5. Bölüm

233 23 41
                                    

  *

  Adam soğuk ve sert parmak uçlarını kadının yumuşak dudaklarında gezdirdi. Gözleri kadar soğuk vücudu kadının içini dondurmaya yetiyordu. Titremeleri arttı. Üşüyordu. Sandığından çok daha fazla üşüyordu. Adamın eli dudaklarından sarkıp boynunu sıyırdığında daha da soğudu. Elleri çıplak tenini bir demir parçası gibi yalayıp geçti. Her dokunuşu beraberinde korkuyu da getiriyordu. Korku, titreme, tedirginlik ve soğuk... Çok soğuktu. Hava da, yatak da, yastık da, adam da çok soğuktu. Yine de ısınma umuduyla her seferinde tekrar tekrar buraya geliyordu.

  "Üşüyorum." diye fısıldadı titreyen dudaklarının arasından. Dili bile ağzının içinde bir köşeye çekilmiş, çaresizce soğuktan korunmaya çalışıyordu.

  Adamın buz mavisi gözleri yüzüne ürpertici bir ifade ile çevrildi. O gözler çıplak tenini delip geçiyor gibi görünüyordu. Elini kadının kalçalarına götürüp sıktığında kadın korkuyla geri çekilmeye çalıştı. Buna karşın adamın elleri bir kanca gibi etine saplanmış, gitmesine izin vermiyordu.

  "Sana hiçbir zaman sıcak bir yuva vaat etmedim."

  İçini kaplayan korku artık katlanılamaz bir boyuta çıkmıştı. Siena bu korkunun nereden geldiğini çok iyi biliyordu. Seneler öncesinde, başka bir evrenden kalma güdülerdi. O zamandan bu zamana güneş onun için bir kez bile doğmamış olacaktı ki bu dünya hâlâ buz parçasından halliceydi.

  "Biliyorum." dedi titreyen dudaklarının arasından. Bu titreme korkudan mıydı, soğuktan mı? Belki de esas titreyen şey, dudaklarından çok farklıydı. Daha derinlerde bir yerde yatan o farkındalığın eseriydi.

  Adam çıplak ve soğuk vücudunu kadının bedenine bastırdı. Ona kabul ettirmek istercesine her şeyi tenine temas ettiriyordu. Her şeyi en derinden hissettirmek için vücudunu kullanıyordu. Ne kanıtlamaya çalıştığını kendi de bilmiyordu. Belki de rahatsız olduğu şey kadının vücudundan yayılan sıcaklığı bir türlü baskılayamıyor oluşuydu.

  "Biliyorsan, artık daha fazla direnme ve bacaklarını aç Siena."

  *

  Nefes nefese uyandığında kalbi gümbürtüyle atıyordu. Korkunç bir hızla atan kalbi göğsünden fırlayacakmış gibiydi. Çırpınan bir kuş gibi sağa sola çarpıyordu. Bebeklerin kalbinin normalden hızlı attığını biliyordu ama ilk uyandığı anda kalbinin bu kadar çok çarpması tuhaftı. Bir şeylerden korktuğunun göstergesiydi.

  Gördüğü tuhaf rüyayı zar zor hatırlarken bir çift buz mavisi göz, neyi gördüğünü anlaması için yeterliydi. Rüyasında Chalien'in büyük halini görmüştü. Donuk gözleri arzuyla küçülmüştü ve bedeninin soğukluğu ise uykusundan uyanmış olmasına rağmen tazeydi. Gördüğü rüyayı hayal meyal hatırlarken kaşlarını çattı. Bilinçaltında tam olarak ne vardı da böyle bir şey görmüştü? Lina buraya geldiğinden beri psikolojisinin iyice bozulduğunu fark etti. Bu rüya da stresinin ve gelecek kaygısının bir sonucu olmalıydı. Kafasında o kadar fazla şey döndürmüştü ki şimdi hepsi karman çorman bir halde rüyalarına yansıyordu.

  "Günaydın Siena. Sana mama hazırladım. Hadi kalk yiyelim bakalım." diyen Lidya, neşeli bir şekilde beşiğin içine baktı. Mutlu yüzü, nazik ve neşeli sesi beşiğin içini gördükten sonra aniden bozuldu. "Tanrım Siena! Seravus buraya gel!"

  Kundağı açıp bebeği kucağına aldı. Minik vücudu buz gibiydi. Üşümekten mosmor kesilmişti. Yüzü ise kırmızıydı. Kan kırmızısı... Seravus sesi duyup içeri girdiğinde gözleri telaşla zıplayan Lidya'yı ve kucağındaki bebeği kesti.

  "Ne oldu Lidya? Kızın neden burnu kanıyor?"

  Lina o zaman burnundan akan sıcak sıvıyı fark etmişti. Demir tadı ve kokusu duyularını sararken kan damlaları dudaklarına bulaşmıştı.

Katil Karakterin YoluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin