Sandık 2

13 4 0
                                    

Sabah gidip bir kuytuda uyuyacaklar, ama çobana haber geliyor, karısı tandıra düşüp cayır cayır yanmış. Hastaneye götürüyoruz diyorlar. Bunlar ata atlayıp köye varıyorlar, oradan arabayla hastaneye... Kadın ölmüş.

İkisi de durumu biliyor ama yapacak bir şey yok. Kimseye bahsetmeyeceğiz diye ayrılıyorlar, işin peşini bırakıyorlar.

Diğer çoban gidiyor ve kurban kestiriyor hemen, korkudan. Tekrar hocaya gidiyor, durumu anlatıyor. Erzurum'daki hocadan yardım alalım falan diyor. Hoca adresi verip gönderiyor Erzurum'a.

Erzurum'daki adam bu işlere köküne kadar batmış bir adam, bölgede isim yapmış resmen.

Ben adını öğrenemedim ama çoğu kişi böyle biri var diyor Erzurum'da. Çoban adama ulaşıyor. Adam direkt "gel" demiş, "ben de seni bekliyordum".

Çoban durumu anlatmadan adam başlamış anlatmaya.

Adam demiş ki "ben yıllardır acaba kim salacak bu ifriti diye bekliyordum, piyango size vurmuş. Vurmuş ama bu işin önüne kurbanla falan geçemezsiniz. Bu işi parayla da çözemezsiniz. Önce kaybolan arkadaşını bulacaksınız, ama o su an bir yere bağlandı, oradan bir adım dahi uzaklaşamaz.

Onların hizmetine girdi. Bana gelirken yolda aldılar onu. Üçünüz de bir araya gelirseniz burada biz bu ifriti yakarız. Biriniz eksik olursa olmaz" diyor. Çobanın yerini söylüyor. Söylediği yer bunların sandığı bulduğu yıkıntı.

Bu durumu diğer çobana anlatıyor, buluşup mekâna gidiyorlar.

Çoban kazdıkları yerde, ama perişan halde. Üst baş bok içinde, eli yüzü yara içinde kalmış. Tırnaklar paramparça. Bunları görünce gidin diye bağırıyor. Bunlar hocanın söylediği şeyleri okuyarak yanına yaklaşıyorlar. "götüreceğiz seni kurtaracağız" diyorlar.

O da "beni bırakmazlar, içerdeki beni bırakmaz" diyor.

İçeri bakıyorlar kimse yok, ama içerde duvarlar simsiyah, eleman bir deri bir kemik kalmış...

"kim bırakmaz" diyorlar.

"işte orda oturuyor, dışarda da diğerleri var diyor" çoban. Bunlar kolundan tutup zorla dışarı çıkarmaya çalışıyorlar ama imkânsız. Çekiyorlar, çıkışa gelince sanki iple bağlı gibi havada kalıyor eleman.

Erzurum'daki adamı arıyorlar. Gözlerini bağlayın üzerine size verdiğim suyu dokun diyor. Bunlar yapınca eleman yanmış gibi kaçıyor sağa sola ama çekip alıyorlar dışarı.

Çıkınca biraz uyanıyor, kaçalım hepsi kızdı diyor. Bunlar kaçıyorlar ama eleman kaçamıyor.

Çobanın anlattığına göre "belki 2 belki 3 metre yerden havalandı yere çakıldı kaç kere" dedi.

"Bağırta bağırta vurdular yere, biz bir şey yapamadan deliğe geri çektiler" dedi.

Bunlar kaçıp gidiyorlar bu görüntüden sonra. Erzurum'daki adamı arıyorlar hemen, adam diyor "Arkadaşınız gitti artık. İkiniz kaldınız, hemen yanıma gelin."

Arabaya atlıyorlar doğru Erzurum'a. adamın evine geliyorlar, dışarda bekleyen başkaları da var. Sıra bunlara geliyor giriyorlar içeri.

Adam konuşuyor: "arkadaşınız öldü ama içindeki ifrit de öldü. Gidip arasanız da bulamazsınız cesedini. Bu onları çok kızdırdı. Şimdi zarar vermeden senin içindekini çıkarmamız lazım" diyor birine.

Çobanlar şok oluyor tabii. Eşi ölen çobana "senin eşine musallat olmuşlar önce, sonra eşini yakmışlar ama esinle beraber musallatı da yanmış. Arkadaşının içindeki duruyor. Sen yanımda oturanı görebiliyor musun" demiş.

Eşi ölen "hayır" demiş. Diğerine dönmüş "ben görüyorum" demiş... Yani içinde musallat olan odadaki diğer varlığı görebiliyormuş.

"şimdi..." demiş adam. "

İçindeki ifrit bizi duyup anlıyor, ama burada ne sana ne başkasına zarar veremez. Sana zarar vermemize de izin vermez, çünkü kendini sana mühürlemiş. Nereye gidersen seninle gelir, uykuna yemene içmene evine barkına musallat olur. Seni kendi kontrolüne alana kadar bırakmaz. Bunun için sana bir hüddam bağlayacağız."

Şimdi bu hüddam olayını açalım biraz;

Hüddam bu varlıkların güçlü olanlarından ama iyi niyetli olanlarından. Bir nevi lider gibi düşünün.

Bu hüddamları kontrol etmek çok zor, sadece yardımcı olmak isterlerse oluyorlar ve bunun içinde işin ehli insanlar olması lazım.

hüddamdan yardım almak için, adam çobana belirli dualar veriyor. Verdiği 7 tane muskayı 7 ayrı yere gömeceksiniz diyor. Birkaç şey daha var dedi ama anlattıramadım. Sanırım bozulmasından korkuyordu.

Bu bilgilerden sonra Erzurum'dan ayrılıyorlar.

Gece dönerken musallatı olan çoban bir yerde duralım diyor işemek için. İniyorlar bir tesiste, çoban tuvalete gidiyor öteki sigara içiyor. Bir süre sonra gelmeyince kıllanıyor. Lavaboya gidiyor bakıyor kimse yok. Tesisin arkası arazi, tuvaletten çıkınca bakıyor adam araziye çıkmış buna bakıyor.

Gel diye çağırıyor. "sesini duyduğum anda onun olmadığını anladım diyor" çoban. Gidiyor pompacıya arkadaşım hasta birlikte getirip bindirelim arabaya diyor korkudan. Pompacıyla geri geliyor bir bakıyor adam kaçıyor araziye doğru. Pompacı kıllanıyor gitmiyor. Mecbur bu peşine düşüyor.

Karanlıkta biraz gidince bakıyor bu çömelmiş yere bakıyor. Yanına yaklaşınca bir ses çıkarıyor kaçan çoban. Sanki gırtlağını kesmişler de kan akıyor gibi, boğuluyor gibi diyor.

Yüzüne bakıyor sanki yanmış gibi kapkara olmuş, hırlıyor bildiğin. Çıkardığı sesle de "ezan" diyor.

Çoban anlamıyor ezanla ne demek istediğini, ezan okuyor ama diğeri ısrarla ezan diyor.

Çoban Erzurum'u arıyor tekrar adam diyor ki, "sabah ezanına kadar sakın bırakma, gerekiyorsa bağla bir yere yoksa götürecekler" diyor.

Ezana kadar beklemelerinin sebebiyse bu varlıklar yatsı namazı ve sabah ezanı arasında etkin olabiliyorlarmış. Sabah ezanından sonra etkileri azalıyor, kişi kendine geliyor.

Çoban bunun koluna giriyor dua ede ede benzinliğe kadar taşıyor. Yüzünü yıkıyor şu içiriyor, sonra mescide sokmaya karar veriyor. Korunur diye başında beklerim hesabı. Ama çobanı mescide sokmanın imkânı yok. En sonunda arabaya götürüyor kapıları kilitleyip başında bekliyor. O ara benzinliktekiler bunlardan kıllanıp kovuyorlar benzinlikten.

Çaresiz bu basıyor gaza, diğeri arkada uyur vaziyette. Yolda giderken birden kapıyı açıp atlıyor aşağıya. Paldır küldür düşüyor, diğeri arabayı durduruyor iniyor ama adam kayıp. Etraf karanlık hiçbir şey göremiyor, bağırıyor çağırıyor arabanın farlarıyla falan bakıyor etrafa ama adam kayıp.

Tekrar Erzurum'u arıyor, adam "onu götürmüşler ama ezana çok kalmadı belki kurtulur" diyor. Bir yarım saat sonra ezan vakti geliyor. Araba da bekliyor adam. O ara hava aydınlanınca bu bağırarak arkadaşını arıyor. Bayağı bir uzaklaşıyor arabadan. Sonra eleman buna sesleniyor bir yerden. Bu koşuyor hemen buluyor. Elinde bir kemik parçası, üzerinde şekiller var yazı gibi. Eleman hiçbir şey hatırlamıyor ama kendine gelmiş.

Türkiye'de Yaşanmış Paranormal OlaylarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin