...
Geniş asansöre bindikten sonra alt kata indik. Uzun süreli sessizlik garip olsada yapacak bir şey yoktu. Asansördeki aynadan göz ucuyla yüzüne baktım. Yabancıya benzemiyordu ama bu umursamaz aurası bana birini hatırlatsa da çıkaramadım. Kendisinin sıradan biri olmadığı belliydi. Hayvan gibi güçlü duruyordu. Yansımadan onu gizli gizli süzerken bana baktığını farkedince irkildim.
"Yüzümde bir şey mi var?"
Sanki kişisel alan diye bir şeyden haberi yokmuşçasına yüzünü yaklaştırdı. Tedirgin bir şekilde geriledim. Beni koruması gerekiyordu aksi bir şey yapmazdı değil mi?
"Ne?- Hayır dalmışım sadece."
Yakınlaştıkça onu daha iyi süzebildim. Askeri kesim kahverengi saçları ve keskin bir çene hattı vardı. Gözleri sanki simsiyah bir boşluk gibiydi. Bu sıcakta neden boğazlı kazak giydiğini anlayamadım. Yinede soğuk birine benzemiyordu.
"Sen de mi Russun?"
"He o dediğinden." ne dediğimi duyduğundan şüpheliyim.
Güçlü herifti. Belki sohbet başlatıp yakınlaşırsam onu kendi tarafıma çekebilirdim.
"Sıcak olmuyor mu?" işaret ederek tebessüm ettim.
"Giydiğime göre olmuyor." göz teması bile kurmadan konuştu.
Lafımı geri alıyorum. Baya gıcık ve sinir bozucu. Kaşlarımı çatarak başka yöne baktım. Sanki ben sana bayılıyorum orospuçocuğu. Kolay pes etmek istemesemde kendisine taştan duvarlar örmüş gibiydi.
Kısa süren bir sessizlikten sonra asansör durdu ve indik. Nereye gideceğimi bilmediğim için Mihail denen herif beni yönlendiriyordu.
Dolaşırken etrafa daha dikkatlice göz gezdirdim. Herhangi bir çıkış yolu arasamda boşuna gibiydi.
Öncelikle hangi şehirde olduğumu bile bilmiyordum ikinci olarak yanımda öküz gibi güçlü görünen bir adam varken fiziksel olarak onu yenebileceğimi düşünmem komikti. Üçüncü olarak şuanlık bir planım yoktu. Eslem'in talimatlarını bekliyordum. Ona göre hareket etmeliydim.
Düşünürken dalmış ve yavaşlamış olmalıydım ki Mihail sinirlendi.
"Hadi amınakoyayım seni mi bekleyeceğim bütün gün?"
Bu aptalın adam olacağı falan yoktu.
"Kaba piç sanki peşimizden atlı koşturuyor ne bu acele?" dedim soğuk bir şekilde.
Yavaşladı ve kafasını bana çevirdi. Heykel gibi yüzünde ilk defa bir sırıtış gördüm ve pek hoşuma gidecek bir görüntü değildi.
"Sen cidden söyledikleri gibisin."
Ellerimi iki yana açıp omuzlarımı silktim ve karşı atak yaparmış gibi gülümsedim.
"Beni kimden dinlediğine bağlı."
Kimsenin kalbini kırdığımı hatırlamıyorum. Ya da bu kadar düşmanca davranılacak bir insan olduğumu. Ama kötü şans hep peşimde sanki. Ne günah işledim bilmiyorum. Küçükken kurbağaların götüne pipet takıp şişirmemeliydim..
Bileğimden tutup beni ileriye savurduğunda neye uğradığımı şaşırdım. Bu kadar büyük bir vücut kütlesiyle bu kadar hızlı olmasını beklemiyordum.
"Merak etme seni çok iyi anlattılar. Yürü."
Bileğimi çektim ve gözlerimi kısarak ona baktım. Bakışlarımız birbiriyle çatışıyor gibiydi. Arkamı dönerek yürümeye devam ettim. Karşıda görünen kalabalığın lobinin olduğu yer olduğunu tahmin ettim. Andrei'yi hiç görmek istemesemde yürümeye devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAPLANTI | BXB
Romance•Dubcon(dubious consent) ve CNC(consensul non-consent) içerir!🔞 " Gerçekten bu numarayla kaçabileceğini mi düşündün Demir?" Aklıma gelen her yolu denemiştim ama çıkmaz sokaklarla dolu bir labirentte gibiydim. "Andrei.." diye fısıldadım. Kolla...