Köy Okulu Final

17 5 3
                                    

Uyanmıştım, neler olup bittiğini anlayamıyordum. Kalkıp su içip sigara yaktım, dışarıyı izlerken tüm olanları gözümün önüne getiriyordum. Ekrem beyin yanına gittiğimde ben hiçbir şey söylemeden olayı bildiğini söylemesi, muhtarın beni bırakıp köye geri dönmesi ve tam zamanında gelmesi...

Bunların hepsi rastlandı olamazdı.

İçime kurt düşmüştü bile. Bir an olsun yok lan. Olmaz öyle şey can, kendine gel. Onlar sana yardım etti dedim. Dışarıya baktığımda bizim sokağın başında yolun ortasında, duran iki kişi gözüme çarptı, arkaları dönüktü öylece karşıya bakıyorlardı. Onları izlerken bir anda ikisi de arkasını döndü, gözlerim yuvalarından fırlayacak gibi oldu! Onlar. Onlar... Muhtar ve Ekrem Bey'di.

Tam baktığım sırada bana elleriyle gel işareti yaptılar ve arkamdan annem seslendi. İrkildim, arkamı döndüm ve tekrardan önüme baktığımda kimse yoktu. Herhalde kuruntudan hayal gördüm dedim.

Annem ne olduğunu sordu bir şey yok uyku tutmadı deyip gönderdim odasına. Oturdum ve bunların kuruntu olduğunu saçmaladığımı söyledim kendime, derken telefon çaldı.. Açtım ve muhtar beyin sesiydi bu...

Evet. Muhtarın sesiydi bu. Şaşırdın mı dedi bana.

Ne oluyor muhtar bey, lütfen korkutmayın beni dedim.

Seni istiyoruz can dedi, alacağız seni dedi. Bir şey dememe kalmadan kapattı telefonu.

Aradım ulaşılamıyordu. Artık işler iyice çığırından çıkmıştı. Kafam karışıyordu. Anneme anlatmaya karar verdim. Anlattım tüm olanları, çok korkmuştu. İlim sahibi olan bir arkadaşı varmış, sabah olunca oraya gideceğiz oğlum dedi.

Sabah oldu, hazırlanıp evden çıktık, 45 dakika sonra gideceğimiz yere vardık. Annem durup, birini aradı. Yusuf hadi gel bekliyoruz seni dedi. Sanırım ilim sahibi olan arkadaşıydı konuştuğu, sorunca söyledi öyleymiş. Yusuf geldi, orta yaşlarda, uzun sakallı birisi. Bindi arabaya, oradan başka yere gittik. Yusuf'un eviydi burası.

İçeriye girdiğimizde, pek de diğerleri gibi değildi ev, televizyon, koltuk, ayna vesaire vardı bu evin içinde...

Anlatmamı isteyince, tüm olanları Yusuf'a da anlattım. Ekrem Bey dediğin adamın sana yaptığı, bağlama büyüsü dedi. Keşke onları dinlemeseydin, şu an hiçbir sorunun olmayacaktı dedi.

İyi de kardeşim, senin bilgin olmasa. Başına gelse bunlar, sen yapmayın diyebilecek miydin, dedim.

Sen de haklısın, ama ya atacak ya batacak, anneni gönder eve tek kalacağız. Ya çıkarız ya da çıkmayız, açık konuşmam gerek dedi.

Eyvallah, artık bıktım zaten ya olur ya da olmaz... Olmazsa da ölürüz dediğini kavradım. Varsın ölelim, böyle yaşamaktan iyidir dedim.

Annemi eve gönderdikten sonra, oturduk Yusuf'la, televizyon açtı. Biraz gevşeyelim daha sonra, başlayacağız ritüelimize. Gusül abdestin var değil mi dedi, var dedim..

Eyvallah çekip, televizyon izlemeye başladı. Aradan yaklaşık 1 saat geçti ve televizyonu kapatıp, hadi başlıyoruz dedi...

Diğer odaya geçtik, yerde bir tane masa vardı (köy evlerinde bulunur bilenler olacaktır) oturdu, karşıma geç otur dedi. Oturdum, masanın üstünde şekiller vardı, her bir şeklin ortasında küçük kâseler vardı. Hepsinin içinde de su vardı.

İlk şeklin içine kanımı damlatmamı istedi. Bir toplu iğne verdi bana ve işaret parmağına batır dedi. Dediğini yaptım kanımı damlattım kâseye. İkinci kâseye Aramice kelimeler yazıp attı ve benden saç telimi atmamı istedi kâseye.

Daha sonra şeklin sonundaki kâseye kendi kanını damlattı, Aramice bir şeyler yazdı ve saç telini attı içine. Başlıyoruz dedi.

Bak can dedi, bu ritüelin sonunda ya sen sağ çıkacaksın ya da ben. Eğer sen sağ çıkarsan bil ki, kurtuldun demektir. Eğer ki ben sağ çıkarsam öleceksin dedi.

Şaşırdım, fakat mecburdum bunu yapmaya.. Canıma tak etmişti artık.

Eyvallah dedim..

Hakkını helal et. Şekillin tam ortasına bir mum koydu ve yaktı, ışığı söndürdü. Aramice birkaç sure okuyup (o söylemişti aramice olduğunu) hakkını helal et dedi ve muma üfledi.

Mum sönünce ortalık karanlık oldu, fısıltılar duymaya başladım. Evin içinde sanki deprem oluyordu, kıpırdama dedi bana. Her ne kadar korksam da, dediğini yaptım. Tam o sürede, fısıltılar ve sallantı kesildi. Yusuf'un ağzından köpükler akıyordu ve Arapça bir şeyler söylüyordu...

En sonunda, "git buradan" dedi.

Kalktım koştum, koştum. Arkama hiç bakmadan koştum. Bulduğum ilk taksiye atladım ve eve gittim. Eve gittiğimde annem ölmüştü, ağzından köpükler akıyordu.

Beynimden vurulmuşa döndüm, ağladım. Saatlerce ağladım. Bu muydu kurtulmak, bu muydu dibina koyayım diye bağırdım...

Aradan 3.5 yıl geçti. Akıl hastanesinden çıkalı 1 ay oluyor. Bu süre zarfında, Yusuf'un benim kardeşim olduğunu ve annemle birlikte beni kurtarmak için, can verdiklerini öğrendim.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 14 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Türkiye'de Yaşanmış Paranormal OlaylarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin