Köy Okulu 2

17 3 0
                                    

Bu sefer köyün etrafında bir arazideydim, gördüğüm adam (adı mesut) bana kaç buradan diyen adamdı yine. Ben onu izliyordum arkadan, o da bir incir ağacına çapa sallıyordu.

Yanına yaklaştığım zaman dönüp bana "Seni alacağız, belki yatağında, belki gece rüyanda, belki de normal hayatında" dedi ve kahkaha attı.

Uyanmıştım...

Aşırı derecede susamıştım ve açıkçası ilk kez korkuyordum. İçime korku salmıştı Mesut. Artık bir şeyler yapmanın vakti gelmişti. Gidip su içtim, bir sigara yakıp dışarıyı izlemeye başladım.

Etraf çok karanlıktı, ileride sadece tek bir evin ışığı açıktı ve o da Mesut'un eviydi. Kafamı bahçeye çevirdiğimde ise gördüğüm şeyin karşısında nutkum tutulmuştu. Boyu en az 2 metre olan bir varlık duruyor, elleriyle Mesut'un evine doğru işaret ediyordu.

Gözümü bile kırpamıyordum, bir an olsun kafamı Mesut'un evine çevirebildim. Çevirdiğim gibi, kulağıma aşırı derecede fısıltılar gelmeye başladı.

"Seni istiyorum... Seni istiyorum... "

Ben kendimi yere atabildim sadece, o sesler kulaklarımda yankılanıyordu. Sabah ezanının okumasıyla, fısıltılar kesildi.

Ayağa kalktım. Neler oluyor anlayamıyordum, korkuyordum... Gün doğmasıyla evden çıktım, okula doğru yola koyuldum. Okula gittiğimde kimse yoktu, bekledim üç saat, fakat kimse ne geldi ne gitti.

Köy meydanına doğru gitmeye başladım, gördüğüm şey karşısında şoka girmiştim. Mesut yerde, boğazı kesilmiş bir şekilde yatıyordu. Tüm köy ahalisi etrafına toplanmıştı, ben de yanlarına gittim şoku atlattığım gibi.

Muhtar, alnına bir şeyler yazılmış. Bakın şuna dedi. Okuduğum zaman, tüylerim ürperdi..

Orada yazan şey; "Seni istiyorum." İyice şoka girmiştim artık. Bayılmışım, gözümü açtığımda yanımda muhtar vardı...

Muhtar kendi evine getirmişti beni, uyanınca bir bir anlattım her şeyi muhtara. O da çok şaşırdı. Gel oğlum seni babamın yanına götüreceğim. Ne için falan dememe kalmadan hazırlandı, kalk gidelim dedi.

Çıktık evden, arabaya bindik. Gideceğimiz yer, yarım saatlik mesafedeymiş, öyle söyledi. Yola koyulduk beş dakika falan geçti, köyün az dışına çıkmıştık. Araba durdu bir anda; su kaynattı sanırsam.

Muhtar inip kontrol etti. Hay başlayım böyle işe. Eve dönüp birinden yardım isteyeceğim, kalabilir misin burada? dedi.

Kalırım, merak etmeyin dedim. Yaktım sigaramı beklemeye başladım. Aklımdan mesut bir türlü çıkmıyordu. Arabanın ön kaputunda otururken birden taş sesi geldi, ne oluyor diyecekken daha fazla taş gelmeye başladı.

Arabanın içine girdim hemen. Bir anda arabanın farları açıldı kendiliğinden, karşımda gördüğüm şey ise dört tane sarıklı uzun boylu varlıklardı. Ellerini uzatıp gel işareti yapıyorlardı.

Kendimi kontrol edemiyordum, yavaşça arabadan inip onlara doğru yürümeye başladım.

İlerliyordum yavaş yavaş, bir anda bir araba farı gördüm ve kayboldular bir anda. Gelen muhtardı, indi arabadan, hayırdır can hocam ne oldu? diye sordu.

Olayın şokuyla 15 dakika kadar konuşamadım. Daha sonra bir bir anlattım muhtara. Gözleri yuvasından çıkacak gibi oldu. Hadi tez gidiyoruz dedi. Yola koyulduk...

Nihayet varmıştık dediği yere. Babasının olan bir ev vardı, etrafında başka hiçbir şey yoktu. Sadece ormanlık bir yerde tek bir ev. Ürkmüştüm açıkçası.

Muhtar arabayı evin girişine park etti ve gidip kapıyı çaldı. Kapıyı yaşlı bir teyze açtı, girdik içeriye. Yaşlı teyze yanındakine bir şeyler söyledi ve bize geçin odaya Ekrem birazdan gelecek (babasının adı). Kulağına bir şeyler söylediği şeyin boyu en fazla 1.60 falandı. Yüzü bembeyaz bir kızdı, elleri ve ayakları iriydi.

Oturduk, içeride dikkatimi çeken şey ise, evde hiçbir yerde cam yoktu. Televizyon, koltuk, ayna... Hiçbir şey. İçeriye hafif, yaşlı orta yaşlarda biri girdi ve muhtar kalkıp, baba bizim birkaç sorunumuz var dedi. Muhtar daha yaşlı gözüküyordu, şaşırmıştım. Ekrem Bey bana bakıp, yavrum senin ne sorunun olduğunu biliyoruz. Sana yardım edeceğiz. Sen içini ferah tut, Allah'ın izniyle üstesinden geleceğiz dedi.

Şaşırmıştım daha hiçbir şey söylemeden ne olduğunu bildiğini söyledi bana...

Oturduk, hanım teyze bizlere çay ikram etti. Eve girdiğimden beri sanki aşırı derecede ferahlamıştım, içim daralmıyordu artık.

Çayımızı içtikten sonra, Ekrem bey muhtara, oğlum sen artık git. Biz can kardeşimle işimizi bitireceğiz evelallah dedi. Muhtar evden çıktı. Geçtik biz de içeriye, Ekrem beyle..

Sarah, getir eşyaları dedi. (kısa boylu kızın adı) o kız getirip önüme, bakır bir tepsinin içinde çok sayıda Arapça yazılı kağıtlar vardı.

Yavrum şimdi sen saçının bir telini koparıp tepsiye at, ardından tırnağını kes at dedi.

Dediklerini yaptım, tepsidekileri kaynar bir suyun içine atıp karıştırdı birazcık. ondan sonra besmele çekip, suya doğru sure okumaya başladı. (önceki hikâyemde dediğim gibi bunları yazmayacağım.)

Okuduktan sonra üfleyip, bir kepçeyle içindekileri alıp bir torbanın içine koydu. Bunlar seni temsil ediyor dedi.

Anlamamıştım öncesinde, daha sonra anlattı. Bunlar seni temsil ediyor, biz sana musallat olan tarikatla bir anlaşma yapacağız ve seni temsilen bu torbayı onlara vereceğiz. Eğer anlaşmayı bozarsan sen ve senin kanından olan herkes ölecek dedi.

Ne tür bir anlaşma olacak bu dedim.

Korkma senin lehine hiçbir şey olmayacak yavrum, için ferah olsun dedi.

Şimdi git banyoda bir güzel abdest al, sabah ezanından 45 dakika önce anlaşma için gerekli talimatları yapacağız dedi.

Tamam deyip gittim banyoya, abdestimi alıp çıktım. İçeride oturuyordu.

Gel yavrum dedi birazdan başlayacağız...

Gittim yanına, anlaşma ritüeline başladık. Ritüelde yapılanları yazacağım fakat sureleri yazmayacağım. Işığı söndürüp 6 tane mum yaktı, yıldız şeklinde koydu yere hepsini. Ortasına beni temsil eden torbayı koydu ve besmele çekerek devam etti. Sureleri okudu okurken sanki yıldız şeklinde yaptığı mumlar bir sağa bir sola gidiyordu.

Okumaya devam etti ve yaklaşık 15 dakika sonra, gözlerini açıp torbaya baktı. Ağzı düğümlü olan torba kendiliğinden açıldı..

Hanım teyzeye ışığı açmasını söyledi ve bana dönüp; Can yavrum, çok şükür anlaşmayı yaptık. Hiçbir sorun yok dedi. Rahat ol artık, sana karışamazlar anlaşma yaptık dedi.

Benim içim ferahlamıştı. Sabahı orada geçirip yola koyuldum. O köye geri dönmek istemiyordum.

İstanbul'a ailemin yanına yerleştim 1 hafta boyunca hiçbir şey olmamıştı. Tam seviniyordum, başıma gelen kötülükler gitti diye, taa ki o geceye kadar...

Çok yorgun olduğum için yatağa uzanmıştım, sızıp kalmışım. Gördüğüm rüya ile kan ter içinde uyandım; Ekrem bey, muhtar ve mesut vardı rüyamda. Ekrem Bey Mesut'un kafasını kendi elleriyle kesiyordu, yanında da muhtar vardı kahkaha atarak izliyordu.

Mesut'un boynunu kestikten sonra bana doğru yaklaştı ve "artık kaçınılmaz bir sonun var, seni istiyorum..." dedi. 

Türkiye'de Yaşanmış Paranormal OlaylarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin