydiriyordu. Minho ayağa kalktığında çekmeceden aldığı beyaz şalı omuzlarına örttü ve yanağına dudaklarını bastırdı.

Makyaj masasından aldığı kırmızı kurdele ile saçlarını genişçe ördü, ucunu bağladığında gülümsedi. Minho'nun saçlarını öptü. Sağ kolunu hafifçe açtığında Minho koluna girmiş, yavaşça sarayın dışına yürümeye başlamışlardı. Boşta olan kolu da karnındaydı, gülümsüyordu. Chan da eşinin değişen feromonlarından anlıyordu bebeklerinin bu durumdan memnun olduğunu. Kapılar çiftin geçmesi için açılırken Chan eşine dönmüştü.

"Nereye gitmek istersiniz Lordum?"

"Denize doğru gitsek, yani eski lav havuzlarının olduğu yere" Başını salladı Chan ve kuzeye doğru ilerlemeye başladı. Yavaş yavaş yürüyorlardı, onları gören yıldız halkı selam veriyorlardı. Bu sırada Minho'nun gözüne o tanıdık omega takılmıştı. "Lordum!" Dedi omega heyecanla. Bu sırada Chan kaşlarını kaldırmış, iki omeganın birbirine sarılmasını seyretmişti.

"Nasılsın?" Diye sordu omega Lordun omuzlarından tutarak, başını salladı Minho. Omega Chan'a baktığında "Kralım," diyerek selam vermişti. Onları fazla tutmak istemediğinden ayrılmıştı yanlarından. Chan da merak ettiğinden kim olduğunu sormuştu.

"Ay Krallığındaki partide görmüştüm, oradan beridir tanışıklığıklığımız var da," Chan'ın koluna girip yürümeye devam etti. Chan da onu takip etti. Sonunda eski lav havuzlarının olduğunu yere geldiler. Minho'nun aklına Chan'ın ona tokat atması gelmişti, bundan dolayı duraksadı.

Yutkundu, ama devam ettirdi adımlarını. Chan ondaki durgunluğu farkedince durmuş, Minho'nun yüzünü avuçlarının içine alarak bakmıştı gözlerine. "Noldu bitanem?"

Gözleri doldu Minho'nun hormonlarından dolayı en ufak şeye ağlamaya başlamıştı. "Sen burada bana vurmuştun pislik" diye fısıldadı.

Pislik demesine şaşırdı Chan fakat ona takılmadı. "Tekrardan özür dilerim," dedi, alnına dudaklarını bastırdı "o zamanlar kendimde olmayan bencilin tekiydim işte biliyorsun"

Samimiydi cümleleri, gözünden bir damla yaş düştü. "Asıl ben özür dilerim" diye hıçkırdığında göğsüne başını yasladı, sesli bir şekilde ağlamaya başladı. "Sana pislik dedim!"

Kahkaha attı Chan, eşini kucağına alıp yerdeki artık grileşen kumlara oturdu. "Özür dileme lütfen gün ışığım," dudaklarını öptüğünde hafifçe emdi üst dudağını, bir taraftan da göz yaşlarını sildi. Olur olmadık şeylere ağlaması o kadar çok tatlı geliyordu ki eşini yemek istiyordu ara sıra.

Öpmeye devam etti onu, botlarına gelen suları hissettiğinde daha yumuşak bir şekilde öpmeye devam etti onu. Dudaklarından ayrıldığında ıslak dudaklarına art arda öpücükler bıraktı. Bu Minho'yu gülümsetmiş, Chan'ın ağız sıvısından dolayı parlayan dudaklarını yaladı. Bunu yapması Chan'ı gülümsetmiş, tekrar dudaklarına kapanmıştı.

House of memories |minchan,banginhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin