29

794 76 79
                                    

...

   Hayatım boyunca hissetmediğim korkuyu ve gerilimi şuan hissediyordum. Korku filmi izlemek gibiydi ama bu sefer filmin içerisindeydim.

   Ortalık karanlıktı tek ışık kaynağımız yukarıda bizi merakla izleyen ay ve motorun farlarıydı. Buna rağmen gözlerim karanlığı seçebiliyor ve içinde ne olduğunu görebiliyordum.

  Beni vahşice izleyen bir çift soğuk, buz mavisi göz.

  Yutkunarak kendimi sakinleştirecek telkinlerde ve iyi dileklerde bulunuyordum. Ama bir süre sonra hepsi aklımdan  silinmiş ve tek odaklanabildiğim hayatta kalmak olmuştu. Hayatta kalacaktım. Beraber hayatta kalacaktık.

   Gözlerim sert sert bakan Mikail'in karanlık ve öfke dolu gözlerine takıldı. Onun içinde intikam vaktiydi.

   Peki ya şimdi planımız neydi? Geri veya ileri hareket edemezdik. Etrafımız sarılıydı. Gözlerim iki taraf arasında mekik dokurken Mikail motordan indi.

   Kısa süreli bir göz temasından sonra belimdeki silaha baktı ve tekrar ileriye baktı. Alyona Andrei'nin aksine ciddi ve rahat duruyordu. Sanki yoldan geçen insanlara suikast düzenlemek gündelik rutinlerinden biriydi.

   Mikail'i izleyerek bende indim. Silahım vardı. Kullanma konusunda pek becerikli olmasamda kendimi koruyabilirdim. Aynı zamanda geçmişte yakın savunma dersleri de almıştım. Belki Alyona ile Andrei'nin gücüne eş değer hızda ve güçte değildim ama boş duracak halim yoktu.

"Gerçekten inatçısınız ha?" Mikail haykırdı. Bir yandan da kahkaha atacak gibi sırıtıyordu.

   Bu sessiz atmosferde her bir fısıltı bile farkedilirken bu haykırışı duymamak mümkün değildi.

"İşaretlediğim bir şeyi almaya nasıl cüret edersin?"  Dostum ben bir eşya gibi mi görünüyorum oradan?

   Andrei sinirli bir tonda değildi. Hatta o da gülümsüyor ve küçümseyici bir şekilde kaşlarını çatıyordu. Öfkesini ve hiddetini saklamaya çalışıyordu.

"Ve bizden olanları öldürmeye?" Diye ekledi Alyona. Sesi ve bakışları soğuktu. Gözleri maviden çok grinin tonunu andırıyordu.

   Mikail hala gülümsüyordu. Hatta kıkırdadı bile. Bana gülümsemesi gibi yumuşak değil korkutucuydu.

"Hah.. Nasıl mafyasınız oğlum siz? İki kişi ölünce hemen zırlamaya başlamışsınız. Daha yeni başlıyoruz."

   Parmaklarını çıtlattı.

   Mikail'in insan hayatları hakkında bu kadar değersiz konuşması ben bile ürpertmeye yetmişti. Öldürdüğü ajan sayısı az bile değildi. Sırf benim için öldürmüştü ve şuan intikam ondan alınıyordu. Neden her şeyin sorumlusu benim amınakoyayım?

   Son söyledikleri Alyona'nın pek hoşuna gitmiş gibi görünmese de iki tarafta duygularını göstermiyordu. Bu fiziksel bir savaştan ileride psikolojik bir savaştı da.

Ve ben duygularımı saklamakta pek iyi değildim.

   Eninde sonunda bir taraf harekete geçmek için diğerinin fitili ateşlemesini bekliyordu.

  İşte o fitili ateşleyen Alyona'nın saldırışı olmuştu. Gözlerim arkaya kaydığında ise Andrei'nin ortadan kaybolduğunu gördüm. Evet batırdım.

~

   Evet üzerimize doğru koşan manyak tehlikeli ve psikopat bir kadın ve her an heryerden fırlayabilecek olan sadist bir sosyopat var karşımızda.

   Mikail daha bana bakacak fırsat bulamadan Alyona ile bir kavgaya tutuştu. Yakın dövüşteydiler. Alyona'nın eline herhangi bir kesici bıçak ya da ateşli silah görünmesede her an heryerden bir şey çıkarabilecek kadar tekinsizsi.

SAPLANTI | BXB Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin