Üniversiteyi bitireli iki yıl olmuştu, fakat hala atanamamıştım. Şimdilik bir dershanede Türkçe öğretmenliği yapıyordum.
Babamın vefat etmesinden sonra, annemi, bana babamdan kalan bir emanet saymış, nereye gidersem onu da yanımda götürür olmuştum.
Allah'a olan inancım da, annem sayesinde oluşmuştu. Gidebildiğim her ezan saatinde camiye gider, namaz kılardım.
Gidemediğim zamanlarda evde, dershanede veya bulunduğum yer neresi ise orada mutlaka kılardım. Demem o ki dinine bağlı biriyim, annem sayesinde.
Bugün de Cuma idi. Sabah erkenden dershaneye gitmek zorunda olduğum için, namazı evde kıldım.
Kahvaltı ederken annemin de gönlünü hoş tutmak muhabbetler ediyorduk. Sonra evden tam ayrılmaya hazırlanıyordum ki annem;
"Yüzünden neşen hiç eksik olmasın oğlum" dedi.
Babamı kaybettikten sonra, anneme daha da bağlanmıştım. Bir güzel sözü bile gözlerimin dolmasına neden oluyordu.
"Senin de annem" deyip, yanaklarından öptüm ve çıktım evden.
Dershane fazla yakın değildi. Atanamadığım için, iş bulmam da kolay olmamıştı. Yine de mesleğimi ve öğrencilerimi seviyordum.
Ve birini daha...
Bizim dershanede, benimle aynı branşta olan Rana'yı aylardır uzaktan izliyor, fakat bir türlü açılamıyordum.
Bu tür konularda utangaç biriydim, bu yüzden kaybeden daima ben olurdum.
Tek dileğim bir gün beni fark etmesiydi.
Arada sırada halimi hatırımı sorar, bana da onunla sohbet etmek için bir fırsat doğardı, ama nafile, ben yine de yenemezdim utangaçlığımı.
Dershane bitip de eve geldiğimde o kadar yorgundum ki, yemek dahi yemeden yatağa attım kendimi.
Her sabah kendi kendime sabah ezanına kalkardım. Saat kurmaya gerek duymazdım.
Sabah olmuş, etraf alaca karanlık. Sanırım geç kaldım. Paldır küldür giyinip, aşağı iniyorum. Hızlı adımlarla camiye doğru ilerliyorum. Caminin içine nefes nefese atıyorum kendimi.
Hoca herkese namaz kıldırıyor. Uyku sersemliğinden olsa gerek yeni yeni fark ediyorum caminin ışıklarının yanmadığını.
Hoca "Allah-u Ekber" dediğinde ışıklar açılıyor ve bütün insanların kefenle, üzerilerinde toz toprakla namaz kıldığına şahit oluyorum. Tabi, en arka safta da ben varım...
Korkuyla donakalmış, sadece olanları ve kendimi izliyorum. Saate bakıyorum nedense, gördüklerime sanki bir açıklama getirecekmiş gibi... Saat gece üç.
Başka bir şoka daha girerken, artık kaçmam gerektiği aklıma geliyor ve koşarak camiden çıkıyorum.
Eve geldiğimde üzerimde istemsiz bir halsizlik ve yorgunluk var, sanki uyumazsam öleceğim. Bu olanların üzerine istemesem de titreye titreye uyuyorum.
Bu sabah kalktığımda dün geceki kabusun etkisinden çıkamadığımı fark ediyorum.
Kabustu evet, biliyorum. Böyle bir olayı istesem kurgulayamazdım, deyip gülüyorum kendi kendime.
Üstümü giyiniyorum. Mutfağa gidiyorum ve duvardaki saate bakıyorum, ezana daha beş dakika var. Yetişirim deyip fazla hızlı yürümüyorum. Camiye vardığımda hoca da namazı kıldırmak için hazırlanıyor.
Geçiyorum bir safa, yaşlı bir amcayla genç bir çocuğun arasına.
Namazımızı kılıyoruz, dualarımızı ediyoruz. Tam çıkacağız. Hoca sesleniyor "Ey cemaat, camide bu saati buldum. Kimindir, bir bileniniz, duyanınız var mı?"
Elinde salladığı saate bakıyorum, dehşetle fal taşı gibi açılmış gözlerimden yaşlar düşerken.
Gerçek sandığım kabusu, kabus sandığım gerçeği yaşıyorum bir saniye içinde...
Hocam, yatsı namazında düşürdüm her halde, o saat benim diyerek yalan uyduruyorum, hiç alışık olmadığım bir şekilde ve daha önce hiç yalan söylemediğim bir halde...
****
Aradan zaman geçti dostlar, bu olay olalı tam 5 yıl...
Ölümün bir gün gelecek olması, beni dünya zevklerinden uzak eyledi...
Sevdiğim kıza açılamadım, gitti başkasının oldu... Ben ise hala garip annemle yaşıyorum...
Saygılar ve Hürmetler

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Türkiye'de Yaşanmış Paranormal Olaylar
TerrorTürkiye'de yaşanmış, paranolmal olaylar, gizemli öyküler ve korku hikayeleri