"Sana söylüyorum Seravus, ayakta duruyordu!"
Seravus kollarını bağlamış şekilde odanın ortasında dikiliyordu. Yüzünde bıkkın bir ifade vardı. Dudakları aşağı kıvrılmıştı. Lidya onu çekeleyerek odaya soktuğundan beri gözleri Siena'nın üstünde dolaşıyordu.
Bir kaşını kaldıran Seravus, kendi kendine oynayan bebeğe bakarken son derece heyecanlı olan Lidya'yı cevapladı.
"Sekiz aylık bir bebeğin ayakta durması imkansızdır Lidya. Bu kişi Asmodeus soyundan olsa bile."
"Sana gördüğümü söylüyorum! Ben de biliyorum herhalde mümkün olamayacağını. O yüzden seni çağırdım ya!"
Kadın ne gördüğünü biliyordu. Israrcı oluşunun sebebi buydu. Heyecanlı bakışları Siena'ya odaklandığında aklından geçenleri tahmin etmek zor değildi. Çocuğu koltuk altından tuttuğu gibi havaya kaldırırken ayaklarını zorla yere bastırdı. "Hadi Siena, Seravus'a nasıl ayakta durduğunu göster." derken sürekli aşağı yukarı hareket ettirerek onu zorluyordu.
Seravus onun ne yaptığını görünce iki kaşının arasını tuttu. "Bu kadar yeterli Lidya. Bebeği rahat bırak. Gördüğün üzere henüz adım alma refleksi bile oluşmamış. Ayakta durması imkansız."
Pek ikna olacak gibi değildi ama Lina bir türlü ayaklarını zemine basmadığında bu inadından vazgeçti. Ayakta durabildiğini kimseye göstermek istemiyordu. Zaten ağlamadığı için anormal bir bebek olarak görülüyordu. Erken yürüyüp şüpheleri daha fazla üstüne çekmemesi lazımdı. Bu yüzden Lidya'nın tüm adım aldırma girişimlerini boşa çıkardı.
Bebeği beşiğe geri bırakan Lidya ofladı. "Ne gördüğümü biliyorum. Bu çocuk erkenden yürümeye başlayacak, buna eminim. Bütün gün yaptığı hareketleri izlesen sen de benimle aynı düşünürdün. Çok zeki bir bebek."
Seravus bu sözlerin üzerine ceketinin cebinden köstekli saatini çıkardı ve saate baktı. Önemli bir işi var gibi duruyordu. Birkaç saniye baktıktan sonra saatin kapağını çat diye kapatıp cebine geri koyarken mırıldandı. "Umarım dediğin gibi olur. Başka bir bebek büyütmeye daha katlanamayız. Bir an önce uyanışını gerçekleştirsin, biz de huzura kavuşalım."
Lina bu sözlere bir anlam veremezken Lidya'nın ise bariz şekilde yüzü düştü. Bebeğe bakan gözlerini kara bulutlar kaplamış gibiydi. Lina ilk kez onun böyle bir ifade yaptığına şahit oluyordu. Kadının umut etmeye çalışır gibi bir hali vardı. Sanki gerçek olmayacağını düşündüğü bir geleceği düşlüyordu.
"Başarabileceğine eminim. Bu sefer..." diye mırıldanırken adam onun sözünü sertçe kesti.
"Emin olmak mı? Yoksa yine mi çocuğa bağlandın? Tanrım Lidya, sen akıllanmazsın."
Seravus kızdıktan sonra onun cevabını beklemeden arkasını dönüp odadan çıktı. Son derece öfkeli görünüyordu. Duymaya tahammülü yokmuş gibiydi. Kapıyı çarpıp çıkarken arkasından bakan Lidya'nınsa gözleri dolmuştu.
Ellerini beşiğe yaslayan Lidya gözlerini Siena'ya çevirdi. Bebek meraklı gözlerle ona bakıyordu. Neler döndüğünü öğrenmeye çalışıyor gibiydi. Her zaman böyle bakıyordu. Bakışları sanki anlatsa her şeyi anlayacakmış gibi bakıyordu. Ne saf, ne masum bir bebekti... Sessizce bir şeyler duymayı bekliyordu. Bu halleri Lidya'nın kalbine dokunuyordu. Her ne kadar kendine mani olmaya çalışsa bile bağlanmaya engel olamıyordu.
"Çok güzel bir bebeksin Siena. Sonunun diğerleri gibi olmayacağına eminim. Bu sefer değil. Sen kesinlikle yaşayacaksın."
Lina'nın gözleri büyüdü. 'Sen kesinlikle yaşayacaksın.' da ne demekti? Doğru mu duymuştu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Katil Karakterin Yolu
Fantasy+21 cinsellik ve şiddet içeren sahneler bulunmaktadır. Bu hikaye Dark Romance kategorisindedir ve küçük yaştaki arkadaşlar için uygun değildir. Lütfen dikkate alınız. ✩。:*•.───── ❁ ❁ ─────.•*:。✩ Senin için her gün saçlarımı saldım. Dudaklarımdak...